310
gaziantep'teki evimizde birebir yaşadığım depremdir sözlük. biraz uzun olacak kusura bakmayın okurken ama ancak toparlanabildim biraz soğumasını bekledim ve her ayrıntısını yazmak istedim, anlayışınıza sığınarak içimi dökmem gerekiyor. pazar gününü trabzonspor maçının heyecanı bittikten sonra sözlükte, sosyal medyada takılırken - ki uzun süredir gece 2-2.30 gibi uyuyordum - bir türlü uyuyamadım. son zamanlarda psikolojik olarak da bir hayli zor dönemden geçiyordum içim içime sığmıyor diyebilirim anlam veremiyorum tabi. ama o gece anlamsız şekilde uykum gelmedi bir türlü. hatta kendime kızıyorum yarın iş var uyumam gerek, nasıl gideceğim bu halde diye ama yok uyumadım. sözlükte entry girdim, bir yazar arkadaşa mesaj yazdım, video falan izledim derken, malum saatte bir gürültü koptu.
ilk anda anlam veremedim, çünkü bazen gürültü gelir geceleri bizim oralarda, duraksadım önce. ama birkaç saniye içinde deprem olduğunu anladım. yok böyle bir şey. anlatılmaz ama bir taraftan seni oradan oraya savuran bir güç, bir taraftan kafanın içine içine vuran bir ses. normalde deprem yönetmeliği vs. okulunu okumuş, mühendisliğini bitirmiş, ne yapmak gerektiğine dair ciddi anlamda bilgisi olan ben ne yaptığımı bilemedim, şoka girdim resmen. annem ile babamı uyandırmaya gittiğimi hatırlıyorum. sonra kendimi 2 kat yalın ayak aşağıya inerken buldum. yani kesin yıkıldı dedim, kesin öldüm dedim ve yıkılsa merdiven boşluğundan sağ çıkmak da imkansız falan. neyse dışarıya çıkmışım, dışarıda kar varken yalın ayak basa basa koşuyorum, karşıda bir adam napıyor diye bana bakıyor çünkü kimse yok. durdum birdenbire anne baba diye bağırdım sadece. ve başlangıç bitiş bu süre rahat 1 dakikadan fazla ve artarak sürdü bitmek bilmedi derken nihayet deprem durdu. o an da aklımdan geçenleri yazmak istemiyorum çok korkunçtu. daha sonrasında fark ettim o an da elimdeki telefonu öyle bir sıkmışım ki camını çatlatmışım düşünün. babam, annem uyanmış, babam anneme demişki gitme kurtulamayız, yapacak bir şey yok diye öyle bir deprem yani. tabi inin diye bağırıp apartmanı da uyandırmışım farkında olmadan.
sonra bir aptallık daha yapıp bizimkilere bakmak için geri döndüm ard arda 7 şiddetine yakın artçılar vurdu yine. botumu falan aldım durmadım, annem babam da aşağıdaydı zaten. yorgunluk, uykusuzluk, şok hali, şaşkınlık, korku yani her şey ama her şey vardı üzerimde. erkek kardeşim askerde ankara'daydı. kızkardeşime, eşine ulaşana kadar aklım gitti geldi. en yakın arkadaşım kahramanmaraş'ta idi ona da ulaştım falan, o yağmurun altında bir süre bekledikten sonra kendimizi taksi durağına ancak atabildik. inanılmaz bir süreçti.
sabahında herkes arabasını çıkarmış, binasından uzaklaşırken, kar yüzünden babam garajdan arabayı çıkaramadığı için mecbur eve girdik ki çıkmayalım dedim ama yapacak bir şey de yok. biraz bir şeyler atıştırtık tabi sallantı devam ediyor. geri çıktık dışarı, yağmurun etkisi ile kar biraz temizlendi, nihayet arabayla bir yere geçtik bekliyoruz tabi neyi bekliyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor falan. neyse babam da sıkıldı, kadercilik anlayışı, ego vs. ağır basıyor maalesef (!), evime çıkacağım diye tutturdu. bağırdım, çağırdım dinletemedim. tutamadım annemle birlikte çıktılar. ben de bir şeyler bulma umuduyla bankamatikten para çekmeye gittim. tam da o anda ikinci aynı şiddette deprem oldu bina üstüme geldi geri gitti kıpırdayamadım hemen anneme babama ulaştım telefonla, çabuk acilen inin yoksa gelip sürükleyerek indireceğim babamı dediğimi hatırlıyorum , elim ayağım boşaldı resmen.
o gün o kadar zor geçti ki mecbur korka korka nadiren aralıkla eve çıktık akşama doğru çünkü benzin de yoktu o gün dışarıda donarak, aç aç ölmeyelim dedik bu kez. sonra teyzemler de bizim oraya gelmişti, bir arkadaşta iş yeri arabası ile gelince klimayı rahatça açtılar annemle babamı battaniye ile orada ısınsın bir şey olmasın diye yolladım bir de arada zehirlenmesinler diye kontrol ettim. ben ise kendimden vazgeçtim donma tehlikesi geçirdim. en son sabaha doğru yakın bir hastanenin aciline biraz ısınmak için her şeyi göze alıp girdim. ve orada bayılmışım artık.
