32
felaketi olabilecek en kötü şekilde yaşamakta olan şehir.
iki gündür şehirde elektrik, doğalgaz ve su verilmiyor. akaryakıt yok, marketler talan edilmiş dolayısıyla oralardan yiyecek, içecek bulma şansı yok. internete erişim ilk iki gün neredeyse hiç yoktu, hala yeteri kadar iyi değil. fazlasıyla var olan şeyler ise komple çökmüş, yaşanılamayacak kadar hasar almış binalar, şehri bir tabaka gibi sarmış enkazlardan yükselen toz bulutu ve hiç susmayan ambulans sesleri.
deprem anını hala unutamıyorum. sarsıntı o kadar büyüktü ki 40 yaşımda bende ömrüm boyunca unutamayacağım bir travma yarattı. o sarsıntı esnasında sürekli düşen ve kırılan bir şeyler varken eşim ve küçük kızımın üstüne kapanırken öleceğimizi düşündüm. ilk sarsıntıdan sonra kendimizi aşağı atarken her tarafa saçılmış kırılmış dökülmüş eşyaların üstünden arasından geçmek zorunda kaldık. arabayı zar zor otoparktan çıkarıp ailemin köyüne doğru giderken tıkanmış trafiğin içinde arabada beklerken bize bakmak için o yağmurun altında ağlaya ağlaya 4 km’lik yolu yürüyerek gelen babamın görüntüsü gözümün önünden gitmiyor. kızım her gün evimiz yıkıldı mı yıkılacak mı diye soruyor. üzerimizdeki tek parça kıyafetle köyde araba içerisinde günleri geçirmeye çalışıyoruz.
bugün enkaz altında kalmış kuzenimin enkazının olduğu yere gittiğimde etrafımda bir tane bile sağlam bina yoktu. adeta bir korku filmi içerisinde gibiydim.
çok fazla kaybımız var. akrabalarım, arkadaşlarım, hayatının baharındaki gencecik öğrencilerim… nasıl toparlayacağız, hayatımız, bu durum, bu koca şehir tekrar nasıl eski haline gelecek hiç bilmiyorum. deprem anından beri neredeyse hiç uyumadım, uyuyamıyorum.
iki gündür şehirde elektrik, doğalgaz ve su verilmiyor. akaryakıt yok, marketler talan edilmiş dolayısıyla oralardan yiyecek, içecek bulma şansı yok. internete erişim ilk iki gün neredeyse hiç yoktu, hala yeteri kadar iyi değil. fazlasıyla var olan şeyler ise komple çökmüş, yaşanılamayacak kadar hasar almış binalar, şehri bir tabaka gibi sarmış enkazlardan yükselen toz bulutu ve hiç susmayan ambulans sesleri.
deprem anını hala unutamıyorum. sarsıntı o kadar büyüktü ki 40 yaşımda bende ömrüm boyunca unutamayacağım bir travma yarattı. o sarsıntı esnasında sürekli düşen ve kırılan bir şeyler varken eşim ve küçük kızımın üstüne kapanırken öleceğimizi düşündüm. ilk sarsıntıdan sonra kendimizi aşağı atarken her tarafa saçılmış kırılmış dökülmüş eşyaların üstünden arasından geçmek zorunda kaldık. arabayı zar zor otoparktan çıkarıp ailemin köyüne doğru giderken tıkanmış trafiğin içinde arabada beklerken bize bakmak için o yağmurun altında ağlaya ağlaya 4 km’lik yolu yürüyerek gelen babamın görüntüsü gözümün önünden gitmiyor. kızım her gün evimiz yıkıldı mı yıkılacak mı diye soruyor. üzerimizdeki tek parça kıyafetle köyde araba içerisinde günleri geçirmeye çalışıyoruz.
bugün enkaz altında kalmış kuzenimin enkazının olduğu yere gittiğimde etrafımda bir tane bile sağlam bina yoktu. adeta bir korku filmi içerisinde gibiydim.
çok fazla kaybımız var. akrabalarım, arkadaşlarım, hayatının baharındaki gencecik öğrencilerim… nasıl toparlayacağız, hayatımız, bu durum, bu koca şehir tekrar nasıl eski haline gelecek hiç bilmiyorum. deprem anından beri neredeyse hiç uyumadım, uyuyamıyorum.