• 9534
    hüsnükuruntu, her transfer döneminde galatasaray taraftarının kitlesel olarak büründüğü ruh hali. ingilizcede çok kullanılan wishful thinking tabirinin dilimizdeki ikizi. *

    2023-2024 yaz transfer döneminde bundan bolca gördük. örneğin kerem aktürkoğlu, önceki sezonu asist kralı olarak tamamlamış, formda, yaş olarak hala genç sayılabilecek bir noktada ve takımın kaptanlarından biri olmasına rağmen galatasaray taraftarının yaptığı ideal kadrolarda çoğu zaman kendine yer bulamadı. üstelik 3 yerli oyuncu oynatma zorunluluğu ve galatasaray'ın bu konudaki sıkıntısı belli olmasına rağmen. neden? çünkü kerem aktürkoğlu'nun futbol dünyasında tanınırlığı wilfried zaha ve hakim ziyech'e göre daha az. öndeki üçlüyü zaha-icardi-ziyech olarak yazdığında daha yakışıklı duruyor. fakat ben bu sezon başında yazılan ideal 11'lerin veya ideal hücum üçlülerinin hep beraber oynadıklarını pek görmedim. geçen sezonun ilk haftasında ideal ön taraf üçlümüz kerem-seferovic-yunus'tu ama sezonu bitirirken kerem-icardi-zaniolo üçlüsü sahadaydı. bu üçlüde değişmeyen tek ismin kerem olması da epey ironik.

    şimdi de leo dubois üstünden benzer şeyler görüyoruz. yaklaşık son 1 haftadır, kötü planlama kurbanı olan sözleşmeli oyuncu için düşük kalite istanbul takımlarına kiralık gönderme hüsnükuruntusu baş gösterdi. neden? çünkü dubois gidince kadrodaki yabancı sayısı tamam olacak. hadi git dubois. fm/cm diliyle; add to transfer list, offer to clubs: pendikspor, kasımpaşa, karagümrük, başakşehir, eyüpspor. olsa çok iyi olur ama kimse oyuncunun maaşını, hedeflerini, buraya gelirken kendisine verilen vaatleri, geçen sezonu nasıl geçirdiğini konuşmuyor. üstelik önümüzde linnes, maicon, luyindama ve hatta geçen seneden omar elabdellaoui örneği var. sen bu oyuncuları teneke bağlayıp göndermeye çalıştın, olmadı. akıllanmadın mı? "olsa çok iyi olur" noktası taraftarlar için muazzam bir sığınak ve tartışma/yorumlama kapatıcı hale geldi. aynı duygu yönetimlere de sirayet ediyor. realite ise herkesin duymaktan kaçındığı, önemsemediği ve bakmadığı bir olgu haline geldi. (ayrıca bkz: post-truth)

    sözlüklerde hüsnükuruntu tanımı; kanıt, rasyonellik ya da gerçeklik üzerine olmaktan çok, hayal etmesi zevk veren şeyler üzerine karar verme ve inanç oluşturma kavramı olarak geçer. daha basitçe ise, kişinin doğru veya iyi olmasını istediği şeye gerçeklik atfetmesi veya inanmak istediği şeyi zayıf bir şekilde gerekçelendirilmesidir. bunun sporda, özellikle futboldaki yansıması ise genelde transfer döneminde ve kadro planlamasında karşımıza çıkıyor. ileriye dair kulağa hoş gelen, hayal etmesi güzel fikirler olduğu zaman herkesin akıl melekeleri adeta uçup gidiyor. yoksa daha florya'dan içeri bile girmemiş olan davinson sanchez'in 5 gün sonraki kopenhag maçının ideal 11'ine yazılması başka nasıl açıklanabilir? veya tanguy ndombele'nin birden bire lyon günlerine geri dönüp 65 milyon euro bonservisli halini süper lig'de izleteceğine inanmak (hoca da sözlüden 100 verse) olsa olsa pollyanna temennisidir.

    ingiliz ünlü yazar christopher booker, hüsnükuruntu için "fantezi döngüsü" tanımını kullanmış. bu tanım aslında futbol ve taraftarlar için daha uygun sanırım. belki de, benim de çok sevdiğim fantezi futbol oyunu da biz taraftarların bu duygusunu sömüren bir oyundur.

    yine de şarkıda dendiği gibi "bir umuttu yaşatan insanı.. " diyelim ve wishful thinking içinde wishful thinking yaparak entry'i bitirelim. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın