resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 2015
    ben üniversite 2. sınıftayken, bir yerde staj yapıyordum. ama sağolsunlar, bana hiçbir zaman stajyer gözüyle bakmamışlardı. okuduğum üniversite falan da, iyi sayılabilecek bir yer olunca, öyle fotokopidir, getir götür işleri vermediler hiç. gittiğimin ilk haftası, insan kaynakları direktörü gelip, genel müdür seninle görüşmek istiyor dedi. geçtim karşısına, oturdum muhabbet ettik, ne olmayı düşünüyorsun gibi, bazı sorular sordu falan. güzeldi açıkcası. hatta, eğitimini devam ettir, yüksek lisans için sana imkan sunalım, sonra gel buraya demişti. muhabbet sonunda, bende bir intiba oluştu genel müdürle ilgili.

    neyse sonra, 2 hafta bir adamın yanına yolladılar beni, kemal abi, ödemeler biriminde. kemal abinin yanına ilk adım attığım andan itibaren, her boş kaldığı anda, bana genel müdürü kötüledi, arkasından konuştu, küfretti. sigaraya içmeye çıkardık, başlardı orada küfretmeye. ileri geri konuşurdu. ben de dinlerdim sürekli. ama hiç onun söylediklerinden etkilenip, genel müdür hakkındaki intibalarımı değiştirmedim. genel müdür beni ne zaman görse, halimi hatrımı sorardı, hatta hayatımda ilk defa çalışıyordum, iş ortamı nasıldır falan bilmememe rağmen, bir gün beni toplantıya bile çağırdı, yönetim kuruluna sunum vardı, sunum esnasında orada bulundum falan.

    bir gün geldi, ben okuldayım artık, stajım bitmiş, ama hala irtibat halindeyim çalıştığım yerle. muhabbet ediyoruz çalışanlarla. kemal abinin işten ayrıldığını duydum. ne yapıyor diye sordum. işten ayrıldıktan sonra tazminatını almış, tazminatıyla bir tane büfe açmış, bütün parasını büfeye yatırmış, şimdi onu ayakta tutmaya çalışıyormuş. işleri kötüymüş o aralar.

    sonra 2-3 hafta geçti aradan, bir haber daha geldi, genel müdür işten ayrılmış. başka bir genel müdür atanmış gruba. giderken, yanına 2-3 müdürü daha almış. şirkette yeniden yapılanma falan varmış. sordum nereye gitti ki diye, türkiye'de önemli bir grubun başına ceo olarak geçmiş.

    ama ben demiştim, bu adam büyük adam, bu adamda iş var diye. ona küfreden adam da, büfeyi ayakta tutmaya çalışıyordu hala, şimdi ne yaptı bilemem.

    sonradan aklıma geldi edit'i: şimdi merak ediyorum ben bazen, diyor ya servet çetin, uğur uçar, emre güngör falan, biz rijkaard'la gidip konuşmadık hiç, odasına girip muhabbet etmedik diye. ben de merak ediyorum, rijkaard servet'i çağırsa, gel biraz muhabbet edelim diye, ya da uğur'u çağırsa, gel anlat derdini, ne olmak istiyorsun dese, bizim çocuklar konuşabilir mi rijkaard'la? yani ne bileyim, aracı birisi olmadan, oturup karşısına muhabbet edebilir mi gerçekten? aynı dili konuşabilirler mi?

    aslında türk futbolunun temel sorunu, yetenek, çalışma falan değil de, yabancı dil sanırım. pasaportumuz türk pasaportu olmasaydı avrupalarda fink atardık biz diyeceklerine, avrupa'da fink atanlara biraz baksalar, sorunun nerede olduğunu anlayacaklar. avrupa'da 100 ülkeden futbolcu oynuyor. geçen sene servet marsilya'ya neden gidemedi? oturup bunları düşünmek lazım biraz da, kolaya kaçmamak gerek sanırım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın