12474
oynatmak istediği bir oyun anlayışı var. "yok" demek haksızlık olur. mantalitesi pragmatik, hızlı, sonucu elde etmek üzerine. sahayı, oyunu kazanmak gibi öncelikleri/dertleri yok hocanın; tabelayı kazanma peşinde kendisi. pas oyunu, pozisyon oyunu gibi kavramların futbolu zorlaştırdığını düşündüğünden de eminim. saygı duyarım. katılmam ama saygı duyarım. ancak sorun şu, haziran 2023'ten beri bir-iki istisna haricinde kafasındaki oyun anlayışına zerre uygun olmayan transferler yapılıyor. hocanın oyununa uygun yaptığımız transfer oranı 20%'dir. hocanın oyunu topun bizde olduğu anlarda dinamizm ve yüksek yüzdeli bitiricilik gerektiriyor, topun rakipte olduğu anlarda da tempo, atletizm ve güç gerektiriyor. peki böyle bir oyun anlayışının 8 numarası kerem demirbay olabilir mi? veya sergio oliveira olabilir mi? sağ kanadı ziyech olabilir mi? sol kanadı zaha olabilir mi? sağ beki dubois olabilir mi? milot rashica'ya atıfta bulunulduğu zaman "40 puan fark attığımız takımın rashica'sına mı kaldık?" deniliyor ama mesele rashica değil ki. rashica isimlendirilmiş bir örnek sadece. boey'in rakip yarı alanda bekleri-kanatları kevgire çevirdiği pek çok maç gördüm ben 2022-2023 sezonunda, boey'in bu aksiyonlarının hepsinde kademesinde rashica vardı. boey-rashica gibi değil de, rashica-boey gibi diziliyorduk o anlarda. ve rashica bunu bir kere, iki kere göstermelik yapmıyordu; oyun içerisinde ne kadar sefer gerekiyorsa, o kadar sefer yapıyordu. okan hocanın oyun anlayışında işte böyle bir kanat lazım. oyun planına sadık, disiplinli, iki yönlü. rashica olmaz da ismi, mashica olur. isim fark etmez. ama zaha olmaz, ziyech olmaz, tete olmaz. yusuf demir de olmaz. yunus akgün de olmaz.
orta saha konusuna gelelim. temmuz 2023'te ne düşünüyorsam aynı şeyleri düşünüyorum. okan hoca o pozisyonda ne istediğinden emin değil. geçen yaz şampiyonlar ligi ön elemeleri döneminde "6 numara da oynayabilen 8 istiyorum", "ama aslında 8 numara da oynayabilen 10 numara da lazım" gibi çok garip demeçleri vardı. aynı mantık ile ilerlemeye devam ediyor bu yaz da. haftalar boyunca galatasaray'ın elindeki orta sahaların çok iyi oyuncular olduğunu, elimizdekilerden farklı ve özel meziyetlere sahip olan, yani topu taşıyabilen bir orta saha oyuncusu baktıklarını söylüyordu hoca. bundan bir hafta önceki maçta da gedson'u bu özelliğinden sebep övmüş, aradığımız profil olduğunu söylemişti. dün bakıyorum gabriel sara'nın topu depar ile taşıyan değil, topu pas ile ilerleten bir orta saha olduğunu ve wendel gibi olmadığını söylüyor. ben oyuncuyu pek fazla tanımıyorum ama tempo ve dinamizm oyunu oynamaya çalışırken elimizde bir sürü olan pas oyunu orta sahalarına bir yenisini daha eklediysek; yandık o zaman. dün sara'yı hiç de dinamik ve tempolu bir oyuncu olarak görmedim bu arada sahada, onu da söylemekte fayda var. umarım maçlık bir görüntüdür. 20 milyon euro'nun üzerinde bir tutar ödeyip genç bir oliviera veya genç bir kerem demirbay aldı isek, işimiz çok zor bu sezon.
