440
kronolojik sırayla özetleyecek olursam:
sevindim; sözlük yazarlarını zirvede az da olsa tanıma fırsatı bulduğum için.
duygulandım; eski açıkta özhan başkanın portresi açılınca.
gurur duydum; bir nevi özhan başkanın vasiyetini yerine getirip, fenerliler sahaya çıkarken onları alkışlarla karşılayınca. bugüne kadarki en asil hareketlerimizden biriydi.
coştum; maç başlayınca.
"heh tamam, bu sefer olacak" dedim; daha ilk saniyelerde %100`lük pozisyona girince.
sinirlendim; hakemin saçma sapan kararlarına. pozisyonlarda objektif olmadığı ve fenere sarı kart konusunda oldukça cimri davrandığı için mesela..
kahroldum; gio o golü kaçırınca.
utandım; sahaya yabancı madde ve alexe su şişesi atılınca. sanırım hiç akıllanmıcaz, ne çok seviyoruz seyircisiz maç oynatıp takımımızı bizden, bizi takımımızdan mahrum bırakmayı..
daha da utandım; atılan su şişesine tepki gösteriliceğine destek verildiğini görünce.
yıkıldım; dünyanın en yeteneksiz adamından öyle bir gol yiyince.
küfrettim; geldiğinden bu yana bir tane maç kurtaracak hareket yapamayan leo francoya..
biraz daha küfrettim; geldiğinden bu yana birden çok maçta bizi yakan leo francoya.
hayalkırıklığına uğradım; taraftarımızın böyle bir maçtaki organizasyon ve iletişim eksikliğine. hiç organize değildik, maç boyu doğru düzgün tezahürat yaptığımız anlar sayılıydı. *
mahçup oldum, anlam veremedim; yediğimiz golden sonra susup fener tribününün şovuna izin vermemize. oysa ki sahaya pet şişe atarak değil, 90 dakika adımıza yakışır bir şekilde kükrercesine tezahürat yaparak cehenneme çevirmeliydik ali sami yeni, eskiden yaptığımız gibi.
anladım; fener balının dünyadaki en etkili bal olduğunu, bize gol atmaları için gol pozisyonuna hatta doğru düzgün şuta bile ihtiyaç duymadıklarını. bu nasıl iştir arkadaş?!
ve özledim; bir fener galibiyetini..
nokta.
sevindim; sözlük yazarlarını zirvede az da olsa tanıma fırsatı bulduğum için.
duygulandım; eski açıkta özhan başkanın portresi açılınca.
gurur duydum; bir nevi özhan başkanın vasiyetini yerine getirip, fenerliler sahaya çıkarken onları alkışlarla karşılayınca. bugüne kadarki en asil hareketlerimizden biriydi.
coştum; maç başlayınca.
"heh tamam, bu sefer olacak" dedim; daha ilk saniyelerde %100`lük pozisyona girince.
sinirlendim; hakemin saçma sapan kararlarına. pozisyonlarda objektif olmadığı ve fenere sarı kart konusunda oldukça cimri davrandığı için mesela..
kahroldum; gio o golü kaçırınca.
utandım; sahaya yabancı madde ve alexe su şişesi atılınca. sanırım hiç akıllanmıcaz, ne çok seviyoruz seyircisiz maç oynatıp takımımızı bizden, bizi takımımızdan mahrum bırakmayı..
daha da utandım; atılan su şişesine tepki gösteriliceğine destek verildiğini görünce.
yıkıldım; dünyanın en yeteneksiz adamından öyle bir gol yiyince.
küfrettim; geldiğinden bu yana bir tane maç kurtaracak hareket yapamayan leo francoya..
biraz daha küfrettim; geldiğinden bu yana birden çok maçta bizi yakan leo francoya.
hayalkırıklığına uğradım; taraftarımızın böyle bir maçtaki organizasyon ve iletişim eksikliğine. hiç organize değildik, maç boyu doğru düzgün tezahürat yaptığımız anlar sayılıydı. *
mahçup oldum, anlam veremedim; yediğimiz golden sonra susup fener tribününün şovuna izin vermemize. oysa ki sahaya pet şişe atarak değil, 90 dakika adımıza yakışır bir şekilde kükrercesine tezahürat yaparak cehenneme çevirmeliydik ali sami yeni, eskiden yaptığımız gibi.
anladım; fener balının dünyadaki en etkili bal olduğunu, bize gol atmaları için gol pozisyonuna hatta doğru düzgün şuta bile ihtiyaç duymadıklarını. bu nasıl iştir arkadaş?!
ve özledim; bir fener galibiyetini..
nokta.