206
şampiyonluk şansımızı değerlendirirken saha dışı faktörlerin çok belirleyici olduğu bir sezon geçirdiğimizi inkar edemeyiz. yönetimin saha dışı/masa başı faaliyetlerde şimdiye kadar sınıfta kaldığı bir gerçek. fakat bu durum saha içinin eleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmemeli. karamsarlık veya yangıncılık değil, takımın sahada ortaya koyduğu performansın potansiyelinin altında olduğunu düşünüyorum ve okan buruk'un bu vaziyetteki en suçsuz kişilerden biri olduğu kanaatindeyim.
çok yıpratıcı bir şampiyonlar ligi macerası ve uyum sağlayamayan anahtar transferlere rağmen takımımızın bir karakteri var. puan kaybı yaşadığımız maçlar dahil (belki bir tek kopenhag deplasmanı ayrı tutulabilir), tüm maçlarda belli bir disiplinle, rakibimize bariz bir üstünlük kurma şansı vermeden oynadık.
lig performansı üzerinde doğrudan etkisi olduğu için istatistiklere avrupa maçlarını da alıyorum:
elemeler dahil toplamda 12 avrupa maçı ve 19 lig maçında, yani toplam 31 resmi maçta 21 galibiyet, 6 beraberlik, 4 yenilgi aldık.
premier lig lideri liverpool lig, kupalar ve avrupada toplamda 32 maça çıkmış ve 23 galibiyet, 6 beraberlik, 3 yenilgi almış.
ligue 1 lideri psgtoplamda 25 maça çıkmış; 16 galibiyet, 6 beraberlik, 3 mağlubiyet almış.
serie a lideri inter 26 maçta 18 galibiyet, 6 beraberlik, 2 yenilgi almış.
kısacası aslında istatistik olarak kötü durumda değiliz. mağlubiyetlerimizin ikisi bayern münih'e karşı. kimse çıkıp bayern'e iki maçta yenildik diye laf etmez.
ligde ilk yarı sonunda liderin 2 puan arkasındayız ve düğümün çözülme maçını doğrudan rakibimizle içerde oynayacağız. avrupa'da kuralar çekildikten ve daha da önemlisi, maç fikstürü belli olduktan sonra kimsenin itiraz etmeyeceği 3. sırayı aldık, old trafford'ta galibiyet almak gibi unutulmaz bir başarıyı da cebimize koyduk.
peki saha içine bakınca neden bu kadar tatmin olmaktan uzağım? üstelik hocayı da akladım.
çünkü takımımız bir takım değil. bu kadar basit. şahsi egolar, şahsi hikayeler şu anda galatasaray futbol takımının önüne geçmiş durumda. transfer hataları sadece performansı yetersiz kalan oyuncular alınmış olmasıyla değil, sıkıntılı karakterlerin de takıma yığılmış olmasıyla alakalı.
bu durumda faturanın kesileceği iki adres var, okan buruk sonra geliyor.
1. profesyonellikten uzak oyuncuları popülist hareketlerle transfer ederek takım dengesini bozan, geleceğe veya sisteme değil, magazine yatırım yapan transfer aklı.
2- aldıkları yüksek ücretlerin hakkını vermeyen, galatasaray'la bağ kurmaktan uzak, kendi hikayelerinin peşindeki yıldızlar.
(3- iyi bir teknik adam, iyi bir taktisyen ve harika bir karakter olduğunu kabul ettiğim, ama bu problemli ve yönetimi zor kadrodan maksimum verimi alamayan okan buruk.)
geldik transfer sezonuna, faturanın kesildiği birinci adresin hatalardan ders almadığını görüyorum. yine tatmin etmekten uzak bir asset satışı (sacha boey, tıpkı nicolo zaniolo gibi) yapılıyor. oyuncu en kritik dönemeçte sakat bahanesiyle, şeffaflıktan uzak açıklamalarla transfer görüşmesi iznine ayrılıyor.
takımın eksikleri 100 kilometreden görünmesine ve neredeyse 6 aydır bilinmesine rağmen transfer sezonu başında kimseye imza attırılmıyor. bu sırada ocak ayı boyunca takım 7 günde 3 maç oynadığı bir takvimde devam ediyor. üstüne bir de icardi, oliveira, sanchez gibi isimlerin uzun süreli sakatlıkları var. yani var olan eksikler daha da artmış durumda. transfer aklımız ise yine muhtemelen transferin son gününü bekliyor.
--
sezonu hem şampiyon tamamlayıp hem de avrupa'da güzel bir macera yaşayabiliriz. hiçbir şey için geç değil, hiçbir şeyde geride kalmadık. kadromuz hala fenerbahçe'den daha iyi. hocamız hala ligin en iyisi. ama işte çok fazla faktör başarıda rol oynuyor. rakibimiz kazanmaya devam edecek, süper oldukları için değil, bu sezon böyle yazıldığı için. bizim takım olabildiğimiz anda hiçbir şeyin önemi kalmaz.
çok yıpratıcı bir şampiyonlar ligi macerası ve uyum sağlayamayan anahtar transferlere rağmen takımımızın bir karakteri var. puan kaybı yaşadığımız maçlar dahil (belki bir tek kopenhag deplasmanı ayrı tutulabilir), tüm maçlarda belli bir disiplinle, rakibimize bariz bir üstünlük kurma şansı vermeden oynadık.
lig performansı üzerinde doğrudan etkisi olduğu için istatistiklere avrupa maçlarını da alıyorum:
elemeler dahil toplamda 12 avrupa maçı ve 19 lig maçında, yani toplam 31 resmi maçta 21 galibiyet, 6 beraberlik, 4 yenilgi aldık.
premier lig lideri liverpool lig, kupalar ve avrupada toplamda 32 maça çıkmış ve 23 galibiyet, 6 beraberlik, 3 yenilgi almış.
ligue 1 lideri psgtoplamda 25 maça çıkmış; 16 galibiyet, 6 beraberlik, 3 mağlubiyet almış.
serie a lideri inter 26 maçta 18 galibiyet, 6 beraberlik, 2 yenilgi almış.
kısacası aslında istatistik olarak kötü durumda değiliz. mağlubiyetlerimizin ikisi bayern münih'e karşı. kimse çıkıp bayern'e iki maçta yenildik diye laf etmez.
ligde ilk yarı sonunda liderin 2 puan arkasındayız ve düğümün çözülme maçını doğrudan rakibimizle içerde oynayacağız. avrupa'da kuralar çekildikten ve daha da önemlisi, maç fikstürü belli olduktan sonra kimsenin itiraz etmeyeceği 3. sırayı aldık, old trafford'ta galibiyet almak gibi unutulmaz bir başarıyı da cebimize koyduk.
peki saha içine bakınca neden bu kadar tatmin olmaktan uzağım? üstelik hocayı da akladım.
çünkü takımımız bir takım değil. bu kadar basit. şahsi egolar, şahsi hikayeler şu anda galatasaray futbol takımının önüne geçmiş durumda. transfer hataları sadece performansı yetersiz kalan oyuncular alınmış olmasıyla değil, sıkıntılı karakterlerin de takıma yığılmış olmasıyla alakalı.
bu durumda faturanın kesileceği iki adres var, okan buruk sonra geliyor.
1. profesyonellikten uzak oyuncuları popülist hareketlerle transfer ederek takım dengesini bozan, geleceğe veya sisteme değil, magazine yatırım yapan transfer aklı.
2- aldıkları yüksek ücretlerin hakkını vermeyen, galatasaray'la bağ kurmaktan uzak, kendi hikayelerinin peşindeki yıldızlar.
(3- iyi bir teknik adam, iyi bir taktisyen ve harika bir karakter olduğunu kabul ettiğim, ama bu problemli ve yönetimi zor kadrodan maksimum verimi alamayan okan buruk.)
geldik transfer sezonuna, faturanın kesildiği birinci adresin hatalardan ders almadığını görüyorum. yine tatmin etmekten uzak bir asset satışı (sacha boey, tıpkı nicolo zaniolo gibi) yapılıyor. oyuncu en kritik dönemeçte sakat bahanesiyle, şeffaflıktan uzak açıklamalarla transfer görüşmesi iznine ayrılıyor.
takımın eksikleri 100 kilometreden görünmesine ve neredeyse 6 aydır bilinmesine rağmen transfer sezonu başında kimseye imza attırılmıyor. bu sırada ocak ayı boyunca takım 7 günde 3 maç oynadığı bir takvimde devam ediyor. üstüne bir de icardi, oliveira, sanchez gibi isimlerin uzun süreli sakatlıkları var. yani var olan eksikler daha da artmış durumda. transfer aklımız ise yine muhtemelen transferin son gününü bekliyor.
--
sezonu hem şampiyon tamamlayıp hem de avrupa'da güzel bir macera yaşayabiliriz. hiçbir şey için geç değil, hiçbir şeyde geride kalmadık. kadromuz hala fenerbahçe'den daha iyi. hocamız hala ligin en iyisi. ama işte çok fazla faktör başarıda rol oynuyor. rakibimiz kazanmaya devam edecek, süper oldukları için değil, bu sezon böyle yazıldığı için. bizim takım olabildiğimiz anda hiçbir şeyin önemi kalmaz.