5835
son zamanlarda oluşturan üyelerin hemen her mecrada hakkımızın gasp edilmesine ses çıkaramaması ile galatasaray taraftarının haklı tepkisini alan yönetimdir. döngüsel şekilde biz sahadaki doğranmalarımıza yeterince ses çıkaramadığımız sürece (bkz: mustafa ilker coşkun), damarımıza damarımıza basmaya devam edecekleri (bkz: emre malok) artık klasikleşmeye başladı.
şunu ortaya koymak lazım, bugün tff başta olmak üzere kağıt üzerinde özerk gözüken bir çok kurumun başında maalesef iktidarın işaret ettiği isimler yer almakta. bunu bir yere not edelim.
öte yandan, bugün kulüp yönetimlerinde yer alan isimlerin bir çoğu da farklı farklı sektörlerde ticaretle uğraşan, yatırımlar yapan, ihalelere girip çıkan, devletten teşvik alan, bankalardan kredi alışverişleri içinde olan insanlardan oluşuyor. zaten -iyi niyetle kulüp sevgisi ve hizmet aşkı olanları tenzih ederekten- yönetime gelme amaçlarının başında belli bir statüye erişerek kendi özel işleri için bazı kapıların açılmasını kolaylaştırma gelmekte.
adama baktığında yönetim kurulu üyesi, etiket yerinde, sağda solda bunun ekmeğini yemekte, lakin aynı adamı kulüple ilgili faaliyetlerde pek görmüyorsun, derdiyle dertlenmediği gibi sevincine eşlik ediyor mu o bile belli değil, hatta şüpheli.
işte bu insanlar, öncelikli amaçları bir statü edinmek ve özel işlerine yol açmak amaçlı göreve geldikleri için kulübün sıkınıtıları ile ilgili aksiyon almayı, birileriyle, bazı kurumlarla kötü olmayı yönetime gelme amaçlarının başında gelen statü edinme olayına ters buldukları için biz ne kadar doğranırsak doğranalım adam bunu dert edinmiyor. bu da senin, benim gibi kulübünü menfaatsiz seven, hatta gücü yettiğince maddi manevi destek veren "sadece" taraftar olanları fazlasıyla üzüyor ve rahatsız ediyor.
hadi insancıl bakalım, diyelim x yönetici kurumlarla ters düşünce işlerinin bozulma riski var, sonuçta adamın da emek verip bir yerlere getirdiği bir şirket söz konusu olan, e yaşadığımız ülke de malum, kağıt üzerinde "sosyal bir hukuk devleti", ama uygulamada başına gelecek hiç bir şeye şaşırmayacağın bir yer, şimdi bu adama bir yere kadar hak verebiliyorum. çıkıp, tff başkanına ölümüne tepki koymak adam için hiç de akıl karı değil. üst perdeden "sen, hayırdır?" derler adama.
peki ne olacak, beyler konuşamıyor diye olan galatasaray'a mı olsun? asla...
ya da yapamıyorsanız gelmeyin kardeşim yönetime mi demek lazım! ki bu da çözüm değil, böyle olmayacak yöneticiyi nereden bulacaksın.
aklıma gelen şu; yönetimde icra kabiliyeti olan, kafası çalışan, proje üretip yönetebilecek isimlerin (bkz: erden timur) bu kollanma, doğranma işlerinde çok ortaya çıkmaması, ama arka planda galatasaray'ın geleceğine yön verecek icraatlara son sürat devamının sağlanması,
öte yanda, kamuoyuna ayar verecek, tff ile, diğer kulüplerle cenk edebilecek isimlerin olabiliyorsa camia içinde ağzı sivri laf yapabilecek, devletle, sağla solla çok fazla ticari ilişkisi, bir beklentisi ya da ticari bir riski olmayan kişilerden (eski sporculardan ya da medyadan bir isim) seçilmesi, ve bu kişiye gördüğü her olumsuzlukta çekinmeden nalına da mıhına da vurabileceği bir ortamın sağlanması.
