36
tam 22 yıl geçmiş bu zaferi yaşayalı...zamanın ne kadar çabuk ilerlediğinin farkına varıyor insan birden. bu maç sanki daha dün oynanmış gibi hafızalarımda. dile kolay 22 yıl; üniversiteden mezun olma yaşı neredeyse. bu maçtan bahsetmemin nedeni ise benim açımdan çok ilginç bir anlamı olması...
galatasarayla birlikte yaşayan 13 yaşında* bir çocuktum. tek sevgilim* oydu tabi. o zamanlarda sınıf arkadaşlarım olsun sokak arkadaşlarım olsun hemen hemen hepsi galatasaraylıydı. prekazi gibi topa gerilip vurur, tanju gibi rövaşata ile gol atmaya çalışırdık. tek tutkumuz futboldu; yani galatasaray'dı bizim. okula birlikte gidip geldiğim arkadaşımlarımla dersler haricinde maçları da konuşurduk. aynı heyecanı aynı duyguyu aynı gururu yaşardık galatasaray’ın maçlarında.
orada oynanan neuchatel xamax* maçında çok üzülmüştüm. o maçtan hatırladıklarım; cüneyt kaptanın %100 bir pozisyonu harcamış olması ve pkknın* sahaya dalmasıydı ve bunun sonucunda da bizimkilerin sıfıra inen moraliyle 3-0 mağlup oluyorduk. maç sonunda teknik direktörümüz mustafa denizli'nin açıklamasını hiç unutmam: " biz bunları sami yen'de beşleriz." herkes, mustafa denizli'nin her zamanki gibi atıp tuttuğunu, turu geçmenin hayal olduğundan bahsediyorlardı. çünkü o zamana kadar hiç bir türk takımı, yabancı bir takıma karşı 5 gol birden atmayı başaramamıştı.
maçtan bir gün önce rüyamdaydı (gbkz: tanjular, prekaziler, uğurlar, simoviçler, savaşlar, arifler, ismailler, semihler, mirsadlar, metinler, erhanlar ve kaptan cüneytler)...ali sami yen stadında skorbordu gören kale arkasındayım. maç başlıyordu ve galatasaray, rakibine gol yağdırıyordu ve 5-0* oluyordu ilk 15 dakika içerisinde. ne olduysa ondan sonra oluyor birden yayın* kesiliyordu. sabah kalktığımda şaşırmıştım...ulan olur mu olur dedim kendi kendime. okula gittiğimde sınıf arkadaşlarıma rüyamı anlattım. onlarda görmüş olduğum rüyadan etkilenip umutlanmışlardı sanki.
okul bitmişti ama öğleden sonra maalesef okulda ingilizce kursum vardı iki saatlik. trt ile kulübümüz arasında meydana gelen anlaşmazlık sonucu maçı televizyondan izleyemeyeceğim zaten dedim ve kursa gittim. derse girdim ama ders bitmek bilmiyor tabi aklım maçta olduğundan. kurs çıkışı son yarım saat kalıyor maçın bitmesine. okuldan çıkar çıkmaz biri denk geliyor maçın sonucunu soruyorum: "kaç kaç?" diye. "2-0 galata önde.*" diyor. eve doğru hızlı hızlı topuklarken bir gol daha atsakta maçı uzatmalara götürsek, geçen seneki psv eindhovenmaçı gibi tur elimizden uçmasın diye de dua ediyordum. anafartalar *, milli kuvvetler* derken otobüs terminalinin* önüne geliyorum. bir anda ortalık "goooolllllllllll" sesiyle inliyor...sonra dört... dört... dört sesleri...stadyumda gibiydi radyo başındaki herkes, maçı yaşıyorlardı sanki. o anda üç mü dört mü olduğunu anlayamamıştım.* hiç kimseye maçın skorunu sormadan eve vardığımda iş yerinde olması gereken babam* beni kapıda karşıladı. çaktık gibilerinden el işareti yaparak bana "4-0 öndeyiz." dedi. sevinçten üzerine zıpladım. sonra kalan beş küsür dakikayı beraber dinledik radyodan. öyle heyecanlıydık ki anlatamam. son dakikalara doğruda sesi falan iyice gitmişti spikerin.* son golü uğur attı sandım bir an için...halbuki uğur'dan sonra tanju boş kaleye yuvarlamıştı. spiker tanju'nun adını bile söylememişti. tanju ve gol kelimeleri o zamanlarda aynı anlamdaydı. evet maç 5-0 olmuş ve rüyamdaki skorda gerçeğe dönüşmüştü.
