132
atatürk'ün 1937'de gençlere yaptığı muazzam motivasyon konuşması:
siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz. işte ben özellikle bu sözden çok duygulandım. yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek?
yorulmamak olur mu? elbette yorulacaksınız. benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.
yorgunluk her insan, her yaratılmış için doğal bir durumdur. fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum.
dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. biz de bunu görmekle mutlu olacağız.
arkadaşlar! ben 1919 senesi mayısı içinde samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. yalnız büyük türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. işte ben, bu ulusal kuvvete, bu türk milletine güvenerek işe başladım.
samsun’dan anadolu içlerine kırık bir otomobille gidiyordum. yanımda öteden beri yardımcılığımı yapan cevat abbas bulunuyordu. o kırık otomobil anadolu yollarında ilerlerken ben daima düşünür ve yardımcıma şimdi sizin şakıdığınız şarkıyı (dağ başını duman almış) söyletirdim.
türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu gözlerimle görüyordum.
o marşı okutup tekrar ettirmekteki maksadım, türk'ün bu güneşi doğunca, muvaffak olacağını anlatmaktı...
siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz. işte ben özellikle bu sözden çok duygulandım. yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek?
yorulmamak olur mu? elbette yorulacaksınız. benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.
yorgunluk her insan, her yaratılmış için doğal bir durumdur. fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum.
dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. biz de bunu görmekle mutlu olacağız.
arkadaşlar! ben 1919 senesi mayısı içinde samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. yalnız büyük türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. işte ben, bu ulusal kuvvete, bu türk milletine güvenerek işe başladım.
samsun’dan anadolu içlerine kırık bir otomobille gidiyordum. yanımda öteden beri yardımcılığımı yapan cevat abbas bulunuyordu. o kırık otomobil anadolu yollarında ilerlerken ben daima düşünür ve yardımcıma şimdi sizin şakıdığınız şarkıyı (dağ başını duman almış) söyletirdim.
türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu gözlerimle görüyordum.
o marşı okutup tekrar ettirmekteki maksadım, türk'ün bu güneşi doğunca, muvaffak olacağını anlatmaktı...
