10549
"saldırı, saldırıdır. içerisi, dışarısı olmaz. şunun bilinmesinde fayda var. galatasaray her zaman olduğu gibi tektir. soruyu nereye çekmek istediğinizi anlıyorum ama galatasaray tektir. galatasaray'a saldıranların galatasaraylı olması mümkün mü? değil. onun için saldırılar büyük ölçüde dışarıdan gelmektedir ve galatasaraylı olmadığı kesindir. bunlar yeni değildir. geçen sene de vardı, bu sene de var. demin ifade ettim beyhude saldırılar. sezon başlasın inşallah sezon sonunda bu konuştuklarımızı tekrar hatırlarız." şeklinde konuşan galatasaray spor kulübü başkanı.
dışarıdaki düşman ne kadar güçlü olursa olsun, seçenekleriniz vardır. zaten dışarıdan gelen saldırılarla zor durumda kalıyorsanız, sandığınız kadar güçlü değilsinizdir. böyle bir durumda kayıplarınız ya da ödediğiniz bedeller de eşyanın doğasına uygundur. güçlüysen ve ortaya bir akıl koyan sistemin varsa, göz önündeki düşmanı orta ve uzun vadede mutlaka yenersin. zayıfsın ve düşmanların tarafından yenildin: basit gerçek. burada bir sorun yok.
ama içeriden yapılan saldırılar, sizin gücünüze ya da zayıflığınıza bağlı olmadan, her durumda yıkıcıdır. hatta ne kadar güçlüyseniz, yıkımın etkisi o kadar ağır olur. tarih bunun sayısız örneği ile dolu. kilit noktalardaki birkaç hain, bırakın kurumları, devletin kendisini yıkar. ne kadar güçlü olursanız olun, ne yaparsanız yapın devamlı kırılgan olursunuz. ürettiğiniz değerler teker teker ufalanıp, yok olur. bu kırılganlık nedeniyle potansiyelinizi asla tam olarak ortaya koyamazsınız ve son kertede mutlaka yenilirsiniz. sizden zayıf olanlara bile.
peki bu (ortaokul seviyesi bir analizle ortaya çıkan) duruma rağmen, dursun özbek neden ''saldırının içerisi dışarısı olmaz'' diyerek, bu satırların yazanını çilden çıkarıyor? bu soruya verilecek temel seviyede iki cevap var. ilk olasılık, gerçekten böyle düşünüyor. ''galatasaray'a saldıranların galatasaraylı olması mümkün mü?'' diyebilecek kadar iyi niyetli, temiz kalpliyse, kendisinden tüm samimiyetimle özür diliyorum. söylediğim, düşündüğüm her şey için. ciddiyim.
ikinci olasılık ise, ''erden timur'un istifası ve onu istifaya götüren süreç'' örneğiyle çok güzel bir şekilde açıklanabilir. dursun özbek tüm bu süreçte, en iyi niyetli tahminle, seyirci kaldı. diğer (daha kötü niyetli) bir tahminle bu sürecin içinde bilfiil bulundu. (bilmiyordu ihtimalini izniniz olursa yok saymak istiyorum. erden timur'un ''başkanım, ben istifa ediyorum'' dediğinde, dursun özbek'in şaşkın bakışlarla, gözlüğünün üstünden, ''aaa erdenciğim, ne oldu ki şimdi? niye gidiyorsun?'' şeklinde, fazlasıyla naif sorular sorduğu alternatif bir evrenin varlığına inanıyorsak, biz en iyisi dükkanı kapatıp gidelim) iki farklı dönemde başkanlık yapmış, ibra edilme-edilmeme gerginliği yaşamış dursun özbek, ''içerideki'' saldırıları ve bu saldırıların sonuçlarını en ön koltuktan, öznesi ve nesnesi olarak, kim bilir kaç kez deneyimlemiştir. hafızalarda hala taze olan erden timur istifası bir kenarda dururken ve bu süreçte bir şekilde (bence kocaman) payı olan dursun özbek'in ''saldırı saldırıdır'' şeklinde, aristoteles'i bile kıskandıracak kusursuz bir tanım yapması, ''içerisi dışarı olmaz'' diyerek son noktayı koyması, kendi işine gelmesi nedeniyledir sayın romalılar.
gücüm ve yetkim olsa, koç holdingle doğrudan ya da dolaylı iş ilişkileri olan tüm galatasaray kongre üyelerini elekten geçirirdim. erden timur'u defalarca kez tehdit eden ve herhangi bir ahlaki sınırı olmayan ali koç'un, parasını ve gücünü kullanarak, galatasaray'a ve erden timur'a zarar vermek için, içimizdeki bazı kişilere destek ve teşvik vermediğini düşünmek, özür dileyerek söylüyorum, net salaklıktır. yalnız tam bu noktada başkanımızın ''bunlar galatasaraylı olamaz'' söylemine, sebeplerimiz farklı olsa da, katılıyorum.
herhangi bir mahremiyetimiz kalmadı. yaptığımız transfer teklifi bile, sevimsiz, kötü fenerlilerin ellerinde paçavra gibi sergileniyor. futbolcularımızla yapılan sözleşmeler birileri tarafından birilerine servis edilip, çarşaf çarşaf yayınlanıyor. soyunma odamızda yaşananlar, bbg evi izlenir gibi ortalıkta. kaptanlarımızdan biri, gecenin üçünde açıklama paylaşmak zorunda kalıyor. ilk resmi maçımızda çok ağır bir sonuç aldık. ve tüm bunlar olurken yönetimden bir allah'ın kulu kalkıp tek bir şey söylemiyor. lütfedip günler sonra açıklama yapan başkanımız da, yalapşap ve içi boş bir şeyler söylüyor. sahipsiziz arkadaşlar. erden timur istifa ettiğinde, taraftar olarak böyle şeyler yaşayacağımızı hemen hepimiz, biliyor, hissediyorduk.
