9704
(bkz: #3797560)
bir kısmı hakkında şöyle bir şey yazmıştım geçen gün. aklıma gelmişken biraz detaylandırayım.
bir kısım genç taraftarın hayallerini yıkmak gibi olacak ama türkiye'de kulübün yönetimi üzerinde en az etki sahibi olan taraftar galatasaray taraftarıdır. kulüp dinamiklerini içeriden bilen, pek çok olaya bizzat şahit olmuş biri olarak söylüyorum. bizim yapımız diğerlerine göre bayağı farklı beyler. ali koç twitter'daki ergenlerden korkup ona göre aksiyon alabilir, beşiktaş başkanları twitter tribünlerine oynamak için bizim transferlere salça olma uğruna kulübü batırabilir. bizim kongrede sosyal medyanın ne olduğunu bilen üye sayısı bile kısıtlı. aralarında katıldıkları kulüp organizasyonunun ne için düzenlendiğini oradaki gazeteciye sorup öğrenen var yahu, açıp senin sosyal medyada ne yazdığına mı bakacak. *
taraftarın kulüp üzerinde çok etkisi olduğunu düşünmesi, başkan değiştirme, transfer yaptırma, oyuncu yollatma gibi konularda kendisine çok ciddi payeler biçmesi egoları için çok doyurucu, biliyorum. ama galatasaray'da işleyiş buna hiç müsait değil. evet galatasaray bu konularda farklı ama taraftar bakımından değil. kongre yapısı yol açıyor bu farka. iyi ki de öyle. ali koç'un tepkilerden korkup bir anda montella yerine ismail'de karar kılması gibi saçmalıklardan korunuyoruz. burak elmas gibilerini 7-8 ayda gönderen sen değilsin, twitter'da yazdıkların değil. çılgın atan galatasaray kulisleri. daha önce de dediğim gibi, bu kulisler başarılı olduğumuz zaman paçamızdan aşağı da çekiyor ama başarısız olduğumuz zaman da kısa sürede ayaklanmamızı sağlıyor. orası kaynıyor beyler ve sosyal medya yorumları hiçbirinin zerre umurunda değil. olsaydı dursun özbek'in birinci dönemine taraftar son verirdi, kendi yaptığı baskın seçimde gandalf gibi ortaya çıkan mustafa cengiz değil. taraftarın bir gücü olsaydı etobo transferiyle kapattığımız 2021 yazında orta saha transferi yaptırmayı başarırdı. yıkıldı ortalık ama kulisler devreye girinceye kadar yaprak kıpırdamadı. içeride game of thrones gibi ortam var diyorum oğlum ne twitter'ı. *
"vasata tahammülü olmama" klişesi altında yangınlarını savunan genç kısmın en büyük etki ettiği kısmı da söyleyeyim: okan buruk ve futbolcular üzerindeki baskı artıyor. bu kadar. o da pozitif değil negatif etkiler doğuruyor.
galatasaray taraftarlığıyla alakalı bir şey değil bu tam olarak. sosyal medya gençleri tek tipleştirdi, tornadan çıkmış gibi birbirine benzetti. dünya üzerindeki her takımın sosyal medya taraftarı aynı şeyleri söyleyip aynı açıklamaları yapıp bir de kendisini özgün sanıyor. kısıtlı karakterle aynı esprileri tekrarlamanın, 30 saniyelik videolarla gün geçirmenin, akımlara dahil olmazsa öleceğini sanmanın, telefona bakmadan yaşayamamanın getirileri bunlar. gençlik böyle şu an genel olarak. bizim zamanımızda başkalarına benzemek çok ciddi bir eleştiri konusuydu. birine "özenti" demek çok büyük bir hakaretti. şimdi benzememek çok büyük suç. sosyal medyadaki herkes birbirine benzemek zorunda. dünya, nesil dinamikleri. yapacak bir şey yok. çok genel bir sıkıntı yani.
biraz daha aklıselim, yaşını başını almış taraftarların günlerdir galatasaray'ın hiç de kötü durumda olmadığını, takımın ve erden timur'un gayet iyi gittiğini, bazı bariz hataların bu insanları ıskartaya çıkarmak için yeterli olmadığını, eleştiriyle hakaretin ayrı şeyler olduğunu, bu insanlar hatalarından ders alınca daha iyi işler yapabileceğini anlatıp duruyor. sonra bir genç gelip "biz vasata tahammül edemeyiz farkımız bu" diye binbir kere duyduğumuz lafları tekrarlıyor. *(çok bıktım bu laftan evet. * bir de "ona yazar buna yazar" muhabbetinden. ne biçim bir hesap ki her maç değişiyor, ne biçim bir yazma ki kimse dönüp okumuyor sonra. bomboş iki laf. fenerlisi de aynı şeyleri söylüyor galatasaraylısı da rangerslısı da. neyse.)
geçen gün twitterlaşmadığı sürece galatasaray sözlük'ün kolektif aklının çok güvenilir olduğuna dair bir entry girmiştim. aha burada: (bkz: #3790443) twitterlaşmaktan kastım tam olarak bunlardı işte. klişe, boş, derinliksiz, anlık tepkilerden ibaret, kimliğini yitirmiş kaosların gerçek olmayan gerekçelere dayanarak devasa hale getirilmesinin kimseye bir faydası yok. bundan arındığımız zaman taraftarın ortak aklı çok güçlü. yılların galatasaraylısı olarak o ortak akıldan çok fazla faydalanıyorum hala. mesela ben kopenhag'ı yeneceğimizi düşünüp sözlükteki "çok zor maç" yorumlarına kuruluyordum, herifler haklı çıktı mk. keşke çıkmasalardı. neyse.
şu sosyal medya gençliğinin cidden biraz durulması lazım. dünyanın dönmesini durdurmaya çalışmak gibi imkansız bir şey istediğimin farkındayım ama cidden sandığınız kadar etkili filan değilsiniz arkadaşlar. farklı da değilsiniz. asıl bu yangına dahil olmayanlar farklı. oyuncuları ve hocayı strese sokmadan, fenerli troll ordusunun algılarına ortak olmadan yaptığınız eleştiriler çok daha sağlıklı olacak. inanın.
bir kısmı hakkında şöyle bir şey yazmıştım geçen gün. aklıma gelmişken biraz detaylandırayım.
bir kısım genç taraftarın hayallerini yıkmak gibi olacak ama türkiye'de kulübün yönetimi üzerinde en az etki sahibi olan taraftar galatasaray taraftarıdır. kulüp dinamiklerini içeriden bilen, pek çok olaya bizzat şahit olmuş biri olarak söylüyorum. bizim yapımız diğerlerine göre bayağı farklı beyler. ali koç twitter'daki ergenlerden korkup ona göre aksiyon alabilir, beşiktaş başkanları twitter tribünlerine oynamak için bizim transferlere salça olma uğruna kulübü batırabilir. bizim kongrede sosyal medyanın ne olduğunu bilen üye sayısı bile kısıtlı. aralarında katıldıkları kulüp organizasyonunun ne için düzenlendiğini oradaki gazeteciye sorup öğrenen var yahu, açıp senin sosyal medyada ne yazdığına mı bakacak. *
taraftarın kulüp üzerinde çok etkisi olduğunu düşünmesi, başkan değiştirme, transfer yaptırma, oyuncu yollatma gibi konularda kendisine çok ciddi payeler biçmesi egoları için çok doyurucu, biliyorum. ama galatasaray'da işleyiş buna hiç müsait değil. evet galatasaray bu konularda farklı ama taraftar bakımından değil. kongre yapısı yol açıyor bu farka. iyi ki de öyle. ali koç'un tepkilerden korkup bir anda montella yerine ismail'de karar kılması gibi saçmalıklardan korunuyoruz. burak elmas gibilerini 7-8 ayda gönderen sen değilsin, twitter'da yazdıkların değil. çılgın atan galatasaray kulisleri. daha önce de dediğim gibi, bu kulisler başarılı olduğumuz zaman paçamızdan aşağı da çekiyor ama başarısız olduğumuz zaman da kısa sürede ayaklanmamızı sağlıyor. orası kaynıyor beyler ve sosyal medya yorumları hiçbirinin zerre umurunda değil. olsaydı dursun özbek'in birinci dönemine taraftar son verirdi, kendi yaptığı baskın seçimde gandalf gibi ortaya çıkan mustafa cengiz değil. taraftarın bir gücü olsaydı etobo transferiyle kapattığımız 2021 yazında orta saha transferi yaptırmayı başarırdı. yıkıldı ortalık ama kulisler devreye girinceye kadar yaprak kıpırdamadı. içeride game of thrones gibi ortam var diyorum oğlum ne twitter'ı. *
"vasata tahammülü olmama" klişesi altında yangınlarını savunan genç kısmın en büyük etki ettiği kısmı da söyleyeyim: okan buruk ve futbolcular üzerindeki baskı artıyor. bu kadar. o da pozitif değil negatif etkiler doğuruyor.
galatasaray taraftarlığıyla alakalı bir şey değil bu tam olarak. sosyal medya gençleri tek tipleştirdi, tornadan çıkmış gibi birbirine benzetti. dünya üzerindeki her takımın sosyal medya taraftarı aynı şeyleri söyleyip aynı açıklamaları yapıp bir de kendisini özgün sanıyor. kısıtlı karakterle aynı esprileri tekrarlamanın, 30 saniyelik videolarla gün geçirmenin, akımlara dahil olmazsa öleceğini sanmanın, telefona bakmadan yaşayamamanın getirileri bunlar. gençlik böyle şu an genel olarak. bizim zamanımızda başkalarına benzemek çok ciddi bir eleştiri konusuydu. birine "özenti" demek çok büyük bir hakaretti. şimdi benzememek çok büyük suç. sosyal medyadaki herkes birbirine benzemek zorunda. dünya, nesil dinamikleri. yapacak bir şey yok. çok genel bir sıkıntı yani.
biraz daha aklıselim, yaşını başını almış taraftarların günlerdir galatasaray'ın hiç de kötü durumda olmadığını, takımın ve erden timur'un gayet iyi gittiğini, bazı bariz hataların bu insanları ıskartaya çıkarmak için yeterli olmadığını, eleştiriyle hakaretin ayrı şeyler olduğunu, bu insanlar hatalarından ders alınca daha iyi işler yapabileceğini anlatıp duruyor. sonra bir genç gelip "biz vasata tahammül edemeyiz farkımız bu" diye binbir kere duyduğumuz lafları tekrarlıyor. *(çok bıktım bu laftan evet. * bir de "ona yazar buna yazar" muhabbetinden. ne biçim bir hesap ki her maç değişiyor, ne biçim bir yazma ki kimse dönüp okumuyor sonra. bomboş iki laf. fenerlisi de aynı şeyleri söylüyor galatasaraylısı da rangerslısı da. neyse.)
geçen gün twitterlaşmadığı sürece galatasaray sözlük'ün kolektif aklının çok güvenilir olduğuna dair bir entry girmiştim. aha burada: (bkz: #3790443) twitterlaşmaktan kastım tam olarak bunlardı işte. klişe, boş, derinliksiz, anlık tepkilerden ibaret, kimliğini yitirmiş kaosların gerçek olmayan gerekçelere dayanarak devasa hale getirilmesinin kimseye bir faydası yok. bundan arındığımız zaman taraftarın ortak aklı çok güçlü. yılların galatasaraylısı olarak o ortak akıldan çok fazla faydalanıyorum hala. mesela ben kopenhag'ı yeneceğimizi düşünüp sözlükteki "çok zor maç" yorumlarına kuruluyordum, herifler haklı çıktı mk. keşke çıkmasalardı. neyse.
şu sosyal medya gençliğinin cidden biraz durulması lazım. dünyanın dönmesini durdurmaya çalışmak gibi imkansız bir şey istediğimin farkındayım ama cidden sandığınız kadar etkili filan değilsiniz arkadaşlar. farklı da değilsiniz. asıl bu yangına dahil olmayanlar farklı. oyuncuları ve hocayı strese sokmadan, fenerli troll ordusunun algılarına ortak olmadan yaptığınız eleştiriler çok daha sağlıklı olacak. inanın.