668
yazmayacaktım da, hadi neyse yazalım bakalım maç yazısını da bu sezon için.
bu maçı belli başlı bir kaç madde üzerinden inceleyeceğim:
1 - zemin
kayserispor belli ki yaşadığı ekonomik sıkıntıları patates ekimi yaparak aşabileceğini düşünmüş olacak ki kadir has stadının zemini patateslerin hasadı bitince yeni sezona hazırlanamadan maçlar başladı. attığınız hiç bir topun ne şekilde ve ne yöne hareketleneceğini bilemediğiniz bir zeminde futbol oynamak asfaltta plastik top ile oynamaktan bile zordur. pas şiddedinin ayarlanamaması, paslardan dolayı top kayıpları ve daha bir sürü şeyin temel sorunu budur. bu da aslında kayserispor'un da değil, federasyonun hatasıdır. bu işe bir standart getirmeden yapılan harici her düzenleme futbolun düzelmesi değil bozulması yönünde harekete teşvik etmektedir.
milyonlarca euro verip getirdiğimiz oyuncular "aman sakatlanmasın da maç nasıl biterse bitsin" diye bakmak zorunda değiliz biz. çimin en zor yetişeceği yer olan ingiltere'de zeminler halı gibi, almanya öyle, yahu rusya'da ukrayna'da bile zeminler dün akşamki kayseri'deki zeminden daha düzgündü. bu 1. etmen ve 1. madde çünkü takımın yapmak istediklerini engelleyen bir zemin vardı.
kaldı ki kayserispor'un da peşpeşe efora bağlı sakatlıklar vermesinin nedeni aynı şey. bu sert zeminde oyuncular kendilerini o kadar zorladılar ki onlarda bile sakatlıklar peşpeşe mısır patlağı gibi patlayarak çıktı ortaya.
2 - çağdaş atan
maç sonunda kendi ağzı ile yaptığı açıklamada "ilk defa 6-2-2 durduk sahada" dedi.
"savunma yaparak oynamak da bir futbol biçimidir" diyen arkadaşları alalım buraya da bize 6-2-2 dizilimini bir açıklasınlar futbolun doğruları ile birlikte. 6-2-2 şeklinde sahada durmak demek "biz futbolu öldürmeye sahaya çıkıyoruz" demek ile eşdeğerdir. ki yaptıkları da buydu, 6 haricindeki geri kalan 4 oyuncu ile uzun top atıp "sekerse" üzerinden kontraatak oynamak üzerine bir oyun kurulumunun allah belasını versin zaten. bu şey futbol değil ki.
e bir de bunun üzerine oyuncuların oynadığı ekstradan sert oyun tamamıyla bir futbol katilliği. seyir zevkinin içine büyük abdestini yapıp futbol topuna ateş ederek oyunu öldüren adamın futboldan men edilmesi gerekirken bizde teknik direktör olabiliyor işte.
3 - sezon başı
doğal olarak takım tutuk başladı yeni sezona da. geçen sezon da aynı şekildeydi, bu bir yükleme tercihi mutlak olarak. takımın performans vereceği zamanı devre arası öncesi ve oradan sezon sonuna göre planlıyoruz belli ki okan buruk yönetiminde ve bunun etkisi olarak her zaman olduğu gibi sezon başında daha tutuk bir takım görüntüsü veriyoruz.
anlaşılabilir, önemli maçların olacağını düşündüğümüz periyodda takımın pik yapmasını istiyoruz ve bu yönde hazırlanıyoruz. ama ilk maçtan bu kadar tutuk oyun da doğal olarak bir ümitsizlik dalgası yayıyor taraftarda.
