1551
defansif yönü kuvvetli olan bir ön liberoya ihtiyaç duyan takımdır. hücum futbolu oynamayacak mıdır? hücum futbolu oynamak için doğmuştur; ama orta saha ve forvetindeki 5 ofansif futbolcunun yükünü çekecek bir defansif ön liberoya ihtiyacı vardır. orta sahası defansif ağırlıklı kurulsun demiyoruz, ama topla oynamayı seven futbolcuları birinin taşıması gerekiyor; öncelikli görevi bu...
hücum hattımız baskı kurmaktan aciz değil, ama baskıyı sürekli kılabilmek için dönen topları kovalayan bir defansif orta saha gerekiyor; ofansif oyuncular ek adam olarak ceza sahası içine dalarken, birinin ceza sahası dışında savunmanın uzaklaştırdığı topu beklemesi gerekiyor. sezonu boyunca keita'nın sağdan sıfıra inmesinden sonra golü bir şeklide kaçırıp, savunmaya kaptırdığımız topun kontratağa dönüşüp en geç 5-10 saniye içerisinde kendi ceza sahamıza ulaşmasını çaresizce izledik. bu dirençsizlikle, hücum oyuncularımız ne kadar iyi oynarsa oynasın, binbir çabayla kurduğumuz baskıyı sürekli kılmamız mümkün değil. tek bir adam tek başına rakip kontrataklarına karşı geride kazık gibi dikilsin demiyorum. ama nasıl ki yer tutmayı bilmeyen, pozisyon alamayan savunmamız, nerede duracağını bilmek için neill'i baz alıyor; ileri uç elemanlarımızın alan daraltıp hücum pres yaparak takım savunmasıyla topu geri alarak hücuma ara vermeden devam edebilmesi için, asıl işi "defans" yapmak olan bir adamdan kopya çekmesi gerekiyor.
aksi takdirde, top çalmayı zaten bilmeyen hücuma dönük orta saha oyuncularıyla, asıl işi top çalmak olduğu halde ne hikmetse bir türlü topa girmeyen oyuncular***; kontratağa "tek başına" göbekten top sürerek çıkan rakibimizi rahatsız etmeden, polis eskortu misali, ceza sahamıza kadar refakat ediyorlar. baskıyı devam ettirelim derken, birdenbire kalemizden atak savuşturmanın derdine düşüyoruz.
"biz zaten çok iyi hücum edeceğimiz için, savunmayı önde kuracağız; ceza sahamıza kadar gelemezler..." dersen; zaten direnç görmeyen rakibe bir de geniş alan sağlamış oluyorsun, savunma arkasına atıla toplara davetiye çıkarıyorsun. rakibi sokmak istediğimiz duruma kendimizi sokmak oldu bu: rakip orta sahamızı kolay geçemediğini fark edip savunma oyuncularını yardıma gönderdikçe(bu "savunma hattını ileride kurmak" la aynı şey değil, bu rakibimizi üstümüze çekmek), bizim ileri uç elemanları geniş alan bulacaktı, rakip savunmanın onları marke edecek vakti kalmayacaktı. en azından rijkaard'ın oynatmaya çalıştığı taktik bu; onu biliyorum...
hem "iyi hücum ederek orta sahada defans yapma zorunluluğundan kurtulmak" nedir yahu; var mı "o kadar" iyi hücum edebilecek takım kainatta? hiç bir takımın orta sahasını "tamamen" ofansif kurma lüksü yok; pas vermeyi, top sürmeyi bilen teknik futbolcu ancak topu ileriye taşımaya yarar, ileride tutmaya değil...
haaaa; peki... bu transfer edilecek adam bir de topla oynasa fena mı olur? şahane olur tabi de; en son 2006-2007'de şampiyonlar ligi'ne katılan takıma onu nasıl getireceksin? benim mascherano'ya bakıp içim gitmiyor mu, yaya toure bizde olsa diye düş kurmuyor muyum, mehmet topal'ın valencia'ya transferi için "keşke biz üstüne 5 milyon koysaydık da, ever banega'yı alsaydık valenica'dan takasla..." diye fantezi yapmıyor muyum, linderoth'un sakatlığına lanet etmiyor muyum? düşündükçe sinirden gözlerim doluyor anasını satayım; ama az bulunuyor onlardan, bulduğunu da premier lig, la liga kapızlıyor...
