14218
son "çok iyi" sezonu 2014-2015. son "idare eder-iyi" kıvamında sezonu ise 2018-2019. pandeminin gerçekleştiği 2019-2020 sezonunda, haziran ayında yaşadığı sakatlık sonrası ise kötü. üstelik her geçen gün daha da kötü. bazı gerçekleri ayrı ayrı kabul edebilmek gerekiyor. 2020-2021 sezonunda beşiktaş şampiyonluk için ittirildi evet bu doğru ama özellikle sezonun son iki ayında muslera kolay pozisyonlarda kale çizgisinin üzerinde deyim yerindeyse felç geçirdi ve anlamsız goller yedirdi. bu da hakemlerden, beşiktaş'tan bağımsız; başka bir doğru. çok düz bir mantıkla söyleyim, hakemlerin o kadar ittirdiği beşiktaş'a rağmen muslera o sezon denizlispor ve malatyaspor maçlarında gol yemeseydi, biz şampiyonduk. konu bu kadar basit. 2021-2022 sezonunda da çaylaklar kıvamındaki takımımız çok kolay dağıldı ise oynadığı kritik maçlarda, bunda muslera da önemli bir etkendi. takımın tamamının görece zayıf, genç ve tecrübesiz oyunculardan kurulu bir anlayışta 35 yaşındaki bir kalecinin kalesinde dağ gibi durması lazım. gençler saçmaladıkça, kalecinin ayakta kalmasıyla takımın oyundan ve yarıştan düşmemesi lazım. bizde geçen sezon hiç de öyle olmadı. çaylaklar saçmaladıkça, muslera daha da çok saçmaladı. felaket bir sezon geçirdik. bu felaket sezonun ardından neredeyse her şey değişti ama muslera'nın değişmesi gündeme bile gelmedi. değiştirilmesi teklif dahi edilemedi; üstünde konuşulamadı, fikir yürütülemedi.
bu sezona gelelim. muslera'yı "haksız rekabet" yapan unsur geldiği ilk sezondan itibaren şampiyonluk yarışındaki direkt rakiplerimizin kalecileri olan volkan demirel, onur kıvrak ve tolga zengin gibilerin hepsinden daha iyi bir kaleci olmasıdır. ilerleyen yıllarda başakşehir'in de yarışın içerisine girmesiyle, volkan babacan ve mert günok gibi isimleri de listeye dahil edebiliriz. hepsinden daha yetenekli, hepsinden daha güvenilir olmasıydı işin özü. 2022-2023 sezonu için "kedimiz, kaplanımız" duygusallığına girmeden objektif değerlerle bakıldığında, muslera bu güveni ve rahlatlığı veriyor mu? vermiyor. kalemize pozisyon geldiğinde veya biz kalecimiz aracılığıyla oyun kurmaya çalıştığımızda, ben gayet tedirginim. birçok insan da tedirgin. hiç rahat değiliz, kendimizi kaleci açısından güvende hissetmiyoruz. bu artık "canı sağolsun, çok kez kurtarmıştı bir kez de kaybettirsin. nankör olmayın" noktasını çoktan geçti. üstünden çok zaman geçti o yılların. "çok kez kurtardığı" sezonlardan birini yaşamıyoruz. baya baya yaktığı bir sezonun içindeyiz. üstelik ilk değil, üç sezondur bence böyle. sadece konuşulamıyor, konuşulması istenmiyor çünkü.
bu sezon özelinde son 5 haftaya girilirken "muslera'nın yerine okan kocuk oynasın" diyecek değilim. kimsenin de bunu dediğini veya bunu istediğini sanmıyorum. bu sezon muslera ile biter. bitmeli de, doğrusu da budur. nasıl biter, kaçıncı sırada biter, onu hep beraber göreceğiz. ama 2023-2024 sezonu kadro planlamasında muslera'ya dair konuşulur. doğru isim olup olmadığı ciddi ciddi düşünülür, tartışılır. bunda ayıp bir şey yok. bu nankörlük de değil. 2011'den bugüne galatasaray'da olan bir futbolcuya dair 12.sezonun sonunda "devam edilmeli mi, edilmemeli mi" konusunu gündeme getirmek, asla nankörlük veya kulübün bir değerine ihanet olmaz. bu tam aksine, galatasaray'ın ve galatasaraylılığın bir gereğidir. zorunluluktur.
bu sezona gelelim. muslera'yı "haksız rekabet" yapan unsur geldiği ilk sezondan itibaren şampiyonluk yarışındaki direkt rakiplerimizin kalecileri olan volkan demirel, onur kıvrak ve tolga zengin gibilerin hepsinden daha iyi bir kaleci olmasıdır. ilerleyen yıllarda başakşehir'in de yarışın içerisine girmesiyle, volkan babacan ve mert günok gibi isimleri de listeye dahil edebiliriz. hepsinden daha yetenekli, hepsinden daha güvenilir olmasıydı işin özü. 2022-2023 sezonu için "kedimiz, kaplanımız" duygusallığına girmeden objektif değerlerle bakıldığında, muslera bu güveni ve rahlatlığı veriyor mu? vermiyor. kalemize pozisyon geldiğinde veya biz kalecimiz aracılığıyla oyun kurmaya çalıştığımızda, ben gayet tedirginim. birçok insan da tedirgin. hiç rahat değiliz, kendimizi kaleci açısından güvende hissetmiyoruz. bu artık "canı sağolsun, çok kez kurtarmıştı bir kez de kaybettirsin. nankör olmayın" noktasını çoktan geçti. üstünden çok zaman geçti o yılların. "çok kez kurtardığı" sezonlardan birini yaşamıyoruz. baya baya yaktığı bir sezonun içindeyiz. üstelik ilk değil, üç sezondur bence böyle. sadece konuşulamıyor, konuşulması istenmiyor çünkü.
bu sezon özelinde son 5 haftaya girilirken "muslera'nın yerine okan kocuk oynasın" diyecek değilim. kimsenin de bunu dediğini veya bunu istediğini sanmıyorum. bu sezon muslera ile biter. bitmeli de, doğrusu da budur. nasıl biter, kaçıncı sırada biter, onu hep beraber göreceğiz. ama 2023-2024 sezonu kadro planlamasında muslera'ya dair konuşulur. doğru isim olup olmadığı ciddi ciddi düşünülür, tartışılır. bunda ayıp bir şey yok. bu nankörlük de değil. 2011'den bugüne galatasaray'da olan bir futbolcuya dair 12.sezonun sonunda "devam edilmeli mi, edilmemeli mi" konusunu gündeme getirmek, asla nankörlük veya kulübün bir değerine ihanet olmaz. bu tam aksine, galatasaray'ın ve galatasaraylılığın bir gereğidir. zorunluluktur.