4 - transferler
her ne kadar gelen oyuncular transfer döneminin erken aşamalarında takıma katılmış olsalar da bir çoğunluğu hazır olmadan gelen oyuncular. bu da onların oynamasını engelliyor. kağıt üzerinde bilmem kaç yüz milyon euro'luk bir takım olsak bile dün akşamki oynayan takımda bu oyunculardan bir kaçı sahadaydı sadece ve esas değeri veren oyuncular kenardan gelmesine rağmen hazır değillerdi.
bu oyun doğal olarak football manager ya da fifa falan olmadığı için aldığımız adamı hemen 11'e koyunca katkı alamıyoruz. bu oyuncunun hazır olması var, takımı ile uyumu var, bulunduğu lige adaptasyonu var, motivasyonu var. bunların hepsi bir araya geldiğinde ancak ve ancak takım olabiliyorsunuz. yani 8 numara gelse bile ondan da verim almamız bir kaç haftayı bulacak, başka bir pozisyon gelse de aynısı olacak. ki temelde plan zaten sezonun ilk döneminde (bence) lucas torreira ve kerem demirbay ile bu ilk dönemi atlatıp sonrasında transferler ile farklı bir yapı kazanacak.
5 - taktik
dünkü oynanan zeminden dolayı taktikten - istatistikten ya da başka bir futbol olgusundan bahsetmek mümkün olmasa da bazı yerlerde "4-3-3" tartışmaları görmeye başladım. ancak maalesef ki şu anda elde topladığımız oyuncu havuzu ile bu takımın 4-2-3-1 haricinde oynayabileceği bir taktik varyasyonu kalmamış durumdadır.
elinizde kerem aktürkoğlu - dries mertens - wilfried zaha - tete - nicolo zaniolo (gitse de kalsa da şu anda kadroda) - yunus akgün ve barış alper yılmaz varken siz 4-3-3 oynayamazsınız.
çünkü 4-3-3'e dönmeniz demek; bu yukardaki oyunculardan sadece ama sadece 2 tanesinin 11 oynayıp kalanlarının rekabet oluşturması demek. oysa 4-2-3-1'de bir fazla oyuncu bu bölgeye koyabiliyoruz, bu da avantajı. ha bir de bu 4-3-3 önerenler aynı zamanda halen milot rashica alınsın diyorlar, o da gelince ne oynayacağımızı da önerebilirlerse sevinirim.
mevcut yapıda transfer edilen tüm oyuncular 4-2-3-1 düşünülerek transfer edilmiştir. şu anda forvet arkasındaki 3 oyuncu da (kerem - zaha - tete olarak düşünelim) ilk 11 oyuncusudur. kerem aktürkoğlu'dan vazgeçemezsiniz çünkü yabancı sınırlaması elinizi bağlıyor, zaha ya da tete'den vazgeçemezsiniz çünkü her ikisi de ilk 11 için transfer edilmiş oyuncular. e bir de mauro icardi ile bağlantı oyuncusu bulundurmak zorundayız, en son 4-3-3 oynadığımız dönemde en büyük sorunumuzun forveti topla buluşturmak olduğunu düşünürsek eğer yine ters ayaklı kanat oyuncuları ile orta sahaya bir bağlantı oyuncusu koymadan bu 4-3-3 işlemeyecektir. ha varsa kevin de bruyne ya da bernardo silva transferlerini yapabilecek babası yiğit getirsin bunlardan birisini o zaman 4-3-3 konuşalım ama haricinde 4-3-3 olmayacaktır. 10 numaralı bir sistem elzemdir ve 4-4-1-1'den 4-2-3-1 kanat verimi yükseldiği ve beklerin oyuna katılması düşünüldüğünde daha verimli bir sistemdir.
isterdim ki istatistik - veri - ısı haritası bilmem ne paylaşarak da konuşalım bunları ama inanın gerek yok. o zeminde bunların hiç birisi konuşulamaz. taktik kısmını sadece uzun vadeyi düşünerek buranın içerisine ekledim farklı bir yazı olmaması için.
bu takıma daha girecek bir çok oyuncu var, oyun çok farklı yönlerde gelişecek. patates tarlasında 6-2-2 oynayan kayseri'ye galip gelemedik diye enseyi karartıyorsanız dükkanı kapatıp gidelim bence.
bu maçı belli başlı bir kaç madde üzerinden inceleyeceğim:
1 - zemin
kayserispor belli ki yaşadığı ekonomik sıkıntıları patates ekimi yaparak aşabileceğini düşünmüş olacak ki kadir has stadının zemini patateslerin hasadı bitince yeni sezona hazırlanamadan maçlar başladı. attığınız hiç bir topun ne şekilde ve ne yöne hareketleneceğini bilemediğiniz bir zeminde futbol oynamak asfaltta plastik top ile oynamaktan bile zordur. pas şiddedinin ayarlanamaması, paslardan dolayı top kayıpları ve daha bir sürü şeyin temel sorunu budur. bu da aslında kayserispor'un da değil, federasyonun hatasıdır. bu işe bir standart getirmeden yapılan harici her düzenleme futbolun düzelmesi değil bozulması yönünde harekete teşvik etmektedir.
milyonlarca euro verip getirdiğimiz oyuncular "aman sakatlanmasın da maç nasıl biterse bitsin" diye bakmak zorunda değiliz biz. çimin en zor yetişeceği yer olan ingiltere'de zeminler halı gibi, almanya öyle, yahu rusya'da ukrayna'da bile zeminler dün akşamki kayseri'deki zeminden daha düzgündü. bu 1. etmen ve 1. madde çünkü takımın yapmak istediklerini engelleyen bir zemin vardı.
kaldı ki kayserispor'un da peşpeşe efora bağlı sakatlıklar vermesinin nedeni aynı şey. bu sert zeminde oyuncular kendilerini o kadar zorladılar ki onlarda bile sakatlıklar peşpeşe mısır patlağı gibi patlayarak çıktı ortaya.
2 - çağdaş atan
maç sonunda kendi ağzı ile yaptığı açıklamada "ilk defa 6-2-2 durduk sahada" dedi.
"savunma yaparak oynamak da bir futbol biçimidir" diyen arkadaşları alalım buraya da bize 6-2-2 dizilimini bir açıklasınlar futbolun doğruları ile birlikte. 6-2-2 şeklinde sahada durmak demek "biz futbolu öldürmeye sahaya çıkıyoruz" demek ile eşdeğerdir. ki yaptıkları da buydu, 6 haricindeki geri kalan 4 oyuncu ile uzun top atıp "sekerse" üzerinden kontraatak oynamak üzerine bir oyun kurulumunun allah belasını versin zaten. bu şey futbol değil ki.
e bir de bunun üzerine oyuncuların oynadığı ekstradan sert oyun tamamıyla bir futbol katilliği. seyir zevkinin içine büyük abdestini yapıp futbol topuna ateş ederek oyunu öldüren adamın futboldan men edilmesi gerekirken bizde teknik direktör olabiliyor işte.
3 - sezon başı
doğal olarak takım tutuk başladı yeni sezona da. geçen sezon da aynı şekildeydi, bu bir yükleme tercihi mutlak olarak. takımın performans vereceği zamanı devre arası öncesi ve oradan sezon sonuna göre planlıyoruz belli ki okan buruk yönetiminde ve bunun etkisi olarak her zaman olduğu gibi sezon başında daha tutuk bir takım görüntüsü veriyoruz.
anlaşılabilir, önemli maçların olacağını düşündüğümüz periyodda takımın pik yapmasını istiyoruz ve bu yönde hazırlanıyoruz. ama ilk maçtan bu kadar tutuk oyun da doğal olarak bir ümitsizlik dalgası yayıyor taraftarda.
