844
son dönemde en büyük argümanları "vasata alışmamak", "vasata tahammül etmemek", başarının eleştiri sayesinde gelmesi falan filan.
beyler kusura bakmayın ama yok öyle bir şey. bu bir sosyal medya aldatmacası ve size özel de değil, global.
şimdi öncelikle şunu net şekilde ortaya koyalım: galatasaray'ın diğer türk takımlarından farklı olmasının sebebi sosyal medyada atıp tutan taraftar filan değil. büyük oranda lise. evet lisede çok fazla dinozor var ve galatasaray'ı sık sık çıktığı zirveden düşürüyorlar ama aralarından akıl almaz insanlar da çıktı, çıkıyor. adamlar zaten kendi hayatında başarılı, galatasaray'ı da rahatlıkla başarılı kılabiliyorlar bu sayede. içerideki dengeler, çıkar çatışmaları filan bu başarıların kalıcı olmasını önlüyor ama kulübün asıl farkı da liseden geliyor. bir de kırk yılın başı ortaya çıkan fatih terim, erden timur, okan buruk gibi lisesiz ama galatasaray'ın ne olduğunu anlamış insanlardan. ama dediğim gibi onlar nadiren geliyor. asıl fark lise. zaten o insanların şans bulmasını da lisenin pragmatik yapısı sağlıyor.
yani galatasaray sen twitter'da atıp tuttun diye başarılı olmadı kardeşim, galatasaray başarılı olduğu için sen galatasaraylı oldun ve bu başarıda senin neredeyse hiç payın yok. kötü yöneticiler döneminde transfere filan etki etmişsindir, eyvalah, emeklerin için teşekürler ama o kadarını her takım taraftarı yapıyor zaten. bu da sana özel değil.
galatasaray en başarılı dönemini 80lerin sonundan itibaren, 90lı yılların sonuna kadar yaşadı. şu an vasata tahammülü olmadığını iddia eden cengaverler daha en fazla beşikte tıngır mıngır sallanırken. büyük kısmı da portakalda vitaminken. yangınlar sayesinde başarılı olduğumuzu öne sürecek bir durum yok burada. tam tersine çok iyi hatırlıyorum takıma, hatalar yapan genç hocaya, haftalarca gol atamayan forvete ölümüne destek vardı. sabır vardı. kendi takımıyla değil rakip takımla uğraşmak, demoralize etmek vardı. protesto olduğunda bile gerçekten bir skandal olduğunda yapılırdı. dandik bir takımdan şımarıklık yüzünden fark yemek falan gibi. o da oturduğu yerden sağa sola ahkam keserek değil bayağı tribünde, tesiste, havaalanında yapılırdı. hafiften testis isteyen bir eylemdi yani.
fatih terim galatasaray'ın başına geldiğinde bütün türkiye çok özel bir şeyler olabileceğinin farkındaydı 96'da. henüz genç ve hataya teşne olduğunun da. aynı sezon fenerden 4 yedirdiğinde kulüp vasata tahammül edemeyip hocayı kovsaydı bugün tarihimizde 4 yıl üst üste şampiyonluk yoktu. uefa kupası, süper kupa yoktu. sen belki galatasaraylı değildin yangıncı kardeşim.
kimse 4 yedi diye sırtını sıvazlamadı o takımın. hezimeti bir yol kazası olarak görüp istikrara önem verdik, kazandık.
bu "biz vasata tahammül edemeyiz farkımız bu" lafları, ironik şekilde bütün taraftarları birbirine benzeten şey. biraz başınızı kaldırıp baktığınızda fenerbahçe taraftarının da birebir aynı şeyleri söylediğini görüyoruz. beşiktaş taraftarının da. işin acı kısmı, avrupa takımlarının forumlarında, reddit'te filan da bizzat aynı ifadeler var. yani sadece siz değil, hiçbir takımın taraftarı vasata tahammül edemiyor. sözde. çünkü çok güzel bir argüman. ağza oturuyor. altı ise boş, bomboş. tek bir golle yüz seksen derece dönebiliyor.
yani bu vasata tahammülsüzlük sizi özel kılmıyor kardeşlerim. aksine, diğer bütün taraftarlarla aynı kılıyor. herkesin ağzında aynı sosyal medya klişeleri var çünkü. daha da ironik ve acı kısmına geleyim: vasata tahammül meselesinden prim yapıp yenilgileri sağa sola yazmaya çalışmak, olaylara tek boyutlu bakan vasat bir zekanın ürünü. öncesi yok sonrası yok, arka planda neler döndüğüne dair bir düşünce kırıntısı yok. sonrası için bir plan yok. basit bir tüketim çılgınlığı. dört yaşındaki oğlumun telefonu elinden aldık diye ağlamasıyla aynı derinlik. vasata tahammül muhabbeti sizi vasat kılıyor, haberiniz yok.
galatasaray'ın cl grubundan çıkamamasına sevinecek halimiz yok. gol yemeden oyuncu değiştirmeyen buruk'u, orta sahayı riske ederek karavana atan erden timur'u bu hataları yokmuş gibi övecek halimiz yok. ama sırf bu hataları yaptılar diye adamları çarmıha gerecek halimiz de yok.
bu adamlar olmasa sen zaten şampiyonlar ligi'nde olmayacaktın ki bu sene? yüksek ihtimalle konferans kupası da iyi lan diye kendini avutacaktın. geçen sezon şampiyon olan ali koç'un cakalarına tahammül edecektin. en iyi ihtimalle molde'ye elenip "ama molde güçlü takım" diye kendini avutacaktın.
işin özü, tepki iyidir. protesto iyidir. yanlışı söylemek, eleştirmek iyidir.
tepki, eleştiri, protesto bahanesi altında insanların emeklerini, çabalarını, potansiyellerini ve başarılarını yok sayıp sağa sola fatura yazmak ve insanların üstünü çizmeye çalışmak ise bombok bir şeydir.
hayat öyle siyah beyaz değil. sosyal medyada fenerli arkadaşının seninle dalga geçmesi hiç önemli değil. senin yaptığın gibi afili bahanelerin arkasına sığınıp kendini tatmin etmek ise hiç faydalı bir şey değil. bununla başarı getirmiyorsun, akil eleştirilerin gümbürtüye gitmesine yol açıp kaos çıkarıyorsun.
şahsım adına erdem timur'a da okan hocaya da emekleri için çok teşekkür ediyorum ve hatalarından ders alırlarsa çok daha iyi işler başaracaklarını düşünüyorum. roma bir günde kurulmadı, hiçbir başarı bir sezonda gelmedi. şu an için hatalarına rağmen süper gidiyorlar. devam.
gereksiz yangın yapan taraftara da bir süre başka şeylerle ilgilenmelerini öneriyorum. benim oğlan da telefonun arkasından ağlarken eline oyuncak verince bir anda gülmeye başlıyor çünkü.
beyler kusura bakmayın ama yok öyle bir şey. bu bir sosyal medya aldatmacası ve size özel de değil, global.
şimdi öncelikle şunu net şekilde ortaya koyalım: galatasaray'ın diğer türk takımlarından farklı olmasının sebebi sosyal medyada atıp tutan taraftar filan değil. büyük oranda lise. evet lisede çok fazla dinozor var ve galatasaray'ı sık sık çıktığı zirveden düşürüyorlar ama aralarından akıl almaz insanlar da çıktı, çıkıyor. adamlar zaten kendi hayatında başarılı, galatasaray'ı da rahatlıkla başarılı kılabiliyorlar bu sayede. içerideki dengeler, çıkar çatışmaları filan bu başarıların kalıcı olmasını önlüyor ama kulübün asıl farkı da liseden geliyor. bir de kırk yılın başı ortaya çıkan fatih terim, erden timur, okan buruk gibi lisesiz ama galatasaray'ın ne olduğunu anlamış insanlardan. ama dediğim gibi onlar nadiren geliyor. asıl fark lise. zaten o insanların şans bulmasını da lisenin pragmatik yapısı sağlıyor.
yani galatasaray sen twitter'da atıp tuttun diye başarılı olmadı kardeşim, galatasaray başarılı olduğu için sen galatasaraylı oldun ve bu başarıda senin neredeyse hiç payın yok. kötü yöneticiler döneminde transfere filan etki etmişsindir, eyvalah, emeklerin için teşekürler ama o kadarını her takım taraftarı yapıyor zaten. bu da sana özel değil.
galatasaray en başarılı dönemini 80lerin sonundan itibaren, 90lı yılların sonuna kadar yaşadı. şu an vasata tahammülü olmadığını iddia eden cengaverler daha en fazla beşikte tıngır mıngır sallanırken. büyük kısmı da portakalda vitaminken. yangınlar sayesinde başarılı olduğumuzu öne sürecek bir durum yok burada. tam tersine çok iyi hatırlıyorum takıma, hatalar yapan genç hocaya, haftalarca gol atamayan forvete ölümüne destek vardı. sabır vardı. kendi takımıyla değil rakip takımla uğraşmak, demoralize etmek vardı. protesto olduğunda bile gerçekten bir skandal olduğunda yapılırdı. dandik bir takımdan şımarıklık yüzünden fark yemek falan gibi. o da oturduğu yerden sağa sola ahkam keserek değil bayağı tribünde, tesiste, havaalanında yapılırdı. hafiften testis isteyen bir eylemdi yani.