(bkz: abdala malum olmak)
takımım, hem rakibini ezerek turu geçmiş, hem de rüyamı gerçekleştirmişti. acayip derecede mutlu hissediyordum kendimi. maç biter bitmez banttan iki defa verdiler ve bende doya doya izledim efsane olan maçımızı.
(bkz: trt'den maç izlemek)
galatasarayla birlikte yaşayan 13 yaşında* bir çocuktum. tek sevgilim* oydu tabi. o zamanlarda sınıf arkadaşlarım olsun sokak arkadaşlarım olsun hemen hemen hepsi galatasaraylıydı. prekazi gibi topa gerilip vurur, tanju gibi rövaşata ile gol atmaya çalışırdık. tek tutkumuz futboldu; yani galatasaray'dı bizim. okula birlikte gidip geldiğim arkadaşımlarımla dersler haricinde maçları da konuşurduk. aynı heyecanı aynı duyguyu aynı gururu yaşardık galatasaray’ın maçlarında.
orada oynanan neuchatel xamax* maçında çok üzülmüştüm. o maçtan hatırladıklarım; cüneyt kaptanın %100 bir pozisyonu harcamış olması ve pkknın* sahaya dalmasıydı ve bunun sonucunda da bizimkilerin sıfıra inen moraliyle 3-0 mağlup oluyorduk. maç sonunda teknik direktörümüz mustafa denizli'nin açıklamasını hiç unutmam: " biz bunları sami yen'de beşleriz." herkes, mustafa denizli'nin her zamanki gibi atıp tuttuğunu, turu geçmenin hayal olduğundan bahsediyorlardı. çünkü o zamana kadar hiç bir türk takımı, yabancı bir takıma karşı 5 gol birden atmayı başaramamıştı.
maçtan bir gün önce rüyamdaydı (gbkz: tanjular, prekaziler, uğurlar, simoviçler, savaşlar, arifler, ismailler, semihler, mirsadlar, metinler, erhanlar ve kaptan cüneytler)...ali sami yen stadında skorbordu gören kale arkasındayım. maç başlıyordu ve galatasaray, rakibine gol yağdırıyordu ve 5-0* oluyordu ilk 15 dakika içerisinde. ne olduysa ondan sonra oluyor birden yayın* kesiliyordu. sabah kalktığımda şaşırmıştım...ulan olur mu olur dedim kendi kendime. okula gittiğimde sınıf arkadaşlarıma rüyamı anlattım. onlarda görmüş olduğum rüyadan etkilenip umutlanmışlardı sanki.
okul bitmişti ama öğleden sonra maalesef okulda ingilizce kursum vardı iki saatlik. trt ile kulübümüz arasında meydana gelen anlaşmazlık sonucu maçı televizyondan izleyemeyeceğim zaten dedim ve kursa gittim. derse girdim ama ders bitmek bilmiyor tabi aklım maçta olduğundan. kurs çıkışı son yarım saat kalıyor maçın bitmesine. okuldan çıkar çıkmaz biri denk geliyor maçın sonucunu soruyorum: "kaç kaç?" diye. "2-0 galata önde.*" diyor. eve doğru hızlı hızlı topuklarken bir gol daha atsakta maçı uzatmalara götürsek, geçen seneki psv eindhovenmaçı gibi tur elimizden uçmasın diye de dua ediyordum. anafartalar *, milli kuvvetler* derken otobüs terminalinin* önüne geliyorum. bir anda ortalık "goooolllllllllll" sesiyle inliyor...sonra dört... dört... dört sesleri...stadyumda gibiydi radyo başındaki herkes, maçı yaşıyorlardı sanki. o anda üç mü dört mü olduğunu anlayamamıştım.* hiç kimseye maçın skorunu sormadan eve vardığımda iş yerinde olması gereken babam* beni kapıda karşıladı. çaktık gibilerinden el işareti yaparak bana "4-0 öndeyiz." dedi. sevinçten üzerine zıpladım. sonra kalan beş küsür dakikayı beraber dinledik radyodan. öyle heyecanlıydık ki anlatamam. son dakikalara doğruda sesi falan iyice gitmişti spikerin.* son golü uğur attı sandım bir an için...halbuki uğur'dan sonra tanju boş kaleye yuvarlamıştı. spiker tanju'nun adını bile söylememişti. tanju ve gol kelimeleri o zamanlarda aynı anlamdaydı. evet maç 5-0 olmuş ve rüyamdaki skorda gerçeğe dönüşmüştü.
(bkz: abdala malum olmak)
takımım, hem rakibini ezerek turu geçmiş, hem de rüyamı gerçekleştirmişti. acayip derecede mutlu hissediyordum kendimi. maç biter bitmez banttan iki defa verdiler ve bende doya doya izledim efsane olan maçımızı.
(bkz: trt'den maç izlemek)