19
arkadaşımdır, iyi de çocuktur.
daha haftasonu konuştuk. dedim ki, takımda en iyi performansını sağ tarafta verecek üç süper yabancı var, üçünün de gitmesini istemiyorum. dedi ki, bence biri gitmeli. haksızsın diyemedim. birinden vazgeçmek gerekirse ben giovani'den vazgeçerim dedim. genç oyuncu hayranlığı malum uğur'un, dedi ki keita gitse daha iyi. sonra keita üzerinde konuştuk. dedim ki barça ve real hariç her takımda oynar. dedi ki ancak everton'da, tottenham'da oynar; manu'da, chelsea'de değil. yine haksızsın demedim; "dünyanın en yetenekli 15-20 futbolcusundan biri. azıcık taktiksel disiplini olsa valencia'yla kalou'yu toplasan bir keita etmez. şu durumda haklısın, ama oynar hâle sokulabilir" dedim.
keita gitti, bugün yine konuştuk. istikrarsızdı, bence iyi oldu dedi. geçen hafta da gitmesini istiyordu zaten. galatasaray yönetimi'yle hiçbir bağı yok, eskiden tv kanalında program yaptı, yine bağı yoktu, dışarıdan çalıştı çünkü. galatasaray yönetimi'nden de hiç memnun değil.
uğur'la futboldan anladığımız bayağı farklıdır. futbola çok başka yerlerden bakarız, bizim için çok farklı şeyler ifade eder bu oyun. bloğunda yazdığı şeylerin çoğuyla da ilgilenmem açıkçası, uğur yazmış diye okurum sadece. ama bu taraflıdır, yönetimin adamıdır safsatasına sessiz kalamadım, komik olmuş. daha önce de buna benzer şeyler oldu. başkalarının da başına geldi, gelmeye de devam ediyor. değişen uğur değil, değişen uğur'a olan bakış. bir görüşüne katılmazsan, vuracağın yer bellidir. ya şımarır, ya yönetimin adamıdır. ama hep böyle olur, mesele yok. yine de yapmayın be abicim, galatasaray yönetimi'nin işi gücü yok, pisiliyon efsi bloğunu, uğur'un twitterını mı bağlayacak? biz uğur'a sürekli takılırız çok büyük yazarsın, blogların kralısın, kanaat önderisin falan diye; meğer hakikaten doğru diyormuşuz. her konuda son derece başarılı bir yönetim gösteren yüce yönetim kurulumuzdan da kaçar mı, farkına vardıkları gibi yapmışlar gerekeni.
daha haftasonu konuştuk. dedim ki, takımda en iyi performansını sağ tarafta verecek üç süper yabancı var, üçünün de gitmesini istemiyorum. dedi ki, bence biri gitmeli. haksızsın diyemedim. birinden vazgeçmek gerekirse ben giovani'den vazgeçerim dedim. genç oyuncu hayranlığı malum uğur'un, dedi ki keita gitse daha iyi. sonra keita üzerinde konuştuk. dedim ki barça ve real hariç her takımda oynar. dedi ki ancak everton'da, tottenham'da oynar; manu'da, chelsea'de değil. yine haksızsın demedim; "dünyanın en yetenekli 15-20 futbolcusundan biri. azıcık taktiksel disiplini olsa valencia'yla kalou'yu toplasan bir keita etmez. şu durumda haklısın, ama oynar hâle sokulabilir" dedim.
keita gitti, bugün yine konuştuk. istikrarsızdı, bence iyi oldu dedi. geçen hafta da gitmesini istiyordu zaten. galatasaray yönetimi'yle hiçbir bağı yok, eskiden tv kanalında program yaptı, yine bağı yoktu, dışarıdan çalıştı çünkü. galatasaray yönetimi'nden de hiç memnun değil.
uğur'la futboldan anladığımız bayağı farklıdır. futbola çok başka yerlerden bakarız, bizim için çok farklı şeyler ifade eder bu oyun. bloğunda yazdığı şeylerin çoğuyla da ilgilenmem açıkçası, uğur yazmış diye okurum sadece. ama bu taraflıdır, yönetimin adamıdır safsatasına sessiz kalamadım, komik olmuş. daha önce de buna benzer şeyler oldu. başkalarının da başına geldi, gelmeye de devam ediyor. değişen uğur değil, değişen uğur'a olan bakış. bir görüşüne katılmazsan, vuracağın yer bellidir. ya şımarır, ya yönetimin adamıdır. ama hep böyle olur, mesele yok. yine de yapmayın be abicim, galatasaray yönetimi'nin işi gücü yok, pisiliyon efsi bloğunu, uğur'un twitterını mı bağlayacak? biz uğur'a sürekli takılırız çok büyük yazarsın, blogların kralısın, kanaat önderisin falan diye; meğer hakikaten doğru diyormuşuz. her konuda son derece başarılı bir yönetim gösteren yüce yönetim kurulumuzdan da kaçar mı, farkına vardıkları gibi yapmışlar gerekeni.