7412
okan hoca bir maç özelinde, bir hafta özelinde veya transfer dahil olmak üzere aldığı idari kararlar özelinde eleştirildiğinde bazı sözlük üyeleri gereksiz alınganlık yapıyorlar.
burada veya statta yer alan azınlık bir kitlenin dışında kimsenin okan buruk'un insanlığıyla, galatasaraylılığıyla, karakteriyle, kalitesiyle ve teknik direktörlüğüyle ilgili bir sıkıntısı yok. bir soru işareti yok. ancak futbol bu. bir spor dalı olduğu kadar aynı zaman da çok da önemli bir endüstri. futbolla ilgili burada bulunan üyelerin de, statta bulunan taraftarların da görüşleri var. doğru bildikleri bazı şeyler var. okan hocanın almış olduğu kararlar insanların futbola dair doğrularıyla veya galatasaray'a dair bakış açılarıyla örtüşmeyince/uyuşmayınca, bu noktaları ifade etmeleri çok doğal. bir hakaret, bir saygısızlık olmadığı müddetçe, neden insanların yorum yapma veya fikir beyan etme hakları ellerinden alınmak istenir? "nankörler", "hainler", "yangıncınlar" gibi içi son derece boş suçlamalara maruz bırakılır? ben okan buruk'u çok beğenen ve türkiye'nin en iyi teknik direktörü olduğuna inanan biriyim. galatasaray futbol takımı teknik direktörü olarak stadımıza ilk çıktığı 24 temmuz 2022'deki kasımpaşa maçından beri de her iç saha maçında adını gururla bağırırım. benim veya bir başkasının galatasaray'ı, dolayısıyla okan hocayı sevdiğini, desteklediğini ispat etmesine lüzum yok. ama bir maçta kötü futbol oynarsak ve bunun oyun ve oyuncu tercihleri kaynaklı olduğunu düşünürsem, bunu söylerim. yazarım. başkaları da yazabilir. hocanın insiyatifi doğrultusunda alınan ve gönderilen futbolculara dair aklıma yatmayan hususlar olursa, bunları da yazarım. bunları konuşabilmek, paylaşabilmek için bu platformdayız zaten. alınan her karara koşulsuz rıza göstereceksek, üzerinde düşünmeyeceksek, olumlu/olumsuz yorum yapmayacaksak sözlüğe ne ihtiyaç var?
dışarıya dair hususlarla ilgili bir "düşmanlar" ve "bu düşmanlara karşı açılan savaşlar" şeklinde taraftarımızın bir noktada kanına işleyen bakış açısı fatih hoca döneminden galatasaray'a miras kaldı. ama fatih hoca bu anlayışı dışarıya karşı açılan savaşla sınırlı tutmadı ve kendi gücünü koruyabilmek adına galatasaray'ın içe dair konularında da kullandı. hoca dördüncü döneminde başarısız geçen pek çok maçtan sonra sahaya, taktiğe dair tek bir kelime etme ihtiyacı duymadı ve yönetim, tff, sosyal medya, spor servisleri, hatta gazetelerin reklam departmanları dahil olmak üzere kendisi ve teknik ekibi hariç aklına gelen her bir oluşumu/yapıyı galatasaray'daki kötü gidişin sorumlusu olarak gösterdi. bu rasyonellikten uzak, zararlı, ve çok yanlış bir politikaydı ancak galatasaray'da bir kesim özelinde maalesef tuttu. taraftar o dönem hocanın bu politikasını maalesef satın aldı ve benimsedi. böyle bir bakış açısı okan hocada yok ama bugün. teknik adamlık kariyerinin hiçbir döneminde de olmadı. okan hocanın böyle bir koruma kalkanına ihtiyacı olmadığı gibi; böyle bir düşüncesi de olmayan biri kendisi. molde maçından sonra çıkıp açık açık "molde oyunun genelinde bizden iyiydi, galibiyete yakın olan taraftı. biz çok basit top kayıpları yaptık, kolaylıkla topu rakibe geri verdik. ikinci maç kesinlikle böyle olmayacak" dedi hoca. sadece ve sadece sahaya dair konuştu; "reklam departmanlarının telefon ettiği spor servisi müdürlerinden dolayı galatasaray kötü" demedi örneğin. bir seneyi aşkın süredir okan buruk burada ve ben pek çok maç sonu basın toplantısını izledim. hoca hep sahanın içinde kaldı. 14'te 14'te yaparken de sahanın içine dair konuştu; hakem katliamına uğradığımız alanya maçından sonra da sahanın içine dair konuştu. olumluyu da söyledi, olumsuzu da söyledi. burada kendilerine vazife edinmiş bir şekilde okan hocanın aldığı kararlarla veya oynattığı futbolla ilgili olumsuz yorumları susturmaya çalışanlar, bu yorumları yapanları "galatasaray düşmanı" şeklinde hedef gösterenler bilsinler ki okan buruk kendileri gibi düşünmüyor. kendilerinin düşündüğü gibi hareket de etmiyor. okan buruk bugüne kadarki türk teknik direktörlerinden çok farklı, başarı odaklı ve pragmatist bir karaktere sahip. eski usüllerle oluşturulmuş ve benimsenmiş bir konfor alanına ihtiyacı yok kendisinin.
