14487
üzerinde boşuna tartıştığımız mevcut teknik direktörümüz. okan buruk’un görev başında olduğu üçüncü sezondayız ve bizim artık kendisinin mühendis bir teknik direktör olmadığını anlamış olmamız lazım. sistem, yapı, kurgu vs. gibi şeyler üzerine temeli atılmış ve her geçen yıl inşaatına devam edilmiş bir galatasaray futbol takımı yok. çünkü okan hocanın böyle bir bakış açısı yok. böyle bir derdi yok. rus ruleti tadında bir futbol anlayışı var. bu anlayışla da mermi bir bizim takımın kafasında patlıyor, bir karşı takımın kafasında. muslera-davinson-torreira-sara-osimhen iskeleti var iken sahada, rulette daha şanslı oluyoruz ama bu iskeletten bir veya birkaç isim eksik olduğunda okan buruk merminin bize isabet etmesini sağlıyor. çünkü kumardan, ruletten başka bildiği bir oyun yok hocanın. sahadaki oyuncuların bireysel yeteneklerine ve hayal güçlerine dayalı bir kumar ile de sezon boyunca uçlarda yaşamaya devam edeceğiz. bunu ben demiyorum bu arada, hoca söylüyor. hoca her kaybettiğimiz maçtan sonra yenilginin sebebini beklentilerin altında kalan hücum oyuncuları olarak gösteriyor. hücum hattımız beklentileri karşılar ise ne ala. ancak çalışılmış bir plan veya kenardan bir oyun aklı, yani satranç hamlesi tadında bir müdahale gerektiğinde duvara toslamaya devam edecek okan buruk (dolayısıyla bu takım). ben artık beklentimi bu düzeyde ayarladığım için çok rahatım, eskisi kadar da sık yazmıyorum bundan sebep. oyun kalitesi üzerine değil, oyuncu kalitesi üzerine hayaller kurmuş bir teknik direktörümüz var. oyuncu kalitesi üzerinden kazandık kazandık; kazanamadığımız senaryoda oyun/sistem kalitesi veya teknik direktör dokunuşu/sihiri üzerinden bir şey beklemeyin. “peki bu takım, yani bu oyuncu grubu daha fazlasını yapabilen daha iyi bir teknik direktörü, mühendis bir teknik direktörü hak etmiyor mu?” diye de sormayın, o işler maalesef burada yürümüyor. türkiye’de olmuyor o iş. sözlükte de zaten olmuyor, kısa süre içerisinde “vefasız”, “nankör”, “şımarık”, “huysuz” gibi yaftalamalar ile karşı karşıya kalıyorsunuz. arabesk bir romantizm, profesyonelliği ve kurumsallığı her zaman döver bu ülkede. ezer, sindirir. elimizdeki ile kör topal yola devam etmeye yoğunlaşmamız lazım bu noktada. ben öyle yapıyorum, herkese de tavsiye ederim.