12942
kendisinden çok memnun değil de razı olan taraftarları bir kaç maç performansı ve bir kaç beyanıyla "acaba" noktasına getirmiştir; ben onlardan biriyim.
2024 yılı içerisinde bize ekstra bir şey göstermediğini ve giderek takım oyununun, coşkusunun düştüğünü görüyorum. elimizde icardi gibi inanılmaz bir forvet ve bayrak adam varken kopup gidemiyor oluşumuzu hocanın oyununa bağlıyorum. son bir kaç haftada hem mertens hem de icardi cephesinden "bir dönüşüme ihtiyacımız var" açıklaması geldi. hoca umarım onlara da bize gösterdiği tarifeyi uygulamıyordur, yani "beğenmiyorsanız sizi real'e city'ye gönderelim" demiyordur. özellikle mertens'in takım oyunuyla ilgili ideolojik katkısı ve beklentileri çok fazla. duymak istemeyeceği bir cevap alır.
yeri gelmişken söyleyelim, "bunu beğenmeyen city, real madrid tutsun" benim galatasaray tarihinde bir teknik direktörden duyduğum en skandal açıklamadır ( "hele bir yugoslav"ı geçmeyi başardı) yani ekrana çıkıp böyle kameranın içine baka baka "beğenmeyen taraftar sktirsin gitsin" dese en azından samimi der, daha kolay sineye çekerdim.
yine bu açıklama bana hep fark ettiğim bir şeyi hatırlattı; okan buruk'un galatasaray taraftarıyla organik bir ilişkisi yok. şu ya da bu nedenden değil daha çok o kurmayı başaramadığı için yok. hep düşünüp tartarak doğru şeyleri söyleyebiliyor, taraftarın şu sene içinde hedef bellediği maçlarda ne kadar üzüldüğünü, ne kadar hayal kırıklığına uğradığını hiç derinden hissetmemiş. yani bu nasıl anlatılır bilmiyorum mesela fatih terim bu konuda çok iyidir her zaman, sadece galatasaray taraftarına değil başkalarına karşı da derin empati yapmayı başarabilir. seveni sevmeyeni çok ama tayyip erdoğan'ın ikili ilişkilerinde böyle olduğu söylenir. yani farkındaysanız hep karşı tarafı anlama, hissetme ve onun duygularını fark edebilme üzerine bir profil anlatıyorum. okan buruk biraz daha içe kapanık, ötekini hissetme konusunda daha başarısız bir kişilik. bu sorun değil, bazıları da "otistik" olur messi gibi ama işinde çok başarılıdır. ancak madem böyle bir profildeyseniz o zaman size hoyrat davranıldığında, hakkınız yendiğinde daha doğrusu biri sizin hislerinizi anlayamadığında da aynı sakinlikte kalmanız lazım. igor tudor'a öfkelenmesi, bayern maçında portekizli hakeme gereksiz küfürleri ve son günlerde kendini tutmakta zorlanışında ben bu hataları görüyorum.
yine benden önce arkadaşlar çok iyi yazmış; "siz bu takımın ne oynadığını anlıyor musunuz?" şahane bir soru. çünkü anlamıyoruz. anlamıyoruz hocam zaten bunu demeye çalışıyoruz. orta sahada oyalanmayan, hızlı hücum bol baskı ve savunmada kompakt yerleşimle pas açısı kapatma üzerine bir oyunumuz olduğunu sanıyorduk. zaten dünyanın %70'i filan böyle oynuyor şu an. ama sen oyunu güncelleyemedin. azıcık koşan herkes, bakın karagümrük, hatay bile oyununu kilitleyip sana ızdırap oluyorsa durup bir düşünmek lazım. orta saha kullanmayışın senin gözüne batmıyor olabilir ama beşiktaş futbol takımının kırda pikniğe gider gibi dördüncü beşinci gole koşması bizi rahatsız ediyor.
bugün young boys rövanşı var. belki de sorunsuz geçilir ancak benim bu sene için şampiyonlar liginde beklentim yok. ligde de karşılıklı o ona sallar, bu buna bilmem ne yapar debelenip gideriz. şampiyonlar liginde oynayacağın sekiz takımdan en az beşi senin oyununu kilitleyen sistemi başarıyla uygulayıp tokatlayıp gönderebiliyor, diğer üçünde de mbappe, vinicius, felix filan var. öyle acıların çocuğu manchester united bir daha çıkmaz karşına. ki o man utd bile istanbul'da seni yenip dönecekti onana 3 -yazıyla üç- gol birden yumurtlamasaydı.
velhasıl bağlayalım. ben hocadan memnun, razı gibi hissetmiyorum. arkasında durulur durulmaz o da benim işim değil çünkü onunla ilgili kararı biz vermiyoruz. daha kötü bir şey söyleyeceğim, ben hocadan biraz umutsuzum. dilerim bunu tersine çevirir.
hamiş: bir de allahaşkına 102 puan toplamış demeyelim. tekrar tekrar yazmak gerekir ki ismail kartal da 99 puan topladı.