burada veya statta yer alan azınlık bir kitlenin dışında kimsenin okan buruk'un insanlığıyla, galatasaraylılığıyla, karakteriyle, kalitesiyle ve teknik direktörlüğüyle ilgili bir sıkıntısı yok. bir soru işareti yok. ancak futbol bu. bir spor dalı olduğu kadar aynı zaman da çok da önemli bir endüstri. futbolla ilgili burada bulunan üyelerin de, statta bulunan taraftarların da görüşleri var. doğru bildikleri bazı şeyler var. okan hocanın almış olduğu kararlar insanların futbola dair doğrularıyla veya galatasaray'a dair bakış açılarıyla örtüşmeyince/uyuşmayınca, bu noktaları ifade etmeleri çok doğal. bir hakaret, bir saygısızlık olmadığı müddetçe, neden insanların yorum yapma veya fikir beyan etme hakları ellerinden alınmak istenir? "nankörler", "hainler", "yangıncınlar" gibi içi son derece boş suçlamalara maruz bırakılır? ben okan buruk'u çok beğenen ve türkiye'nin en iyi teknik direktörü olduğuna inanan biriyim. galatasaray futbol takımı teknik direktörü olarak stadımıza ilk çıktığı 24 temmuz 2022'deki kasımpaşa maçından beri de her iç saha maçında adını gururla bağırırım. benim veya bir başkasının galatasaray'ı, dolayısıyla okan hocayı sevdiğini, desteklediğini ispat etmesine lüzum yok. ama bir maçta kötü futbol oynarsak ve bunun oyun ve oyuncu tercihleri kaynaklı olduğunu düşünürsem, bunu söylerim. yazarım. başkaları da yazabilir. hocanın insiyatifi doğrultusunda alınan ve gönderilen futbolculara dair aklıma yatmayan hususlar olursa, bunları da yazarım. bunları konuşabilmek, paylaşabilmek için bu platformdayız zaten. alınan her karara koşulsuz rıza göstereceksek, üzerinde düşünmeyeceksek, olumlu/olumsuz yorum yapmayacaksak sözlüğe ne ihtiyaç var?
dışarıya dair hususlarla ilgili bir "düşmanlar" ve "bu düşmanlara karşı açılan savaşlar" şeklinde taraftarımızın bir noktada kanına işleyen bakış açısı fatih hoca döneminden galatasaray'a miras kaldı. ama fatih hoca bu anlayışı dışarıya karşı açılan savaşla sınırlı tutmadı ve kendi gücünü koruyabilmek adına galatasaray'ın içe dair konularında da kullandı. hoca dördüncü döneminde başarısız geçen pek çok maçtan sonra sahaya, taktiğe dair tek bir kelime etme ihtiyacı duymadı ve yönetim, tff, sosyal medya, spor servisleri, hatta gazetelerin reklam departmanları dahil olmak üzere kendisi ve teknik ekibi hariç aklına gelen her bir oluşumu/yapıyı galatasaray'daki kötü gidişin sorumlusu olarak gösterdi. bu rasyonellikten uzak, zararlı, ve çok yanlış bir politikaydı ancak galatasaray'da bir kesim özelinde maalesef tuttu. taraftar o dönem hocanın bu politikasını maalesef satın aldı ve benimsedi. böyle bir bakış açısı okan hocada yok ama bugün. teknik adamlık kariyerinin hiçbir döneminde de olmadı. okan hocanın böyle bir koruma kalkanına ihtiyacı olmadığı gibi; böyle bir düşüncesi de olmayan biri kendisi. molde maçından sonra çıkıp açık açık "molde oyunun genelinde bizden iyiydi, galibiyete yakın olan taraftı. biz çok basit top kayıpları yaptık, kolaylıkla topu rakibe geri verdik. ikinci maç kesinlikle böyle olmayacak" dedi hoca. sadece ve sadece sahaya dair konuştu; "reklam departmanlarının telefon ettiği spor servisi müdürlerinden dolayı galatasaray kötü" demedi örneğin. bir seneyi aşkın süredir okan buruk burada ve ben pek çok maç sonu basın toplantısını izledim. hoca hep sahanın içinde kaldı. 14'te 14'te yaparken de sahanın içine dair konuştu; hakem katliamına uğradığımız alanya maçından sonra da sahanın içine dair konuştu. olumluyu da söyledi, olumsuzu da söyledi. burada kendilerine vazife edinmiş bir şekilde okan hocanın aldığı kararlarla veya oynattığı futbolla ilgili olumsuz yorumları susturmaya çalışanlar, bu yorumları yapanları "galatasaray düşmanı" şeklinde hedef gösterenler bilsinler ki okan buruk kendileri gibi düşünmüyor. kendilerinin düşündüğü gibi hareket de etmiyor. okan buruk bugüne kadarki türk teknik direktörlerinden çok farklı, başarı odaklı ve pragmatist bir karaktere sahip. eski usüllerle oluşturulmuş ve benimsenmiş bir konfor alanına ihtiyacı yok kendisinin.
