• 714
    sakin kafayla üzerine yazmak istediğim hezimete uğradığımız maç.

    geçen sene evimizde kaybettiğimiz fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçtan sonra da sosyal medyadan ve spor yorumcularından uzak durarak ruh sağlığımı korumaya çalıştım. kendi çektiğim acı yeterken bir de yangına, dalga geçilmeye, analizlere katlanamazdım. tarihimizde çok fazla vardır hezimet ama bu söylediğim iki maç da yenilginin değil rahat bir galibiyetin beklendiği maçlardı.

    aslında maçtan önce yapılan ortak basın toplantısı canımı sıkmış, beni oldukça rahatsız etmişti. geçen seneyi rekor puanla şampiyon tamamlamış takım korunmuş ve milli takım görevinde olanlar hariç tam kadro kamp dönemi geçirmişken basın toplantısı öncesi hocamız açıklamasında kupanın önemli olduğunu kazanmak için geldiğimizi ancak bu maçın çok bir gösterge olmayacağını söylemişti. bu maçın gösterge olmamasının altını çizmek ancak kaybedilen bir maç sonrası yorumu olabilirdi. okan hoca zaten bir kaç hafta öncesinde de maçın oynanacağı stat nedeniyle keyifli bir maç olmayacağının altını çizmişti. sanki okan hoca mağlubiyeti çok önceden görmüş de o sebeple öyle konuşuyor gibiydi.

    bir çoğumuz hocaları tercihleri sebebiyle eleştiriyor, yazımın devamında ben de bir takım eleştirilerde bulunacağım ama futbol bilgisi bir yana futbolcularla hemen hemen her günü birlikte geçen hocanın verdiği kararlar daha fazla veriye dayanıyor. okan hocanın maç öncesi açıklamaları da bu sebeple taraftar beklentisinden ayrışmış olabilir. fatih hoca döneminden kalan ve okan hocayla devam eden bir gelenek var takımda. kamp dönemi yapılan fiziksel yükleme takımın tüm seneyi çıkarmasına hatta sene sonu daha iyi performans vermesine neden olurken sene başında da ecel terleri döktürüyor. bu bir tercih meselesi aslında. lige iyi bir başlangıç da tercih edilerek o yönde antrenman planlanabilir ama ulaştığımız başarılar düşünülünce daha fazla sonuç veren yöntemi kullandığımızı düşünüyorum.

    son hazırlık maçımızda parma karşısında oynadığımız oyunu lakaytlık olarak değerlendirmiştim ama beşiktaş maçıyla birlikte anladığım o ki başka sıkıntılar mevcut. nelsson'un maçın ilk dakikasında yaptığı hatada da maçın son anlarında gördüğü kırmızı kartta da bir problemin var olduğu belli oluyordu. köhn koşarken düşüyor, icardi top nerede olursa olsun kadrajda görünmüyordu. ziyech gibi bir teknik futbolcu pasın yönünü ve şiddetini ayarlayamıyordu. saydığım isimler kadar olmasa da torreira ve mertens de alıştırdıkları performansın çok uzağındalardı. bu takım 4 5 ay önce takır takır futbol oynarken bu kadar kısa sürede bu hale gelemez. ancak iki nedeni olabilir; doymuşluk, aidiyet eksikliği, takım içi huzursuzluk, hocaya güvenin bitmesi gibi mental sıkıntılar ya da antremanın yoğun yapılması veya yeterince yapılmaması gibi durumların neden olduğu fiziki sıkıntılar. problemin mental sıkıntılardan kaynaklanması durumunda hepimize geçmiş olsun bu sene kurduğumuz hayallerin gerçekleşme ihtimali yok demektir. ikinci ihtimalde ise özellikle şampiyonlar ligi elemesinde ve ligin ilk maçlarında biraz şansa, gayrete ihtiyacımız var demektir.

    ben problemin antrenman yöntemi nedeniyle fiziki olduğunu düşünüyorum ve öyle olduğuna inanmak istiyorum. bu noktada hocama eleştirilerimi maç tercihleri nedeniyle yapacağım. parma maçı bu maç için iyi bir göstergeydi aslında. orada da icardi ortalarda görünmüyor, ziyech pasın şiddetini dahi ayarlayamıyordu. bunu ben görürken hocanın ıskalaması mümkün değil. saydığım nedenlerle bu maça forvette bats, kanatlarda kerem ve barış ile başlanabilirdi. öyle inanıyorum ki iki sene önceki okan hoca böyle bir karar alırdı. çünkü iki sene önceki okan hoca daha aç, daha pragmatist, daha cesurdu. kaybetmeye daha az tahammülü vardı. ilk senesinde kimsenin aklında yokken ortasahada berkan, forvette barış ile derbi maçına çıkar, icardiyi kulübeye oturturdu. hadi geçen sene icardi'nin arkasında bekleyen vinicius olduğundan zoraki her maça çıkarıldı, şimdi arkasında bats varken aynı senaryo gerçekleşirse bu kadar maliyete neden katlanıyoruz sorusu gelir akıllara. hoca tercihini yaptı maç başladı, talihsiz bir hatayla geri düştük. maçta iyi değildik ama rakibimizde uçup kaçmıyordu. devre arasından iki değişiklikle döndük. çıkan oyuncuların icardi, ziyech olmasını beklerken görece daha iyi olan kerem ve mertens olması bizi daha geri düşüren hamle oldu. sonrası zaten kaos. fatih hocamın son döneminde sevmediğim iki alışkanlığı vardı; birincisi işler ters gittiğinde defans oyuncusunu forvete göndermesi, ikincisi ortasahayı boşaltıp hücum oyuncularını doldurması. malesef ikincisi okan hocamda da mevcut. çoğu zaman sonuç alamadığı ve işleri daha da berbat eden bu alışkanlığından vazgeçmiyor. ligde de avrupa'da bu sebeple yaşadığımız hüsranlar oldukça fazla. küçük takımlarda bu önemsiz olabilir ama galatasaray gibi bir camiada bunu sürekli yapamazsınız. yaparsanız hem kupayı rakibinize verirsiniz hem de unutamayacağınız bir rezalet yaşarsınız.

    yaşanılan rezalete rağmen yangına gerek olduğunu düşünmüyorum. hatta okan hocanın yönetime idare ederim dediği konularda bu hezimet sonrası strateji değişikliği olursa hayırlı mağlubiyete dahi dönüşebilir. haftasonu lig başlıyor evimizde ve takımın taraftarına en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerdeyiz. yangını bırakıp, hocaya veya oyuncuların herhangi birine onları demotive edecek şeylerin yapılmamasına özen göstererek gerekirse sıkıcı galibiyetler için taraftarlığımızı yapalım.

    hayırlara vesile olmasını dilediğim hezimet.
App Store'dan indirin Google Play'den alın