çok mu teorik kaçıyor bilmiyorum ama aklıma başka bir yol gelmiyor maalesef.
ama gerçek olan şu ki tokat vurana diğer yanağımızı dönmek, uzun zamandır alenen hakkın gasp edildiği halde ortalığı yıkıp tepki koyamamak çok can sıkıyor vesselam....
şunu ortaya koymak lazım, bugün tff başta olmak üzere kağıt üzerinde özerk gözüken bir çok kurumun başında maalesef iktidarın işaret ettiği isimler yer almakta. bunu bir yere not edelim.
öte yandan, bugün kulüp yönetimlerinde yer alan isimlerin bir çoğu da farklı farklı sektörlerde ticaretle uğraşan, yatırımlar yapan, ihalelere girip çıkan, devletten teşvik alan, bankalardan kredi alışverişleri içinde olan insanlardan oluşuyor. zaten -iyi niyetle kulüp sevgisi ve hizmet aşkı olanları tenzih ederekten- yönetime gelme amaçlarının başında belli bir statüye erişerek kendi özel işleri için bazı kapıların açılmasını kolaylaştırma gelmekte.
adama baktığında yönetim kurulu üyesi, etiket yerinde, sağda solda bunun ekmeğini yemekte, lakin aynı adamı kulüple ilgili faaliyetlerde pek görmüyorsun, derdiyle dertlenmediği gibi sevincine eşlik ediyor mu o bile belli değil, hatta şüpheli.
işte bu insanlar, öncelikli amaçları bir statü edinmek ve özel işlerine yol açmak amaçlı göreve geldikleri için kulübün sıkınıtıları ile ilgili aksiyon almayı, birileriyle, bazı kurumlarla kötü olmayı yönetime gelme amaçlarının başında gelen statü edinme olayına ters buldukları için biz ne kadar doğranırsak doğranalım adam bunu dert edinmiyor. bu da senin, benim gibi kulübünü menfaatsiz seven, hatta gücü yettiğince maddi manevi destek veren "sadece" taraftar olanları fazlasıyla üzüyor ve rahatsız ediyor.
hadi insancıl bakalım, diyelim x yönetici kurumlarla ters düşünce işlerinin bozulma riski var, sonuçta adamın da emek verip bir yerlere getirdiği bir şirket söz konusu olan, e yaşadığımız ülke de malum, kağıt üzerinde "sosyal bir hukuk devleti", ama uygulamada başına gelecek hiç bir şeye şaşırmayacağın bir yer, şimdi bu adama bir yere kadar hak verebiliyorum. çıkıp, tff başkanına ölümüne tepki koymak adam için hiç de akıl karı değil. üst perdeden "sen, hayırdır?" derler adama.
peki ne olacak, beyler konuşamıyor diye olan galatasaray'a mı olsun? asla...
ya da yapamıyorsanız gelmeyin kardeşim yönetime mi demek lazım! ki bu da çözüm değil, böyle olmayacak yöneticiyi nereden bulacaksın.
aklıma gelen şu; yönetimde icra kabiliyeti olan, kafası çalışan, proje üretip yönetebilecek isimlerin (bkz: erden timur) bu kollanma, doğranma işlerinde çok ortaya çıkmaması, ama arka planda galatasaray'ın geleceğine yön verecek icraatlara son sürat devamının sağlanması,
öte yanda, kamuoyuna ayar verecek, tff ile, diğer kulüplerle cenk edebilecek isimlerin olabiliyorsa camia içinde ağzı sivri laf yapabilecek, devletle, sağla solla çok fazla ticari ilişkisi, bir beklentisi ya da ticari bir riski olmayan kişilerden (eski sporculardan ya da medyadan bir isim) seçilmesi, ve bu kişiye gördüğü her olumsuzlukta çekinmeden nalına da mıhına da vurabileceği bir ortamın sağlanması.
çok mu teorik kaçıyor bilmiyorum ama aklıma başka bir yol gelmiyor maalesef.
ama gerçek olan şu ki tokat vurana diğer yanağımızı dönmek, uzun zamandır alenen hakkın gasp edildiği halde ortalığı yıkıp tepki koyamamak çok can sıkıyor vesselam....