• 2216
    (bkz: top gun maverick)

    1986 yılını domine eden top gun efsanesini bir sinema sever olarak tabii ki çokça kez izledim. kendim o döneme yetişemesem de bir başka sinema sever babam zamanında ilk kez bana bu filmi izletti ve hakkında bilgiler verdi. 80'lerin ihtilal sonrası toplumsal durumu, dönemin insanının rahatlama ihtiyacı, ülkenin o dönemde sinemaya bakış açısı gibi gibi pek çok bilgi. ve şu meşhur "zafer haftaları". babam bana top gun'ın en çok zafer haftasına sahip filmlerden olduğunu hatta kendi hatırladığı en uzun serinin bu filmde olduğunu söylemişti. bilmeyenler için kısaca bahsedeyim (ben de öyle çok bilmiyorum esasında...) zafer haftası denen şeyden: benim anladığım kadarıyla kapalı gişe oynayan filmler için çıkarılmış bir tabir. babamın anlattığına göre kapalı gişe oynayan ve asla izleyici kaybetmeyip sürekli salon doldurtan filmler için vizyonda kaldığı sürece "12. zafer haftası, 35. zafer haftası" şeklinde sinemaların önünde bilbordlar yapılırmış. misal top gun için filmin koca bir afişi ve altında "top gun, 37. zafer haftası!" gibi bir şey görmeniz olasıymış o dönemde. sözlükte benden büyük ve yaşı o dönemlere yeten abilerim varsa beni bu konuda düzeltmelerini rica edeceğim lakin ben bu zafer haftası işini böyle anladım.

    neyse efendim ben de küçük yaşlardan beri babamla sinema filmleri izleyen, belli bir yaştan sonra kendi başıma da çooookça film izleyen bir sinema sever olarak bu efsaneyi en az 6-7 kere seyretmiştim. şu an filmi bilen hatta varsa çıktığı dönem sinemada izleyenleri duygudan duyguya sokacak olan take my breath away gibi inanılmaz bir müzik, dönemin en popüler, yakışıklı ve güzel aktör/aktrislerinden bazılarının başrolde olması, yamalı havacı ceketleri, rayban gözlükler, kawasaki motorsiklet, askeri jetler, çok tatlı kullanılmış aşk faktörü, duygusal yanları, karakterlerin havacı usulü havalı lakapları (maverick, iceman vs.), insanın görünce "burada yaşamak için ömür veririm." diyebileceği harika san diego manzarası ve atmosferiyle muhteşem bir yapıttı kesinlikle. bu filmin çıkışından uzuuuun yıllar sonra doğmuş biri olmama rağmen hayatımda en çok içselleştirdiğim, içimi ısıtan filmlerden biriydi.

    ama gelin görün ki sevgili sözlük, puanları yüksek olmasına rağmen, insanların çok beğenmesine rağmen bu entry'nin konusu olan top gun maverick filmini yakın bir tarihe kadar asla izlemedim. bunun sebebi ilk filmin bende yarattığı duyguları bozmasından korkmam, o zevki öldürür beni bu yapımdan soğutur korkusuydu. ne olursa olsun 36-37 sene sonra gelen bir devam filminin işleri berbat etme ihtimalinin olduğunu düşünmek hakkımdı bence. ayrıca imdb gibi sitelerde verilen puanlara da itimadım pek olmadığı için (yani var aslında ama puanlama olarak genelde ters düşüyoruz.) filmin aldığı yüksek puanlar beni ikna edemedi. babamın sinemaya yıllar sonra bu film için gidip imax'li falan izleyip ardından bana "kesinlikle vizyondayken kaçırmaman lazım." demesine rağmen izlemedim. bunun tek sebebi uzak durmak istemem değildi tabii, o dönem müsaitlik durumum da yoktu esasında. yani boş bir günümde "gidip izleyeyim ya" diyip kendi aklımı çelecek vaktim bile yoktu.