topla oynayabilen ön libero istiyorsak; aha bak, cagliari'nin daniele dessena orada. ama sampdoria'dan kiralıktı, bu sezon şampiyonlar ligi'nde oynayacak olan sampdoria'ya dönecek; "gel turkcell süper lig'e, düşler sahnesi'nde mücadele et." diyecek yüzümüz var mı? catania calcio'nun marco biagianti var; catania uefa'ya da gidemiyor, yine de sırf uefa'da oynayabilmek için serie a'dan turkcell süper lig'e gelir mi? örnekler çoğaltılabilir...
lincoln'ü getirdik ya takıma; orta saha falan değil, forvet arkasıydı. feldkamp fiziğe dayalı futbol oynatıyordu; lincoln'ün defansif yönü sıfır olduğu için kıl oldu herife. skibbe pasa dayalı futbol oynatıyordu, ama lincoln'ün iyi oynayabilmesi için arkasındaki iki ön liberonun iyi oynayıp ona boş alan sağlaması gerekiyordu. skibbe'ye "olum euro 2008'in en iyi ön liberosu bizde lan, mehmet topal var... bi de barış var, nası pres yapıyo bi görsen... boşver orta saha transferini!" dediler, o teee en baştaki entry'de yazdığım sebeplerden dolayı yüzümüz kara çıktı. ön liberonun kötü oynadığı maçlarda lincoln de kilitlendi. neden? rakip rahatça kontratağa çıkabildiği için, savunmasını önde kurma ihtiyacı hissetmiyordu; bu sayede geniş alan seven futbolcularımızı da rahat rahat marke edebiliyordu...
ne olur ne olmaz tekrar edelim; orta saha defansif ağırlıklı kurulsun demedik. zaten ofansif ağırlıklı görev üstlenen iki orta saha oyuncusunun arkasında, o iki oyuncunun ve onların da önündeki üç forvetin yükünü çeken defansif bir oyuncu olmalı dedik sadece. baskı dediğin pas, bilek ve teknikle kuruluyor; ki onu kurmakta sıkıntı çekmiyoruz. ama baskıyı sürekli kılabilmek için, yarı sahasına soktuğumuz rakibi orada tutabilecek, hızlıca kontratağa çıkmasını engelleyecek defansif dirence sahip olmak gerekiyor; bunun için de takımın, defansif bir merkezi oyuncunun etrafında hücum pres yapması gerekiyor.
hücum hattımız baskı kurmaktan aciz değil, ama baskıyı sürekli kılabilmek için dönen topları kovalayan bir defansif orta saha gerekiyor; ofansif oyuncular ek adam olarak ceza sahası içine dalarken, birinin ceza sahası dışında savunmanın uzaklaştırdığı topu beklemesi gerekiyor. sezonu boyunca keita'nın sağdan sıfıra inmesinden sonra golü bir şeklide kaçırıp, savunmaya kaptırdığımız topun kontratağa dönüşüp en geç 5-10 saniye içerisinde kendi ceza sahamıza ulaşmasını çaresizce izledik. bu dirençsizlikle, hücum oyuncularımız ne kadar iyi oynarsa oynasın, binbir çabayla kurduğumuz baskıyı sürekli kılmamız mümkün değil. tek bir adam tek başına rakip kontrataklarına karşı geride kazık gibi dikilsin demiyorum. ama nasıl ki yer tutmayı bilmeyen, pozisyon alamayan savunmamız, nerede duracağını bilmek için neill'i baz alıyor; ileri uç elemanlarımızın alan daraltıp hücum pres yaparak takım savunmasıyla topu geri alarak hücuma ara vermeden devam edebilmesi için, asıl işi "defans" yapmak olan bir adamdan kopya çekmesi gerekiyor.
aksi takdirde, top çalmayı zaten bilmeyen hücuma dönük orta saha oyuncularıyla, asıl işi top çalmak olduğu halde ne hikmetse bir türlü topa girmeyen oyuncular***; kontratağa "tek başına" göbekten top sürerek çıkan rakibimizi rahatsız etmeden, polis eskortu misali, ceza sahamıza kadar refakat ediyorlar. baskıyı devam ettirelim derken, birdenbire kalemizden atak savuşturmanın derdine düşüyoruz.
"biz zaten çok iyi hücum edeceğimiz için, savunmayı önde kuracağız; ceza sahamıza kadar gelemezler..." dersen; zaten direnç görmeyen rakibe bir de geniş alan sağlamış oluyorsun, savunma arkasına atıla toplara davetiye çıkarıyorsun. rakibi sokmak istediğimiz duruma kendimizi sokmak oldu bu: rakip orta sahamızı kolay geçemediğini fark edip savunma oyuncularını yardıma gönderdikçe(bu "savunma hattını ileride kurmak" la aynı şey değil, bu rakibimizi üstümüze çekmek), bizim ileri uç elemanları geniş alan bulacaktı, rakip savunmanın onları marke edecek vakti kalmayacaktı. en azından rijkaard'ın oynatmaya çalıştığı taktik bu; onu biliyorum...
hem "iyi hücum ederek orta sahada defans yapma zorunluluğundan kurtulmak" nedir yahu; var mı "o kadar" iyi hücum edebilecek takım kainatta? hiç bir takımın orta sahasını "tamamen" ofansif kurma lüksü yok; pas vermeyi, top sürmeyi bilen teknik futbolcu ancak topu ileriye taşımaya yarar, ileride tutmaya değil...
haaaa; peki... bu transfer edilecek adam bir de topla oynasa fena mı olur? şahane olur tabi de; en son 2006-2007'de şampiyonlar ligi'ne katılan takıma onu nasıl getireceksin? benim mascherano'ya bakıp içim gitmiyor mu, yaya toure bizde olsa diye düş kurmuyor muyum, mehmet topal'ın valencia'ya transferi için "keşke biz üstüne 5 milyon koysaydık da, ever banega'yı alsaydık valenica'dan takasla..." diye fantezi yapmıyor muyum, linderoth'un sakatlığına lanet etmiyor muyum? düşündükçe sinirden gözlerim doluyor anasını satayım; ama az bulunuyor onlardan, bulduğunu da premier lig, la liga kapızlıyor...
topla oynayabilen ön libero istiyorsak; aha bak, cagliari'nin daniele dessena orada. ama sampdoria'dan kiralıktı, bu sezon şampiyonlar ligi'nde oynayacak olan sampdoria'ya dönecek; "gel turkcell süper lig'e, düşler sahnesi'nde mücadele et." diyecek yüzümüz var mı? catania calcio'nun marco biagianti var; catania uefa'ya da gidemiyor, yine de sırf uefa'da oynayabilmek için serie a'dan turkcell süper lig'e gelir mi? örnekler çoğaltılabilir...
lincoln'ü getirdik ya takıma; orta saha falan değil, forvet arkasıydı. feldkamp fiziğe dayalı futbol oynatıyordu; lincoln'ün defansif yönü sıfır olduğu için kıl oldu herife. skibbe pasa dayalı futbol oynatıyordu, ama lincoln'ün iyi oynayabilmesi için arkasındaki iki ön liberonun iyi oynayıp ona boş alan sağlaması gerekiyordu. skibbe'ye "olum euro 2008'in en iyi ön liberosu bizde lan, mehmet topal var... bi de barış var, nası pres yapıyo bi görsen... boşver orta saha transferini!" dediler, o teee en baştaki entry'de yazdığım sebeplerden dolayı yüzümüz kara çıktı. ön liberonun kötü oynadığı maçlarda lincoln de kilitlendi. neden? rakip rahatça kontratağa çıkabildiği için, savunmasını önde kurma ihtiyacı hissetmiyordu; bu sayede geniş alan seven futbolcularımızı da rahat rahat marke edebiliyordu...
ne olur ne olmaz tekrar edelim; orta saha defansif ağırlıklı kurulsun demedik. zaten ofansif ağırlıklı görev üstlenen iki orta saha oyuncusunun arkasında, o iki oyuncunun ve onların da önündeki üç forvetin yükünü çeken defansif bir oyuncu olmalı dedik sadece. baskı dediğin pas, bilek ve teknikle kuruluyor; ki onu kurmakta sıkıntı çekmiyoruz. ama baskıyı sürekli kılabilmek için, yarı sahasına soktuğumuz rakibi orada tutabilecek, hızlıca kontratağa çıkmasını engelleyecek defansif dirence sahip olmak gerekiyor; bunun için de takımın, defansif bir merkezi oyuncunun etrafında hücum pres yapması gerekiyor.