istisnasız 4 gün böyle geçti. bu arada hani amerikan tarzı afet filmlerinde millet arabada kaçışır ya hiçbir yer boş kalmaz sokaklarda aynen öyle bir senaryo düşünün diyebilirim. size tvlerde ne anlattılar bilmiyorum ama o yaşadığım 4 5 günün devamını aynı başlıkta başka bir entryde anlatacağım ki daha net görülsün diye. şimdilik burada noktalıyorum.
ilk anda anlam veremedim, çünkü bazen gürültü gelir geceleri bizim oralarda, duraksadım önce. ama birkaç saniye içinde deprem olduğunu anladım. yok böyle bir şey. anlatılmaz ama bir taraftan seni oradan oraya savuran bir güç, bir taraftan kafanın içine içine vuran bir ses. normalde deprem yönetmeliği vs. okulunu okumuş, mühendisliğini bitirmiş, ne yapmak gerektiğine dair ciddi anlamda bilgisi olan ben ne yaptığımı bilemedim, şoka girdim resmen. annem ile babamı uyandırmaya gittiğimi hatırlıyorum. sonra kendimi 2 kat yalın ayak aşağıya inerken buldum. yani kesin yıkıldı dedim, kesin öldüm dedim ve yıkılsa merdiven boşluğundan sağ çıkmak da imkansız falan. neyse dışarıya çıkmışım, dışarıda kar varken yalın ayak basa basa koşuyorum, karşıda bir adam napıyor diye bana bakıyor çünkü kimse yok. durdum birdenbire anne baba diye bağırdım sadece. ve başlangıç bitiş bu süre rahat 1 dakikadan fazla ve artarak sürdü bitmek bilmedi derken nihayet deprem durdu. o an da aklımdan geçenleri yazmak istemiyorum çok korkunçtu. daha sonrasında fark ettim o an da elimdeki telefonu öyle bir sıkmışım ki camını çatlatmışım düşünün. babam, annem uyanmış, babam anneme demişki gitme kurtulamayız, yapacak bir şey yok diye öyle bir deprem yani. tabi inin diye bağırıp apartmanı da uyandırmışım farkında olmadan.
sonra bir aptallık daha yapıp bizimkilere bakmak için geri döndüm ard arda 7 şiddetine yakın artçılar vurdu yine. botumu falan aldım durmadım, annem babam da aşağıdaydı zaten. yorgunluk, uykusuzluk, şok hali, şaşkınlık, korku yani her şey ama her şey vardı üzerimde. erkek kardeşim askerde ankara'daydı. kızkardeşime, eşine ulaşana kadar aklım gitti geldi. en yakın arkadaşım kahramanmaraş'ta idi ona da ulaştım falan, o yağmurun altında bir süre bekledikten sonra kendimizi taksi durağına ancak atabildik. inanılmaz bir süreçti.
sabahında herkes arabasını çıkarmış, binasından uzaklaşırken, kar yüzünden babam garajdan arabayı çıkaramadığı için mecbur eve girdik ki çıkmayalım dedim ama yapacak bir şey de yok. biraz bir şeyler atıştırtık tabi sallantı devam ediyor. geri çıktık dışarı, yağmurun etkisi ile kar biraz temizlendi, nihayet arabayla bir yere geçtik bekliyoruz tabi neyi bekliyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor falan. neyse babam da sıkıldı, kadercilik anlayışı, ego vs. ağır basıyor maalesef (!), evime çıkacağım diye tutturdu. bağırdım, çağırdım dinletemedim. tutamadım annemle birlikte çıktılar. ben de bir şeyler bulma umuduyla bankamatikten para çekmeye gittim. tam da o anda ikinci aynı şiddette deprem oldu bina üstüme geldi geri gitti kıpırdayamadım hemen anneme babama ulaştım telefonla, çabuk acilen inin yoksa gelip sürükleyerek indireceğim babamı dediğimi hatırlıyorum , elim ayağım boşaldı resmen.
o gün o kadar zor geçti ki mecbur korka korka nadiren aralıkla eve çıktık akşama doğru çünkü benzin de yoktu o gün dışarıda donarak, aç aç ölmeyelim dedik bu kez. sonra teyzemler de bizim oraya gelmişti, bir arkadaşta iş yeri arabası ile gelince klimayı rahatça açtılar annemle babamı battaniye ile orada ısınsın bir şey olmasın diye yolladım bir de arada zehirlenmesinler diye kontrol ettim. ben ise kendimden vazgeçtim donma tehlikesi geçirdim. en son sabaha doğru yakın bir hastanenin aciline biraz ısınmak için her şeyi göze alıp girdim. ve orada bayılmışım artık.
istisnasız 4 gün böyle geçti. bu arada hani amerikan tarzı afet filmlerinde millet arabada kaçışır ya hiçbir yer boş kalmaz sokaklarda aynen öyle bir senaryo düşünün diyebilirim. size tvlerde ne anlattılar bilmiyorum ama o yaşadığım 4 5 günün devamını aynı başlıkta başka bir entryde anlatacağım ki daha net görülsün diye. şimdilik burada noktalıyorum.