    şimdi, gelelim bu filmle buluşmamıza. aşağı yukarı 1 hafta önce sabahlamak niyetinde olduğum ve film izlemek istediğim bir gece vardı. geceyi izlediğim ve sevdiğim filmleri tekrar izleyerek geçirme kararı aldım. uykum yoktu, atıştırmalığım tamdı, gündüzden 4k filmler indirilmiş ve altyazıları gündüzden ayarlanmıştı. film izletme konusunda bayıldığım canım laptopum ile başbaşa bir gece geçirecektik. söylemesi ayıptır paraya kıyıp arpa içerikli bir içecek alıp pizza bile söyledim ve filmlere başladım. başlangıçta çok sevdiğim pirates of the carribean: the curse of the black pearl'ü izledim. captain jack sparrow dozumu aldıktan sonra sıradaki bir başka çok ekstrem sevdiğim filme geçtim: top gun.

    herhalde 8. kez falan bu canım filmi izledim. ardından yine mest olmuş bir şekilde take my breath away eşliğinde nikotin molası vermişken sıradaki film olan the last of the mohicans'ı es geçip bu maverick'i mi izlesem dedim. (onu da bugün izledim bu arada, gelmiş geçmiş en iyi aktör daniel day-lewis'e saygılar). bunu dedikten 5 saniye sonra filmin 4k imax versiyonunu bilgisayara indirirken buldum kendimi. yaklaşık 15 dakika sonra altyazıyı da ayarladım ve ne olacaksa olsun diyerek filme daldım.

    sevgili sözlük ahalisi, tek bir kelimeyle bu filmi özetleyeceğim: şa-he-ser. sinematik anlamda olmasa bile benim için tam bir şaheser. yani 36 sene sonra gelen bir devam filmi ancak bu kadar iyi olabilir. yemin ediyorum gözlerim doldu izlerken, 80'ler havasını ve atmosferini aldım. maverick'in albay olduğunu falan gördüğümde çok değişik duygular hissettim. adeta kendi hayatımdan bir şeyler izliyor gibi oldum, sanki en yakın arkadaşım maverick'ti ve onu görünce geçmişteki anılarımız aklıma geliyordu. bunu tek hissedenin ben olmadığımı, büyük çoğunluğun bunu yaşadığını filmi bitirip başka izleyenlerle konuşunca anladım. bunu hissettirmeyi başaran film ekibini tüm kalbimle kutluyorum ve çok öpüyorum.

    burdan sonra spoiler'a çok dikkat etmeden devam edeceğim, çok ağır spoiler vereceğimi sanmam ama garanti vermeyelim yine de. en ufak bir spoiler bile yemek istemiyorsanız sizinle vedalaşalım...

    film eski dostumuz maverick'in bugün hala eskisi gibi olduğunu göstererek başlıyor. albay olmuş fakat cv'sinin hakkı en azından tümamiral olmak falan. hala deli hala yetenekli ve hala 1 numara. birtakım olaylar sonucu mav, top gun'a eğitmen olarak geri çağrılıyor ve olaylar gelişiyor. konu kısaca bu. şimdi gelelim bahsetmek istediğim sahnelere.

    öncelikle açılışta 86 yapımı filmin açılışındaki aynı müziği duymak direkt beni içeri çekti. ardından maverick'in motoru ve havalı ceketiyle arz-ı endam etmesi, odasında ilk filmden fotoğraflar olması vs. direkt tebessüm etmeme sebep oldu ve inanın film bitene kadar gerek acı gerek tatlı o tebessümü asla bırakmadım. yanaklarıma ağrılar girdi çünkü bu filmin bana göre muhteşem sıcak bir atmosferi var.

    mav, top gun'a dönmek için san diego'ya geldiği gece barda eski dostu barmen ablayla karşılaşıyor. bu bar sahnesi de çok iyiydi. mav'in telefonu barın üstüne koyma yasağını ihlal ettiği için barın hesabını ödemek zorunda olması, onun öğrencisi olmak için oraya gelmiş fakat onu tanımayan genç pilotların da yanına gelip sağ ol moruk benzeri konuşmaları çok güldürdü. bu sahnede ilk filmde kaybedilen mav'in en yakın arkadaşı goose'un oğlu rooster'la da tanıştık. esasında bana göre rooster babasından çok maverick'e benzer bir portre çiziyor. rooster ve hangman kapışması da bariz bir şekilde maverick - iceman kapışmasına benziyor. rooster'ın henüz çok küçük bir çocukken maverick'in kucağında öğrendiği, babasının çaldığı şarkıyı piyano başına gidip çalması; maverick'in bunları barın camından izleyip duygulanması falan muhteşem sahnelerdi. ayrıca mav'in hesabı çıkaramayınca öğrenciler tarafından bardan dışarı fırlatılması inanılmaz komikti. bu bar sekansını izlerken mav'in omzuna vurup "biz de gençken böyleydik be" diyesim geldi.

