7
mahallede bir benden büyükler vardı, bir de benden küçükler benim yaşımda kimse yoktu. fiziğim de iri olduğu için, büyüklerle oynarken defans, küçüklerle oynarken de herşey olarak oynamaya başlamıştım.
yaşım ilerledikçe boyum uzamaya devam edip üzerine kilo da eklenince kaya gibi bir defans olmuştum. servet çetin'in genç versiyonuydum. yanımdan topu atıp koşarak geçebilirdiniz ama ikili mücadelede bırakmam.
halı saha maçlarında da fiziğimden yararlanıldı.
bir defasında kontra atak yerken, asıl nasıl koştuysam adam korktu ve duraksadı, öyle olunca yetiştim tabii. ancak vücut ağır, duramadım ama adama çarparak tellere adeta yapıştırdım adamı. faaal yok faaal yok devam devam bağırışları arasında pasımı da attım. ama adam baya bozuldu. bir sonraki pozisyonda korner atılırken, bana hızla koşarak çok bariz biçimde bir omuz attı. topla alakamız yoktu ama gene faul demedik. çünkü tüm gücüyle bana abanan adam, benden sekerek yere düşmüş. ben gene ayakta kalmıştım.
bir süre sonra top kullanma becerim de çok düşük olduğu için, kaleye mahkum edildim. bir ara resmen, sevilen arkadaş olduğum için oynuyordum yoksa kalede çok kötüydüm.
ama istikrar diyoruz boşuna mı diyoruz. oynaya oynaya çok geliştim. lisenin son yıllarında, vay be adam ciddi ciddi kaleci oldu deniyordu. boy uzaması tamamlanmış 197'ye dayanmıştı. okulun ufak kaleleri bana iyice ufak geliyordu. karşı karşıyalarda, yan toplarda rakibin gol atma şansı hiç yoktu. ama her iri kaleci gibi uzaktan şutlarda zayıftım.
bir okul turnuvasında o unutamadığım maç gerçekleşti. keşke zorlu bir maç olsaydı ama ama zaten 4-0 öndeydik bunlar olduğunda. rakip zayıftı. engin diye, çok becerikli olmayan ama joker gibi her bölgede oynayabilen bir adam vardı. bu topla geriye geldi ama pres yedi. normalde bana geri pas atmayı pek tercih etmezler paslarım iyi değil diye. ama adam bir anda dönemedi ve çaresizce bana doğru yuvarladı. ben de rezil olmayayım hatalı gitmesin diye allah ne verdiyse abandım topa. top öyle bir gitti ki, sanki beckham falso veriyor. geniş bir u çizdi. (önce sağa açılıp sonra sola döndü) kaleci de baya ilerdeymiş, onun üzerinden şak diye kaleye girdi.
hala video kaydı olsaydı diye üzülüyorum.
maç 6-0'ken, bir de penaltı kazandık, bizimkilerin ısrarı üzerine ben kullandım, topu ve kaleciyi ayrı köşelere gönderdim.
son dakikalarda, korner atıyorduk. topu uzaklaştırdılar ve hızla bana doğru geliyordu. baktım güzel şut açısı var. dedim süperim. şimdi bu girer hat-trick yaparım. kral olurum. bu defa bilerek ayağımın üstüyle sert bir şut gönderdim. top gerçekten çok düzgün gitti ve inanılmaz bir gürültüyle üst direğe çarptı. resmen etraf dank sesiyle inledi. (şut orta yuvarlaktan gelmişti) önce üzüldüm sonra onun havası daha iyi oldu.
üniversitede de bir müddet kaleciliğe devam ettim. fena da değildim ama bir süre sonra kilom arttıkça bıraktım.
keşke o zayıfladığım üniversitenin ilk döneminde okul takımı için başvursaydım. oradan bir kaç çocuğu ankaragücü ve gençlerbirliği kapmış diye duydum.
yaşım ilerledikçe boyum uzamaya devam edip üzerine kilo da eklenince kaya gibi bir defans olmuştum. servet çetin'in genç versiyonuydum. yanımdan topu atıp koşarak geçebilirdiniz ama ikili mücadelede bırakmam.
halı saha maçlarında da fiziğimden yararlanıldı.
bir defasında kontra atak yerken, asıl nasıl koştuysam adam korktu ve duraksadı, öyle olunca yetiştim tabii. ancak vücut ağır, duramadım ama adama çarparak tellere adeta yapıştırdım adamı. faaal yok faaal yok devam devam bağırışları arasında pasımı da attım. ama adam baya bozuldu. bir sonraki pozisyonda korner atılırken, bana hızla koşarak çok bariz biçimde bir omuz attı. topla alakamız yoktu ama gene faul demedik. çünkü tüm gücüyle bana abanan adam, benden sekerek yere düşmüş. ben gene ayakta kalmıştım.
bir süre sonra top kullanma becerim de çok düşük olduğu için, kaleye mahkum edildim. bir ara resmen, sevilen arkadaş olduğum için oynuyordum yoksa kalede çok kötüydüm.
ama istikrar diyoruz boşuna mı diyoruz. oynaya oynaya çok geliştim. lisenin son yıllarında, vay be adam ciddi ciddi kaleci oldu deniyordu. boy uzaması tamamlanmış 197'ye dayanmıştı. okulun ufak kaleleri bana iyice ufak geliyordu. karşı karşıyalarda, yan toplarda rakibin gol atma şansı hiç yoktu. ama her iri kaleci gibi uzaktan şutlarda zayıftım.
bir okul turnuvasında o unutamadığım maç gerçekleşti. keşke zorlu bir maç olsaydı ama ama zaten 4-0 öndeydik bunlar olduğunda. rakip zayıftı. engin diye, çok becerikli olmayan ama joker gibi her bölgede oynayabilen bir adam vardı. bu topla geriye geldi ama pres yedi. normalde bana geri pas atmayı pek tercih etmezler paslarım iyi değil diye. ama adam bir anda dönemedi ve çaresizce bana doğru yuvarladı. ben de rezil olmayayım hatalı gitmesin diye allah ne verdiyse abandım topa. top öyle bir gitti ki, sanki beckham falso veriyor. geniş bir u çizdi. (önce sağa açılıp sonra sola döndü) kaleci de baya ilerdeymiş, onun üzerinden şak diye kaleye girdi.
hala video kaydı olsaydı diye üzülüyorum.
maç 6-0'ken, bir de penaltı kazandık, bizimkilerin ısrarı üzerine ben kullandım, topu ve kaleciyi ayrı köşelere gönderdim.
son dakikalarda, korner atıyorduk. topu uzaklaştırdılar ve hızla bana doğru geliyordu. baktım güzel şut açısı var. dedim süperim. şimdi bu girer hat-trick yaparım. kral olurum. bu defa bilerek ayağımın üstüyle sert bir şut gönderdim. top gerçekten çok düzgün gitti ve inanılmaz bir gürültüyle üst direğe çarptı. resmen etraf dank sesiyle inledi. (şut orta yuvarlaktan gelmişti) önce üzüldüm sonra onun havası daha iyi oldu.
üniversitede de bir müddet kaleciliğe devam ettim. fena da değildim ama bir süre sonra kilom arttıkça bıraktım.
keşke o zayıfladığım üniversitenin ilk döneminde okul takımı için başvursaydım. oradan bir kaç çocuğu ankaragücü ve gençlerbirliği kapmış diye duydum.