özetle hocanın kafasındakiler başka söylüyor, transferler başka söylüyor. biz ne oynamak istiyoruz, ne oyununa yönelik transfer yapıyoruz? biri bembeyaz ise, öteki simsiyah. o kadar birbirinden farklı ve uzak. bu şekilde olunca karman çorman bir görüntü oluyor sahada. dün top bizde iken biz oynadık, top hatay'da iken hatay oynadı. orta sahada rakibi bozmaya yönelik hiçbir çabamız olmadı. bu gibi git-geli çok halı saha maçı kıvamındaki oyunlarda kalite konuşur. golleri atan oyuncularımız icardi ve batshuayi zaten, kalitenin konuştuğu ortada. ama bu oyunun borusu sadece ligimizde ve sadece belirli takımlara karşı öter. fenerbahçe'ye, beşiktaş'a karşı ötmez. avrupa'da young boys'a karşı bile ötmez. geçen sene çok zorlandığımız ve skor olarak kazandığımız ancak oyun olarak kaybettiğimiz molde eşleşmesinde elimizde sacha boey vardı, bugün o da yok. jelias elert iyi bir oyuncu ama boey kalitesinde değil. young boys'a karşı oynar mı, oynatılır mı, bu da şühpeli. gabriel sara oliveira'nın, kerem'in bir tık daha iyisi ve farklı özellikler barındırmayanı ise, ben söylemiyorum hoca böyle söylüyor, o zaman şampiyonlar liginde grupları görebilmemiz için bize bir mucize lazım. yapılan bütün eleştirilerin işaret ettiği tek nokta da zaten şampiyonlar ligi ön elemesi. alıştık geçen seneden beri iç-dış fark etmeksizin ligde rus ruleti kıvamındaki maçlara. ama bu ruletin avrupa arenasında işe yarama ihtimali 0%. bu rulet mantalitesi bizi gruplara götürmeyecektir. acı ama gerçek.
orta saha konusuna gelelim. temmuz 2023'te ne düşünüyorsam aynı şeyleri düşünüyorum. okan hoca o pozisyonda ne istediğinden emin değil. geçen yaz şampiyonlar ligi ön elemeleri döneminde "6 numara da oynayabilen 8 istiyorum", "ama aslında 8 numara da oynayabilen 10 numara da lazım" gibi çok garip demeçleri vardı. aynı mantık ile ilerlemeye devam ediyor bu yaz da. haftalar boyunca galatasaray'ın elindeki orta sahaların çok iyi oyuncular olduğunu, elimizdekilerden farklı ve özel meziyetlere sahip olan, yani topu taşıyabilen bir orta saha oyuncusu baktıklarını söylüyordu hoca. bundan bir hafta önceki maçta da gedson'u bu özelliğinden sebep övmüş, aradığımız profil olduğunu söylemişti. dün bakıyorum gabriel sara'nın topu depar ile taşıyan değil, topu pas ile ilerleten bir orta saha olduğunu ve wendel gibi olmadığını söylüyor. ben oyuncuyu pek fazla tanımıyorum ama tempo ve dinamizm oyunu oynamaya çalışırken elimizde bir sürü olan pas oyunu orta sahalarına bir yenisini daha eklediysek; yandık o zaman. dün sara'yı hiç de dinamik ve tempolu bir oyuncu olarak görmedim bu arada sahada, onu da söylemekte fayda var. umarım maçlık bir görüntüdür. 20 milyon euro'nun üzerinde bir tutar ödeyip genç bir oliviera veya genç bir kerem demirbay aldı isek, işimiz çok zor bu sezon.
özetle hocanın kafasındakiler başka söylüyor, transferler başka söylüyor. biz ne oynamak istiyoruz, ne oyununa yönelik transfer yapıyoruz? biri bembeyaz ise, öteki simsiyah. o kadar birbirinden farklı ve uzak. bu şekilde olunca karman çorman bir görüntü oluyor sahada. dün top bizde iken biz oynadık, top hatay'da iken hatay oynadı. orta sahada rakibi bozmaya yönelik hiçbir çabamız olmadı. bu gibi git-geli çok halı saha maçı kıvamındaki oyunlarda kalite konuşur. golleri atan oyuncularımız icardi ve batshuayi zaten, kalitenin konuştuğu ortada. ama bu oyunun borusu sadece ligimizde ve sadece belirli takımlara karşı öter. fenerbahçe'ye, beşiktaş'a karşı ötmez. avrupa'da young boys'a karşı bile ötmez. geçen sene çok zorlandığımız ve skor olarak kazandığımız ancak oyun olarak kaybettiğimiz molde eşleşmesinde elimizde sacha boey vardı, bugün o da yok. jelias elert iyi bir oyuncu ama boey kalitesinde değil. young boys'a karşı oynar mı, oynatılır mı, bu da şühpeli. gabriel sara oliveira'nın, kerem'in bir tık daha iyisi ve farklı özellikler barındırmayanı ise, ben söylemiyorum hoca böyle söylüyor, o zaman şampiyonlar liginde grupları görebilmemiz için bize bir mucize lazım. yapılan bütün eleştirilerin işaret ettiği tek nokta da zaten şampiyonlar ligi ön elemesi. alıştık geçen seneden beri iç-dış fark etmeksizin ligde rus ruleti kıvamındaki maçlara. ama bu ruletin avrupa arenasında işe yarama ihtimali 0%. bu rulet mantalitesi bizi gruplara götürmeyecektir. acı ama gerçek.