24
#31405 nolu yazımda yazmıştım biraz, ama oraya ekleme yapmak değil de yeniden yazmak geldi içimden....
o zamanlar konya'da üniversitedeyim. yaş 21. o yaşlarda çok arızayım çok.... aylardan ramazan, aklımda hep ilk maçtan sonra mustafa denizli nin dediği; "bu işin istanbulu da var" cümlesi. votka ve mersinden gelmiş greyfurt eşliğinde ev arkadaşlarına ben maça gidiyorum hafızlar diyorum. lan dur falan derken hooop meram ekspres, ver elini istanbul. daha günlerden salı ve nasıl soğuk, nasıl yağmur. liseden arkadaşlar var üniversitede okuyan istanbul'da, istikamet onların evleri. gece yine bol alkol ve saat sabaha karşı 04:00 geldik ali sami yen'e.... hava soğuk, daha kar başlamamış. kanyak içiyoruz. kimse bilet almamış. biletler o zamanlar beyoğlu kulüp binasında teberrulu satılırdı. gişeler açılınca alınacak biletler. zaten bilet kuyruğu giriş kuyruğu aynı. bileti aalıp geçiyorsun stada. sabah oldu, millet toplandı. biz fena sarhoşuz. arkadaşlardan birisi "ben bilet buldum lan 8 tane!" dedi. üşüştük başına hemen. 7 tane eski açık, 1 tane yeni açık. ve yeni açık benim elimde! o zamanlar yeni açık şimdiki gibi değil, sağlam bağırıyor, eski açık ise emekli öğretmen ve tapu kadastro memurları tribünü. hadi değiştirelim, sana da eski açık alalım dedilerse de ben; "rahatınıza bakın hafız, ben bağırıcam olm!" şeklinde savuşturdum onları. cep telefonu henüz icat olmamış, dolayısıyla maçtan sonra kesin buluşma noktası kararlaştırıldı. konvoy, eğlence planları yapıldı.... zaferden eminiz ya.... turdan eminiz ya.... maça girdik, çıktık tribüne.... w. bremenli futbolcular çıktı bir ara. bizi gördüler. gözleri fal taşı gibi açıldı. ama ne tezahürat!
avrupa avrupa duy sesimizi
işte bu cimbomun ayak sesleri
cimbomla kimse başa çıkamaz
bremen i*nesi kolla kendini
yıkılıyor ortalık, tribünler fena. kar başlamış, saha bembeyaz. hakemler çıkıyor kontrole, topu falan zıplatıyorlar. tüm tribün "ertelenmesin lan!" havasında. korkunç bir inanmışlık var herkeste. ve ertelenmiyor, başlıyor. meşaleler yanıyor, zaten sisli istanbul o sırada. tipi de var, ortalık resmen göz gözü görmez halde. anam bir de ne göreyim, bizim önümüzden (yeni açık numaralıya yakın köşe) bir orta, erhan önal uçuyor kafayla veee... ıska.... lan diyorum bizim bu maç bizim, erhan bile gol arıyor be.... bu arada iliklerine kadar ıslanmak ne demek hepimiz öğreniyoruz. sigara içemiyoruz, ıslanıyor. devre arası, belki 100 belki daha fazla kişi sahada.... karlar küreniyor. tribün çalışıyor, tur gelecek ya, zafer var ya.... ikinci yarı başlıyor. cep kanyağındaki son yudum. o sırada taç atışı kazanıyor w. bremen. yine hemen önümğzde. 7 numara top elinde oyalanıyor, atacakmış gibi yapıyor atmıyor. ıslıklar falan.... ama murat atacakmış gibi yapmıyor, 7 numaranın beynine fırlatıyor boş kanyak şişesini! (yaş 21 dedik, arızalıyız dedik verme hemen eksi!) omzuna geliyor ama sanırsın mg3 le vuruldu! çevredeki herkesten bir tebrik geliyor, taraftar çok bilinçli canım! bu sırada dakikalar ilerliyor, takım bastırıyor, dualar başlıyor. ve o son dakika sahnesi.... gol dedik, kaynadık adeta. gol olmadığını anlayınca, "penaltı da mı yok lan?" dedik. bitiş düdüğü geldi. hala unutamam o sahneyi. unutulur gibi değidi ki.... 40 yaşına geldim, gittiğim maçın sayısını