19
arkadaş sinirlenmeyeyim diyorum ama dayanamıyorum, ne yazık ki yapım buna çok müsait. ama bu nasıl bir mantığın, nasıl bir düşünce sistematiğinin ürünüdür anlamadım. "teknik direktör formatı?" ne ki bu şimdi? yani nasıl bir şey olacak? ya da bir maça veya takıma özel teknik direktörlük diye bir meslek dalı oluştu da benim mi haberim yok? öncelikle aslolan, bir mevzu hakkında konuşmak ya da tartışmak için konunun doğru zeminde tartışılması gerekliliğidir. yoksa söylenenler havada kalıyor ama olsun, bir anlık sinirle başladık, bitirmezsek olmaz şimdi.
madem profilden bahsediyoruz o zaman madde madde yazalım;
- öncelikle miktarı belli olmayan * paraya sahibi olmalı, sonuçta para paradır, rengi ne farkeder?
- devletin tüm kademelerinden destek alabilmeli (genelkurmay başkanı, başbakan vb.) ve bu desteği takımı lehine kullanabilmeli.
- baskı , tehdit ve sindirme politikası kullanarak tüm medyayı kontrol altına alabilmeli ve yandaş medyası ile derbiden önce ortamı alabildiğine gerebilmeli, gerekli ise yumuşatabilmeli, kısaca işine geldiği gibi yönlendirebilmeli.
- maçtan önce futbol federasyonu başkanı başta olmak üzere tüm federasyona , mhk ve futbolun tüm kurumlarına gider yapabilmeli ve bu sayede maça istediği hakem heyeti ve gözlemcilerin atanmasını sağlayabilmeli.
- maç öncesinde 50.000 kişi rakip oyuncular ve hakem üzerinde baskı kurabilmeli ve maçı istediği gibi provoke edebilmeli eğer başaramıyorsa icabında kafasını gözünü yarabilmeli ama maçı da oynatabilmeli.
- maç esnasında rakip oyuncuları sahada tekme, tokat dövebilmeli ama hakemin buna müdahele etmemesini de sağlayabilmeli.
kısacası, derbiyi daha sahaya çıkmadan kazanabilmeli.
evet, aynen böyle bir teknik direktör profilidir bize lazım olan, var mı bildiğiniz bir hoca?
özetle; eğer konuya hala sahada futbol oynayıp kaybettiğimizi düşünecek kadar yüzeysel bakıyor ve senelerdir uygulanan organize bir çirkeflik politikasını farkedemiyorsanız, kadıköy'de ve hatta ali sami yen'de kaybetme nedenimizin tamamen yönetim politikalarından kaynaklandığını da anlamanız zor.
madem profilden bahsediyoruz o zaman madde madde yazalım;
- öncelikle miktarı belli olmayan * paraya sahibi olmalı, sonuçta para paradır, rengi ne farkeder?
- devletin tüm kademelerinden destek alabilmeli (genelkurmay başkanı, başbakan vb.) ve bu desteği takımı lehine kullanabilmeli.
- baskı , tehdit ve sindirme politikası kullanarak tüm medyayı kontrol altına alabilmeli ve yandaş medyası ile derbiden önce ortamı alabildiğine gerebilmeli, gerekli ise yumuşatabilmeli, kısaca işine geldiği gibi yönlendirebilmeli.
- maçtan önce futbol federasyonu başkanı başta olmak üzere tüm federasyona , mhk ve futbolun tüm kurumlarına gider yapabilmeli ve bu sayede maça istediği hakem heyeti ve gözlemcilerin atanmasını sağlayabilmeli.
- maç öncesinde 50.000 kişi rakip oyuncular ve hakem üzerinde baskı kurabilmeli ve maçı istediği gibi provoke edebilmeli eğer başaramıyorsa icabında kafasını gözünü yarabilmeli ama maçı da oynatabilmeli.
- maç esnasında rakip oyuncuları sahada tekme, tokat dövebilmeli ama hakemin buna müdahele etmemesini de sağlayabilmeli.
kısacası, derbiyi daha sahaya çıkmadan kazanabilmeli.
evet, aynen böyle bir teknik direktör profilidir bize lazım olan, var mı bildiğiniz bir hoca?
özetle; eğer konuya hala sahada futbol oynayıp kaybettiğimizi düşünecek kadar yüzeysel bakıyor ve senelerdir uygulanan organize bir çirkeflik politikasını farkedemiyorsanız, kadıköy'de ve hatta ali sami yen'de kaybetme nedenimizin tamamen yönetim politikalarından kaynaklandığını da anlamanız zor.
