31
ağır mağlubiyetler, moral bozukluğunun ötesinde, taraftarı ciddi bir depresyonun içine sokabiliyor. bu noktadan itibaren her şey taraftara batmaya başlıyor. sanılıyor ki her maç galatasaray ezsin, sahayı dar etsin, hiç mağlubiyet olmasın. kim istemez? bu biraz da okan hocanın suçu; son 2 senedir galatasaray'ın ağır yenilgiler yaşadığına pek şahit olmadı bu taraftar. lay lay lom 102 puana, içeride dışarıda farklı derbi galibiyetlerine, trabzon'da 5 gol atmaya, başakşehir'fe 7 gol atmaya, açıldığı günden beri galip gelinememiş vodafone park'ta galibiyetle çıkmaya alıştılar.
psikolojik zayıflık mı bilmiyorum ama bir grup var ki, artık galatasaray'da ne olursa olsun batmaya başlıyor. 2 senede bir kere kötü oynamamış torreira'yı yedeğe çeken mi dersin, sosyal medyada gabriel sara'ya kötü tanıtım yapıldığını söyleyen mi, 2 senedir doğru düzgün sakatlık yaşamamış takımda yener hocanın zaha'yı düzeltmediğini iddia eden mi? florya'nın kapısındaki güvenliğin yüz ifadesine bile laf ediliyor artık. geldiği günden beri başını öne eğdirmeyen, sembol ve kültür haline gelmiş mauro ıcardi bile bu güruhu tatmin etmiyor. bir an önce gelmesi için yolları gözlenen oyuncuların uçak saati bile eleştiriliyor.
galatasaraylı olmak zordur, biliyoruz. çünkü çıtamız çok yüksektir ve başarıya alışkınız. bu yüzden ağır mağlubiyetler bizi ciddi şekilde üzer, bunalıma sokar. ancak güçlü bir camia, en dibe vurduğunda bile hızla zirveye çıkabilmelidir. ki bu galatasaray'ın genlerinde zaten var. nadir yaşanan bu tür travmalar olduğunda, fırtınalar koparmak ve her şeyi yakıp-yıkmak yerine, kronik hale gelmemesini sağlamak zorundayız. ortalık yangın yeriyken, içimizdeki stresi ve öfkeyi kapıcıdan malzemeciye, oyuncudan hocanın boyuna kadar kusmak yerine, zamana yaymalı ve yapıcı olmalıyız.
galatasaray büyüktür ve taraftarı dünya çapında tanınır. bu taraftarlar sadece kendi oyuncusunu değil, rakip oyuncuları da etkileyip galatasaray'a sempati duymalarını sağlayacak kadar özeldir. içinde bulunduğumuz bu çirkin-depresif havadan derhal çıkmalı ve önümüzdeki ilk maçta galatasaray'a kimsenin diz çöktüremeyeceğini göstermeliyiz. zamanı geldiğinde, yaşadığımız travmaların intikamını da alırız merak etmeyin. sağlam durduğumuz sürece, bizi dışardan kimse yıkamaz.
gücümüzü ve inancımızı koruyarak, galatasaray'ın gerçek büyüklüğünü ve ruhunu sahada yeniden taraftar olarak göstereceğiz. birlikte daha güçlü, daha kararlı ve daha inançlı olacağız. hem avrupa'da ses getirecek, hem de bu sezonun sonunda alınacak bir şampiyonluğun armamızın üstüne beşinci yıldızı konduracağını unutmayacağız. rakipler daha dördüncü yıldızı takamamışken, onlardan 2 "gerçek" yıldız daha fazla taşıyacak seviyeye gelmek, bizim büyüklüğümuzun tabelasını diğer camiaların girişlerine astırmakla eş değerdir. herkese haddini bildirmektir.
işte bütün bu nüanslar için, bu sene her zamankinden çok daha sabırlı olmalı, olası 1-2 mağlubiyet sonrası sükunetimizi korumalıyız. şartlar ne olursa olsun, galatasaray'ın ve tüm oyuncularının arkasında durmalıyız.
psikolojik zayıflık mı bilmiyorum ama bir grup var ki, artık galatasaray'da ne olursa olsun batmaya başlıyor. 2 senede bir kere kötü oynamamış torreira'yı yedeğe çeken mi dersin, sosyal medyada gabriel sara'ya kötü tanıtım yapıldığını söyleyen mi, 2 senedir doğru düzgün sakatlık yaşamamış takımda yener hocanın zaha'yı düzeltmediğini iddia eden mi? florya'nın kapısındaki güvenliğin yüz ifadesine bile laf ediliyor artık. geldiği günden beri başını öne eğdirmeyen, sembol ve kültür haline gelmiş mauro ıcardi bile bu güruhu tatmin etmiyor. bir an önce gelmesi için yolları gözlenen oyuncuların uçak saati bile eleştiriliyor.
galatasaraylı olmak zordur, biliyoruz. çünkü çıtamız çok yüksektir ve başarıya alışkınız. bu yüzden ağır mağlubiyetler bizi ciddi şekilde üzer, bunalıma sokar. ancak güçlü bir camia, en dibe vurduğunda bile hızla zirveye çıkabilmelidir. ki bu galatasaray'ın genlerinde zaten var. nadir yaşanan bu tür travmalar olduğunda, fırtınalar koparmak ve her şeyi yakıp-yıkmak yerine, kronik hale gelmemesini sağlamak zorundayız. ortalık yangın yeriyken, içimizdeki stresi ve öfkeyi kapıcıdan malzemeciye, oyuncudan hocanın boyuna kadar kusmak yerine, zamana yaymalı ve yapıcı olmalıyız.
galatasaray büyüktür ve taraftarı dünya çapında tanınır. bu taraftarlar sadece kendi oyuncusunu değil, rakip oyuncuları da etkileyip galatasaray'a sempati duymalarını sağlayacak kadar özeldir. içinde bulunduğumuz bu çirkin-depresif havadan derhal çıkmalı ve önümüzdeki ilk maçta galatasaray'a kimsenin diz çöktüremeyeceğini göstermeliyiz. zamanı geldiğinde, yaşadığımız travmaların intikamını da alırız merak etmeyin. sağlam durduğumuz sürece, bizi dışardan kimse yıkamaz.
gücümüzü ve inancımızı koruyarak, galatasaray'ın gerçek büyüklüğünü ve ruhunu sahada yeniden taraftar olarak göstereceğiz. birlikte daha güçlü, daha kararlı ve daha inançlı olacağız. hem avrupa'da ses getirecek, hem de bu sezonun sonunda alınacak bir şampiyonluğun armamızın üstüne beşinci yıldızı konduracağını unutmayacağız. rakipler daha dördüncü yıldızı takamamışken, onlardan 2 "gerçek" yıldız daha fazla taşıyacak seviyeye gelmek, bizim büyüklüğümuzun tabelasını diğer camiaların girişlerine astırmakla eş değerdir. herkese haddini bildirmektir.
işte bütün bu nüanslar için, bu sene her zamankinden çok daha sabırlı olmalı, olası 1-2 mağlubiyet sonrası sükunetimizi korumalıyız. şartlar ne olursa olsun, galatasaray'ın ve tüm oyuncularının arkasında durmalıyız.