    ertesi gün maverick'in kim olduğunu top gun'da öğrenen öğrencilerin surat ifadesi çok komikti. adeta "hasss bu herif yaşayan efsaneymiş ag!" şeklinde bir tepkiydi. maverick'in onlara attığı "noldu lan ahahaha" bakışı da çok iyiydi.

    burdan sonra film yine çok güzel göndermeler, nostaljilerle devam ediyor. maverick neden en iyi pilot olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. mantık dışı birkaç sahne var fakat açıkçası hiç umrumda değil. film de aynı ilk film gibi coşkulu bir görev sonrası kutlamayla bitiyor.

    en sevdiğim sahnelerden bazıları da mav ve ice'ın sahneleri oldu. ice oramiral olmuş, hava kuvvetleri komutanı olmuş. mav ise albay... ama oldukça fazla madalyalı bir albay! zaman içinde mav'in başına bela aldığı her an ice yanında durmuş, ona destek olmuş. o olmasa belki de şu an donanmadan bile atılmış olabilirmiş mav. top gun'a onu geri getiren de ice. fakat ne yazık ki efsanevi iceman kanser hastalığıyla boğuşuyor, neredeyse konuşamıyor. mav'in onu son kez gördüğü sahne çok güzeldi. ikili sarılırken ice'ın zar zor konuşmasına rağmen "hangimiz daha iyiydi?" demesi ve mav'in "çok güzel bir an yaşıyoruz, bunu mahvetmemek lazım." demesi çok gülümsetti.

    maverick'in rooster'ı korumak için kobra manevrasıyla arkasına geçişi ve füzelere top atışı yapması muhteşem bir sahneydi. adeta "yaşayan en büyük pilot benim ulan!" hamlesiydi. bedelini neredeyse canıyla ödüyordu fakat zaten bunu yaparken rooster için canını ortaya koymuştu. rooster da sonradan borcunu ödedi.

    plajdaki voleybol sahnesi çok güzeldi. müzik seçimi, akıcılık, mav'in amiralle kısa diyaloğu vs. koskoca bir tebessümle izlettirdi sahneyi. hatta o sahneyi 2-3 kez izledim. çok keyifli ve doğal bir sahneydi. cast'ın rol yapmadığı tek sahne bana göre. ayrıca tom cruise, insafsız mısın be adam. 60 yaşındasın, 25-35 arası üçgen vücut gençlerin yanında en ufak sırıtmıyorsun. ceylan gibi koşuyorsun falan. helal olsun valla büyük adamsın. hala çok fitsin.

    hangman'in mav ve rooster'ı kurtardıktan sonra yaptığı telsiz konuşmasına kahkahalar attım. sahne müthiş kurgulanmış, bir anda ölecekken ölmeyen bir mav-rooster ikilisi görüyoruz. "noluyo la" derken arkadan adeta yavşakça yükselen "bayanlar baylar, kurtarıcınız konuşuyor!" çıkışı birkaç dakikadır filmin yaşattığı gerilimin ardından kendimi salıp kahkaha atmama sebep oldu. ne olursa olsun seni epey sevdim hangman.

    uzun lafın kısası, beni tekrar fanboya çevirmeyi başardı bu film. pilot-kolej model ceket bakıyorum, kot cekete dikecek patch arıyorum vs. zaten oldum olası havacı subaylara çok imrenen, gönlümün bir yerinde havacı olmak isteyen biriyim. bunun sebebi top gun mı yoksa top gun'ı bu kadar sevme sebebim bu mu inanın bilmiyorum. bunu ayırt edemeyecek kadar küçük yaşta izledim çünkü ilk filmi. ne olursa olsun, bana bu duyguları bu sıcaklığı bu atmosferi yaşatabilen başka bir film asla olmadı. ikincisi de hiçbir şey kaybetmemiş muhteşem olmuş. ben bu filmleri çok seviyorum. keşke sihirli değneğim olsa da maverick'in yerinde ben olsam... yapacak bir şey yok hayatta istediğin şey olmak kolay değil.

    ayrıca havacılığı çok seven biri olarak, bu entry'i konuştuğu her alanda söylenmiş en güzel sözlerin sahibi olan, biricik önderimiz mustafa kemal atatürk'ün şu sözleriyle bitirmek istiyorum: istikbal göklerdedir!

    herkese iyi geceler diliyorum, size en güzel duyguları hissettiren filmler, diziler ve insanlarla kalın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın