103
televizyonlarda futbolcularla röportaj yaptığı zamanları falan hatırlarım. o zamana dek hayatımda öylesine bir sümsük görmediğimden ve onun saikiyle gördüğüm için kendimi hep bahtiyar addederim. futbolcuların gözüne bakmaktan utanan bu bıçkın (!) delikanlı (!), başını önüne eğmiş de karnesi kırıklarla dolu uyuz bir öğrenci intibaı bırakıyordu bende. lan diyordum bu bile muhabir olmuş. düzgün konuşmayı bilmeyen, soru sormaktan hiçbir halt anlamayan ve en temel iletişim unsurlarından biri olan göz temasında dahi sorunlar yaşayan bir adamdı. gün geldi, eşek anırdı, atın aptesi kaçtı ve erhan telli allahu teala'nın da yürü ya kulum ikazı sonrası şan aldı, nam aldı, kam aldı yürüyüp gitti. yürüdüğü yolda önüne çıkanların malum yerlerini kimi zaman öptü, kimi zaman yaladı ama asla durmadı; hırsla, inatla en tepeye kadar çıktı. onun gibilerinin tepe addettiği yer benimgibilerin nazarında esfel-i safilin (aşağıların aşağısı, sefilin sefili), bir bok böceğinin bokun en dibini hedefleyip zirveye tırnmanması nevinden bir durum olsa da onlar için zirveydi. evet dostlarım, gün geçmiyor ki erhan telli yeni bir herze yemesin. merakla bekliyoruz, kim bilir ercan saatçi bir idol olmaktan çıkar da onun gibileri için sıra ona da gelir. allah büyük!