fatih terim galatasaray'ın başına geldiğinde bütün türkiye çok özel bir şeyler olabileceğinin farkındaydı 96'da. henüz genç ve hataya teşne olduğunun da. aynı sezon fenerden 4 yedirdiğinde kulüp vasata tahammül edemeyip hocayı kovsaydı bugün tarihimizde 4 yıl üst üste şampiyonluk yoktu. uefa kupası, süper kupa yoktu. sen belki galatasaraylı değildin yangıncı kardeşim.
kimse 4 yedi diye sırtını sıvazlamadı o takımın. hezimeti bir yol kazası olarak görüp istikrara önem verdik, kazandık.
bu "biz vasata tahammül edemeyiz farkımız bu" lafları, ironik şekilde bütün taraftarları birbirine benzeten şey. biraz başınızı kaldırıp baktığınızda fenerbahçe taraftarının da birebir aynı şeyleri söylediğini görüyoruz. beşiktaş taraftarının da. işin acı kısmı, avrupa takımlarının forumlarında, reddit'te filan da bizzat aynı ifadeler var. yani sadece siz değil, hiçbir takımın taraftarı vasata tahammül edemiyor. sözde. çünkü çok güzel bir argüman. ağza oturuyor. altı ise boş, bomboş. tek bir golle yüz seksen derece dönebiliyor.
yani bu vasata tahammülsüzlük sizi özel kılmıyor kardeşlerim. aksine, diğer bütün taraftarlarla aynı kılıyor. herkesin ağzında aynı sosyal medya klişeleri var çünkü. daha da ironik ve acı kısmına geleyim: vasata tahammül meselesinden prim yapıp yenilgileri sağa sola yazmaya çalışmak, olaylara tek boyutlu bakan vasat bir zekanın ürünü. öncesi yok sonrası yok, arka planda neler döndüğüne dair bir düşünce kırıntısı yok. sonrası için bir plan yok. basit bir tüketim çılgınlığı. dört yaşındaki oğlumun telefonu elinden aldık diye ağlamasıyla aynı derinlik. vasata tahammül muhabbeti sizi vasat kılıyor, haberiniz yok.
galatasaray'ın cl grubundan çıkamamasına sevinecek halimiz yok. gol yemeden oyuncu değiştirmeyen buruk'u, orta sahayı riske ederek karavana atan erden timur'u bu hataları yokmuş gibi övecek halimiz yok. ama sırf bu hataları yaptılar diye adamları çarmıha gerecek halimiz de yok.
bu adamlar olmasa sen zaten şampiyonlar ligi'nde olmayacaktın ki bu sene? yüksek ihtimalle konferans kupası da iyi lan diye kendini avutacaktın. geçen sezon şampiyon olan ali koç'un cakalarına tahammül edecektin. en iyi ihtimalle molde'ye elenip "ama molde güçlü takım" diye kendini avutacaktın.
işin özü, tepki iyidir. protesto iyidir. yanlışı söylemek, eleştirmek iyidir.
tepki, eleştiri, protesto bahanesi altında insanların emeklerini, çabalarını, potansiyellerini ve başarılarını yok sayıp sağa sola fatura yazmak ve insanların üstünü çizmeye çalışmak ise bombok bir şeydir.
hayat öyle siyah beyaz değil. sosyal medyada fenerli arkadaşının seninle dalga geçmesi hiç önemli değil. senin yaptığın gibi afili bahanelerin arkasına sığınıp kendini tatmin etmek ise hiç faydalı bir şey değil. bununla başarı getirmiyorsun, akil eleştirilerin gümbürtüye gitmesine yol açıp kaos çıkarıyorsun.
şahsım adına erdem timur'a da okan hocaya da emekleri için çok teşekkür ediyorum ve hatalarından ders alırlarsa çok daha iyi işler başaracaklarını düşünüyorum. roma bir günde kurulmadı, hiçbir başarı bir sezonda gelmedi. şu an için hatalarına rağmen süper gidiyorlar. devam.
gereksiz yangın yapan taraftara da bir süre başka şeylerle ilgilenmelerini öneriyorum. benim oğlan da telefonun arkasından ağlarken eline oyuncak verince bir anda gülmeye başlıyor çünkü.