düşmanlarımızın yapamayacağını, biz kendimize, ''içeriden'' yaptık.
ve en yüksek sesle: (bkz: dursun özbek istifa)
dışarıdaki düşman ne kadar güçlü olursa olsun, seçenekleriniz vardır. zaten dışarıdan gelen saldırılarla zor durumda kalıyorsanız, sandığınız kadar güçlü değilsinizdir. böyle bir durumda kayıplarınız ya da ödediğiniz bedeller de eşyanın doğasına uygundur. güçlüysen ve ortaya bir akıl koyan sistemin varsa, göz önündeki düşmanı orta ve uzun vadede mutlaka yenersin. zayıfsın ve düşmanların tarafından yenildin: basit gerçek. burada bir sorun yok.
ama içeriden yapılan saldırılar, sizin gücünüze ya da zayıflığınıza bağlı olmadan, her durumda yıkıcıdır. hatta ne kadar güçlüyseniz, yıkımın etkisi o kadar ağır olur. tarih bunun sayısız örneği ile dolu. kilit noktalardaki birkaç hain, bırakın kurumları, devletin kendisini yıkar. ne kadar güçlü olursanız olun, ne yaparsanız yapın devamlı kırılgan olursunuz. ürettiğiniz değerler teker teker ufalanıp, yok olur. bu kırılganlık nedeniyle potansiyelinizi asla tam olarak ortaya koyamazsınız ve son kertede mutlaka yenilirsiniz. sizden zayıf olanlara bile.
peki bu (ortaokul seviyesi bir analizle ortaya çıkan) duruma rağmen, dursun özbek neden ''saldırının içerisi dışarısı olmaz'' diyerek, bu satırların yazanını çilden çıkarıyor? bu soruya verilecek temel seviyede iki cevap var. ilk olasılık, gerçekten böyle düşünüyor. ''galatasaray'a saldıranların galatasaraylı olması mümkün mü?'' diyebilecek kadar iyi niyetli, temiz kalpliyse, kendisinden tüm samimiyetimle özür diliyorum. söylediğim, düşündüğüm her şey için. ciddiyim.
ikinci olasılık ise, ''erden timur'un istifası ve onu istifaya götüren süreç'' örneğiyle çok güzel bir şekilde açıklanabilir. dursun özbek tüm bu süreçte, en iyi niyetli tahminle, seyirci kaldı. diğer (daha kötü niyetli) bir tahminle bu sürecin içinde bilfiil bulundu. (bilmiyordu ihtimalini izniniz olursa yok saymak istiyorum. erden timur'un ''başkanım, ben istifa ediyorum'' dediğinde, dursun özbek'in şaşkın bakışlarla, gözlüğünün üstünden, ''aaa erdenciğim, ne oldu ki şimdi? niye gidiyorsun?'' şeklinde, fazlasıyla naif sorular sorduğu alternatif bir evrenin varlığına inanıyorsak, biz en iyisi dükkanı kapatıp gidelim) iki farklı dönemde başkanlık yapmış, ibra edilme-edilmeme gerginliği yaşamış dursun özbek, ''içerideki'' saldırıları ve bu saldırıların sonuçlarını en ön koltuktan, öznesi ve nesnesi olarak, kim bilir kaç kez deneyimlemiştir. hafızalarda hala taze olan erden timur istifası bir kenarda dururken ve bu süreçte bir şekilde (bence kocaman) payı olan dursun özbek'in ''saldırı saldırıdır'' şeklinde, aristoteles'i bile kıskandıracak kusursuz bir tanım yapması, ''içerisi dışarı olmaz'' diyerek son noktayı koyması, kendi işine gelmesi nedeniyledir sayın romalılar.
gücüm ve yetkim olsa, koç holdingle doğrudan ya da dolaylı iş ilişkileri olan tüm galatasaray kongre üyelerini elekten geçirirdim. erden timur'u defalarca kez tehdit eden ve herhangi bir ahlaki sınırı olmayan ali koç'un, parasını ve gücünü kullanarak, galatasaray'a ve erden timur'a zarar vermek için, içimizdeki bazı kişilere destek ve teşvik vermediğini düşünmek, özür dileyerek söylüyorum, net salaklıktır. yalnız tam bu noktada başkanımızın ''bunlar galatasaraylı olamaz'' söylemine, sebeplerimiz farklı olsa da, katılıyorum.
herhangi bir mahremiyetimiz kalmadı. yaptığımız transfer teklifi bile, sevimsiz, kötü fenerlilerin ellerinde paçavra gibi sergileniyor. futbolcularımızla yapılan sözleşmeler birileri tarafından birilerine servis edilip, çarşaf çarşaf yayınlanıyor. soyunma odamızda yaşananlar, bbg evi izlenir gibi ortalıkta. kaptanlarımızdan biri, gecenin üçünde açıklama paylaşmak zorunda kalıyor. ilk resmi maçımızda çok ağır bir sonuç aldık. ve tüm bunlar olurken yönetimden bir allah'ın kulu kalkıp tek bir şey söylemiyor. lütfedip günler sonra açıklama yapan başkanımız da, yalapşap ve içi boş bir şeyler söylüyor. sahipsiziz arkadaşlar. erden timur istifa ettiğinde, taraftar olarak böyle şeyler yaşayacağımızı hemen hepimiz, biliyor, hissediyorduk.
düşmanlarımızın yapamayacağını, biz kendimize, ''içeriden'' yaptık.
ve en yüksek sesle: (bkz: dursun özbek istifa)