2024 yılı içerisinde bize ekstra bir şey göstermediğini ve giderek takım oyununun, coşkusunun düştüğünü görüyorum. elimizde icardi gibi inanılmaz bir forvet ve bayrak adam varken kopup gidemiyor oluşumuzu hocanın oyununa bağlıyorum. son bir kaç haftada hem mertens hem de icardi cephesinden "bir dönüşüme ihtiyacımız var" açıklaması geldi. hoca umarım onlara da bize gösterdiği tarifeyi uygulamıyordur, yani "beğenmiyorsanız sizi real'e city'ye gönderelim" demiyordur. özellikle mertens'in takım oyunuyla ilgili ideolojik katkısı ve beklentileri çok fazla. duymak istemeyeceği bir cevap alır.
yeri gelmişken söyleyelim, "bunu beğenmeyen city, real madrid tutsun" benim galatasaray tarihinde bir teknik direktörden duyduğum en skandal açıklamadır ( "hele bir yugoslav"ı geçmeyi başardı) yani ekrana çıkıp böyle kameranın içine baka baka "beğenmeyen taraftar sktirsin gitsin" dese en azından samimi der, daha kolay sineye çekerdim.
yine bu açıklama bana hep fark ettiğim bir şeyi hatırlattı; okan buruk'un galatasaray taraftarıyla organik bir ilişkisi yok. şu ya da bu nedenden değil daha çok o kurmayı başaramadığı için yok. hep düşünüp tartarak doğru şeyleri söyleyebiliyor, taraftarın şu sene içinde hedef bellediği maçlarda ne kadar üzüldüğünü, ne kadar hayal kırıklığına uğradığını hiç derinden hissetmemiş. yani bu nasıl anlatılır bilmiyorum mesela fatih terim bu konuda çok iyidir her zaman, sadece galatasaray taraftarına değil başkalarına karşı da derin empati yapmayı başarabilir. seveni sevmeyeni çok ama tayyip erdoğan'ın ikili ilişkilerinde böyle olduğu söylenir. yani farkındaysanız hep karşı tarafı anlama, hissetme ve onun duygularını fark edebilme üzerine bir profil anlatıyorum. okan buruk biraz daha içe kapanık, ötekini hissetme konusunda daha başarısız bir kişilik. bu sorun değil, bazıları da "otistik" olur messi gibi ama işinde çok başarılıdır. ancak madem böyle bir profildeyseniz o zaman size hoyrat davranıldığında, hakkınız yendiğinde daha doğrusu biri sizin hislerinizi anlayamadığında da aynı sakinlikte kalmanız lazım. igor tudor'a öfkelenmesi, bayern maçında portekizli hakeme gereksiz küfürleri ve son günlerde kendini tutmakta zorlanışında ben bu hataları görüyorum.
yine benden önce arkadaşlar çok iyi yazmış; "siz bu takımın ne oynadığını anlıyor musunuz?" şahane bir soru. çünkü anlamıyoruz. anlamıyoruz hocam zaten bunu demeye çalışıyoruz. orta sahada oyalanmayan, hızlı hücum bol baskı ve savunmada kompakt yerleşimle pas açısı kapatma üzerine bir oyunumuz olduğunu sanıyorduk. zaten dünyanın %70'i filan böyle oynuyor şu an. ama sen oyunu güncelleyemedin. azıcık koşan herkes, bakın karagümrük, hatay bile oyununu kilitleyip sana ızdırap oluyorsa durup bir düşünmek lazım. orta saha kullanmayışın senin gözüne batmıyor olabilir ama beşiktaş futbol takımının kırda pikniğe gider gibi dördüncü beşinci gole koşması bizi rahatsız ediyor.
bugün young boys rövanşı var. belki de sorunsuz geçilir ancak benim bu sene için şampiyonlar liginde beklentim yok. ligde de karşılıklı o ona sallar, bu buna bilmem ne yapar debelenip gideriz. şampiyonlar liginde oynayacağın sekiz takımdan en az beşi senin oyununu kilitleyen sistemi başarıyla uygulayıp tokatlayıp gönderebiliyor, diğer üçünde de mbappe, vinicius, felix filan var. öyle acıların çocuğu manchester united bir daha çıkmaz karşına. ki o man utd bile istanbul'da seni yenip dönecekti onana 3 -yazıyla üç- gol birden yumurtlamasaydı.
velhasıl bağlayalım. ben hocadan memnun, razı gibi hissetmiyorum. arkasında durulur durulmaz o da benim işim değil çünkü onunla ilgili kararı biz vermiyoruz. daha kötü bir şey söyleyeceğim, ben hocadan biraz umutsuzum. dilerim bunu tersine çevirir.
hamiş: bir de allahaşkına 102 puan toplamış demeyelim. tekrar tekrar yazmak gerekir ki ismail kartal da 99 puan topladı.