4 - transferler
her ne kadar gelen oyuncular transfer döneminin erken aşamalarında takıma katılmış olsalar da bir çoğunluğu hazır olmadan gelen oyuncular. bu da onların oynamasını engelliyor. kağıt üzerinde bilmem kaç yüz milyon euro'luk bir takım olsak bile dün akşamki oynayan takımda bu oyunculardan bir kaçı sahadaydı sadece ve esas değeri veren oyuncular kenardan gelmesine rağmen hazır değillerdi.
bu oyun doğal olarak football manager ya da fifa falan olmadığı için aldığımız adamı hemen 11'e koyunca katkı alamıyoruz. bu oyuncunun hazır olması var, takımı ile uyumu var, bulunduğu lige adaptasyonu var, motivasyonu var. bunların hepsi bir araya geldiğinde ancak ve ancak takım olabiliyorsunuz. yani 8 numara gelse bile ondan da verim almamız bir kaç haftayı bulacak, başka bir pozisyon gelse de aynısı olacak. ki temelde plan zaten sezonun ilk döneminde (bence) lucas torreira ve kerem demirbay ile bu ilk dönemi atlatıp sonrasında transferler ile farklı bir yapı kazanacak.
5 - taktik
dünkü oynanan zeminden dolayı taktikten - istatistikten ya da başka bir futbol olgusundan bahsetmek mümkün olmasa da bazı yerlerde "4-3-3" tartışmaları görmeye başladım. ancak maalesef ki şu anda elde topladığımız oyuncu havuzu ile bu takımın 4-2-3-1 haricinde oynayabileceği bir taktik varyasyonu kalmamış durumdadır.
elinizde kerem aktürkoğlu - dries mertens - wilfried zaha - tete - nicolo zaniolo (gitse de kalsa da şu anda kadroda) - yunus akgün ve barış alper yılmaz varken siz 4-3-3 oynayamazsınız.
çünkü 4-3-3'e dönmeniz demek; bu yukardaki oyunculardan sadece ama sadece 2 tanesinin 11 oynayıp kalanlarının rekabet oluşturması demek. oysa 4-2-3-1'de bir fazla oyuncu bu bölgeye koyabiliyoruz, bu da avantajı. ha bir de bu 4-3-3 önerenler aynı zamanda halen milot rashica alınsın diyorlar, o da gelince ne oynayacağımızı da önerebilirlerse sevinirim.
mevcut yapıda transfer edilen tüm oyuncular 4-2-3-1 düşünülerek transfer edilmiştir. şu anda forvet arkasındaki 3 oyuncu da (kerem - zaha - tete olarak düşünelim) ilk 11 oyuncusudur. kerem aktürkoğlu'dan vazgeçemezsiniz çünkü yabancı sınırlaması elinizi bağlıyor, zaha ya da tete'den vazgeçemezsiniz çünkü her ikisi de ilk 11 için transfer edilmiş oyuncular. e bir de mauro icardi ile bağlantı oyuncusu bulundurmak zorundayız, en son 4-3-3 oynadığımız dönemde en büyük sorunumuzun forveti topla buluşturmak olduğunu düşünürsek eğer yine ters ayaklı kanat oyuncuları ile orta sahaya bir bağlantı oyuncusu koymadan bu 4-3-3 işlemeyecektir. ha varsa kevin de bruyne ya da bernardo silva transferlerini yapabilecek babası yiğit getirsin bunlardan birisini o zaman 4-3-3 konuşalım ama haricinde 4-3-3 olmayacaktır. 10 numaralı bir sistem elzemdir ve 4-4-1-1'den 4-2-3-1 kanat verimi yükseldiği ve beklerin oyuna katılması düşünüldüğünde daha verimli bir sistemdir.
isterdim ki istatistik - veri - ısı haritası bilmem ne paylaşarak da konuşalım bunları ama inanın gerek yok. o zeminde bunların hiç birisi konuşulamaz. taktik kısmını sadece uzun vadeyi düşünerek buranın içerisine ekledim farklı bir yazı olmaması için.
bu takıma daha girecek bir çok oyuncu var, oyun çok farklı yönlerde gelişecek. patates tarlasında 6-2-2 oynayan kayseri'ye galip gelemedik diye enseyi karartıyorsanız dükkanı kapatıp gidelim bence.