hatırlamıyorum. ne mağlubiyetler, ne elenmeler, ne başarısızlıklar yaşadım.... ama "o" başkaydı. inanamıyordum.... yapacak mutlaka bir şey olmalıydı.... iki basamak önümde iki tane ben yaşlarda eleman vardı. eskiler bilir; alt kısımlar beyaz, sonra sarı üç parmak kalınlığında şerit, üst kısmı kırmızı olan bir bere vardı. yazı falan yazmazdı. işte onun aynısının sarı-lacivert olanı vardı bu iki elemanın kafasında. "lan çıkartın onları kafanızdan lan" diye kükredim, "sizin gibi lavuklar yüzünden kaç galatasaraylı dışarıda kaldı lan" diye ekleyip adeta uçtum üstlerine... (verme eksiyi vermeeee, 21 dedik, arıza dedik, alkol var, takım elenmiş dedik!) türk toplumunun linç sevgisi depreşiverdi, "adam haklı" taraftarları atağa kalktı hemen! neyse, çıktık dışarı ve arkadaşlarla buluştuk. gümüşsuyu'ndan aşağı beşiktaşa yürüyoruz, sessiz ve kederli. beleştepe civarından inönü gözüküyor.... yemyeşil.... kar yok.... birbirimize baktık, "var mı lan içinizde sahaya inip kar küreyen?" dedim. yok cevabı geldi.... sonra yukarı baktık hepimiz.... sanki ayarlamış gibi :
dertlerin kalkınca şaha
bir sitem gönder allaha
görecek günler var daha
aldırma gönül aldırma
dörtlüğünü söyledik....
nasıl ağlıyoruz, tarifi mümkün değil....
sonrası malum, hastalandık hepimiz.
sonra kimsenin yaşamadığı güzel günler gördük.
bizden sonra o güzellikleri yaşayacaklara selam olsun.
gerçi biz daha iyisini yapana kadar en iyiysi bu....
hiçbir başarının tatmin etmediği bir seviyeye geldik....
ama o bremen maçı yok mu o bremen maçı....
unutamadım ....
ekleme: aha şimdi baktım, son ofsayt oylanan entry'leri diye bir şey varmış ve bu yazıyı orada eksilemişler! hayır çok takmam ama, acaip merak ettim sebebini ya....
o zamanlar konya'da üniversitedeyim. yaş 21. o yaşlarda çok arızayım çok.... aylardan ramazan, aklımda hep ilk maçtan sonra mustafa denizli nin dediği; "bu işin istanbulu da var" cümlesi. votka ve mersinden gelmiş greyfurt eşliğinde ev arkadaşlarına ben maça gidiyorum hafızlar diyorum. lan dur falan derken hooop meram ekspres, ver elini istanbul. daha günlerden salı ve nasıl soğuk, nasıl yağmur. liseden arkadaşlar var üniversitede okuyan istanbul'da, istikamet onların evleri. gece yine bol alkol ve saat sabaha karşı 04:00 geldik ali sami yen'e.... hava soğuk, daha kar başlamamış. kanyak içiyoruz. kimse bilet almamış. biletler o zamanlar beyoğlu kulüp binasında teberrulu satılırdı. gişeler açılınca alınacak biletler. zaten bilet kuyruğu giriş kuyruğu aynı. bileti aalıp geçiyorsun stada. sabah oldu, millet toplandı. biz fena sarhoşuz. arkadaşlardan birisi "ben bilet buldum lan 8 tane!" dedi. üşüştük başına hemen. 7 tane eski açık, 1 tane yeni açık. ve yeni açık benim elimde! o zamanlar yeni açık şimdiki gibi değil, sağlam bağırıyor, eski açık ise emekli öğretmen ve tapu kadastro memurları tribünü. hadi değiştirelim, sana da eski açık alalım dedilerse de ben; "rahatınıza bakın hafız, ben bağırıcam olm!" şeklinde savuşturdum onları. cep telefonu henüz icat olmamış, dolayısıyla maçtan sonra kesin buluşma noktası kararlaştırıldı. konvoy, eğlence planları yapıldı.... zaferden eminiz ya.... turdan eminiz ya.... maça girdik, çıktık tribüne.... w. bremenli futbolcular çıktı bir ara. bizi gördüler. gözleri fal taşı gibi açıldı. ama ne tezahürat!
avrupa avrupa duy sesimizi
işte bu cimbomun ayak sesleri
cimbomla kimse başa çıkamaz
bremen i*nesi kolla kendini
yıkılıyor ortalık, tribünler fena. kar başlamış, saha bembeyaz. hakemler çıkıyor kontrole, topu falan zıplatıyorlar. tüm tribün "ertelenmesin lan!" havasında. korkunç bir inanmışlık var herkeste. ve ertelenmiyor, başlıyor. meşaleler yanıyor, zaten sisli istanbul o sırada. tipi de var, ortalık resmen göz gözü görmez halde. anam bir de ne göreyim, bizim önümüzden (yeni açık numaralıya yakın köşe) bir orta, erhan önal uçuyor kafayla veee... ıska.... lan diyorum bizim bu maç bizim, erhan bile gol arıyor be.... bu arada iliklerine kadar ıslanmak ne demek hepimiz öğreniyoruz. sigara içemiyoruz, ıslanıyor. devre arası, belki 100 belki daha fazla kişi sahada.... karlar küreniyor. tribün çalışıyor, tur gelecek ya, zafer var ya.... ikinci yarı başlıyor. cep kanyağındaki son yudum. o sırada taç atışı kazanıyor w. bremen. yine hemen önümğzde. 7 numara top elinde oyalanıyor, atacakmış gibi yapıyor atmıyor. ıslıklar falan.... ama murat atacakmış gibi yapmıyor, 7 numaranın beynine fırlatıyor boş kanyak şişesini! (yaş 21 dedik, arızalıyız dedik verme hemen eksi!) omzuna geliyor ama sanırsın mg3 le vuruldu! çevredeki herkesten bir tebrik geliyor, taraftar çok bilinçli canım! bu sırada dakikalar ilerliyor, takım bastırıyor, dualar başlıyor. ve o son dakika sahnesi.... gol dedik, kaynadık adeta. gol olmadığını anlayınca, "penaltı da mı yok lan?" dedik. bitiş düdüğü geldi. hala unutamam o sahneyi. unutulur gibi değidi ki.... 40 yaşına geldim, gittiğim maçın sayısını hatırlamıyorum. ne mağlubiyetler, ne elenmeler, ne başarısızlıklar yaşadım.... ama "o" başkaydı. inanamıyordum.... yapacak mutlaka bir şey olmalıydı.... iki basamak önümde iki tane ben yaşlarda eleman vardı. eskiler bilir; alt kısımlar beyaz, sonra sarı üç parmak kalınlığında şerit, üst kısmı kırmızı olan bir bere vardı. yazı falan yazmazdı. işte onun aynısının sarı-lacivert olanı vardı bu iki elemanın kafasında. "lan çıkartın onları kafanızdan lan" diye kükredim, "sizin gibi lavuklar yüzünden kaç galatasaraylı dışarıda kaldı lan" diye ekleyip adeta uçtum üstlerine... (verme eksiyi vermeeee, 21 dedik, arıza dedik, alkol var, takım elenmiş dedik!) türk toplumunun linç sevgisi depreşiverdi, "adam haklı" taraftarları atağa kalktı hemen! neyse, çıktık dışarı ve arkadaşlarla buluştuk. gümüşsuyu'ndan aşağı beşiktaşa yürüyoruz, sessiz ve kederli. beleştepe civarından inönü gözüküyor.... yemyeşil.... kar yok.... birbirimize baktık, "var mı lan içinizde sahaya inip kar küreyen?" dedim. yok cevabı geldi.... sonra yukarı baktık hepimiz.... sanki ayarlamış gibi :
dertlerin kalkınca şaha
bir sitem gönder allaha
görecek günler var daha
aldırma gönül aldırma
dörtlüğünü söyledik....
nasıl ağlıyoruz, tarifi mümkün değil....
sonrası malum, hastalandık hepimiz.
sonra kimsenin yaşamadığı güzel günler gördük.
bizden sonra o güzellikleri yaşayacaklara selam olsun.
gerçi biz daha iyisini yapana kadar en iyiysi bu....
hiçbir başarının tatmin etmediği bir seviyeye geldik....
ama o bremen maçı yok mu o bremen maçı....
unutamadım ....
ekleme: aha şimdi baktım, son ofsayt oylanan entry'leri diye bir şey varmış ve bu yazıyı orada eksilemişler! hayır çok takmam ama, acaip merak ettim sebebini ya....