2618
2014 - 2019 arası dönemde güçlü bir oyunu vardı başakşehir'in ve bu oyunu abdullah avcı ortaya çıkartmıştı. bunu kabul etmek gerekir. istanbul büyükşehir belediyespor adıyla oynadıkları ve abdullah avcı'ya milli takım kapısını açan 2007 - 2011 arası dönemde de güçlü bir oyunları mevcuttu ama o konuya/o yıllara bu kısımda girmek istemiyorum. abdullah avcı'nın "oyuncu kalitesi değil, oyun kalitesi kazanır" şeklinde 2014-2019 arası pek çok açıklaması vardı ve haklıydı. bir oyun kalitesi oturtmuştu takımına. özellikle 2014 - 2017 arası bizim cesare prandelli, hamza hamzaoğlu, mustafa denizli, jan olde riekerink ve ıgor tudor gibi teknik direktörlerle çalıştığımız düşünülürse, teknik direktör ve oyun kalitesi olarak bize üstünlük kurmaları gayet doğaldı. 4-0 da yendiler, 5-1 de yendiler. içeride de yendiler, dışarıda da yendiler. bu kötü süreç tudor'la bitti bizim adımıza çünkü tudor sonrası bizim fatih terim hamlemizle savaş abdullah avcı'nın asla kazanamayacağı bir boyuta taşındı. liderlik ve karizma gibi kavramlar devreye girdi, yarış psikolojik bir boyut aldı. camianın bütün parametrelerini etki altına alan bir " fatih terim ağırlığı" vardır galatasaray'da (son iki yılda güç kaybetti bu kavram ama hala mevcut). avcı da o ağırlığın altında ezildi, av oldu.
abdullah avcı'nın liderlik ve karizma açısından zayıflığı milli takım döneminde ortaya çıkmıştı (2011-2013). galatasaraylılarla da köprüleri o dönem attı, formda bir selçuk inan yerine formsuz emre belözoğlu'nu tercih ederek. ama kim ne derse desin; büyüyemeyeceğini, yükselemeyeceğini ve buna hiçbir zaman hazır olamayacağını abdullah avcı nisan 2008'de göstermiştir. 4 nisan 2008'de sezonunun bitimine 6 hafta kala karl-heinz feldkamp gitti. 5 nisan 2008 günü iki yıllık ibb kariyeriyle abdullah avcı florya'dan içeri girip galatasaray'ın teknik direktörlük koltuğuna oturabilirdi. o koltuğa oturup son 6 hafta şampiyon yapsa, şampiyonluk apoleti ona ait olacaktı. kimse öncesini hatırlamazdı. 59 yaşında trabzon'da tatabildiği o duyguya, 45 yaşında ali sami yen stadında ulaşabilirdi. şampiyonluğun kaçtığı senaryoda da tabiiki sorumluluk abdullah avcı'da olacaktı. işte avcı bu riski al(a)madı. bu kumarı oynamadı. kariyerinin fırsatını tepti. "etik değildi", "ibb'nin 2 hafta sonra galatasaray'la maçı vardı" vs. hikaye. abdullah avcı'nın liderlik vasfı, karizması ve cesareti galatasaray teknik direktörlüğü için yeterli gelmedi. o koltuk ona büyük geldi.
bu konu her zaman aklımın bir köşesinde durur çünkü bütün kibirine rağmen bir "futbol adamı" olarak abdullah avcı'ya saygı duyarım. takdir etmem ama saygım vardır. avrupa kupası maçlarında yaşadığı sıkıntı başta olmak üzere kariyerini zayıflatan bütün hususlar da liderlik, karizma, cesaret gibi konulardaki noksanlığından/zayıflığından kaynaklı. benim bir galatasaraylı olarak hayal kırıklığım ise 2008 yılında ciddi ciddi abdullah avcı-galatasaray ve fatih terim-türk milli takımı ekseninde uzun yıllar iki kolda da ciddi bir başarı hikayesinin yazılabileceğini düşünmemdi. avcı daha 45 yaşındaydı ve önünde uzun yıllar vardı. bu uzun yıllar galatasaray'da geçebilirdi. galatasaray altyapısında çalışmış bir teknik direkör olan avcı teklifimizi reddettiğinde çok şaşırmıştım. galatasaray olarak biz bir şey kaybetmedik elbette bu cevaptan dolayı ama o çok şey kaybetti. kendisine ve kariyerine yazık etti.
abdullah avcı'nın liderlik ve karizma açısından zayıflığı milli takım döneminde ortaya çıkmıştı (2011-2013). galatasaraylılarla da köprüleri o dönem attı, formda bir selçuk inan yerine formsuz emre belözoğlu'nu tercih ederek. ama kim ne derse desin; büyüyemeyeceğini, yükselemeyeceğini ve buna hiçbir zaman hazır olamayacağını abdullah avcı nisan 2008'de göstermiştir. 4 nisan 2008'de sezonunun bitimine 6 hafta kala karl-heinz feldkamp gitti. 5 nisan 2008 günü iki yıllık ibb kariyeriyle abdullah avcı florya'dan içeri girip galatasaray'ın teknik direktörlük koltuğuna oturabilirdi. o koltuğa oturup son 6 hafta şampiyon yapsa, şampiyonluk apoleti ona ait olacaktı. kimse öncesini hatırlamazdı. 59 yaşında trabzon'da tatabildiği o duyguya, 45 yaşında ali sami yen stadında ulaşabilirdi. şampiyonluğun kaçtığı senaryoda da tabiiki sorumluluk abdullah avcı'da olacaktı. işte avcı bu riski al(a)madı. bu kumarı oynamadı. kariyerinin fırsatını tepti. "etik değildi", "ibb'nin 2 hafta sonra galatasaray'la maçı vardı" vs. hikaye. abdullah avcı'nın liderlik vasfı, karizması ve cesareti galatasaray teknik direktörlüğü için yeterli gelmedi. o koltuk ona büyük geldi.
bu konu her zaman aklımın bir köşesinde durur çünkü bütün kibirine rağmen bir "futbol adamı" olarak abdullah avcı'ya saygı duyarım. takdir etmem ama saygım vardır. avrupa kupası maçlarında yaşadığı sıkıntı başta olmak üzere kariyerini zayıflatan bütün hususlar da liderlik, karizma, cesaret gibi konulardaki noksanlığından/zayıflığından kaynaklı. benim bir galatasaraylı olarak hayal kırıklığım ise 2008 yılında ciddi ciddi abdullah avcı-galatasaray ve fatih terim-türk milli takımı ekseninde uzun yıllar iki kolda da ciddi bir başarı hikayesinin yazılabileceğini düşünmemdi. avcı daha 45 yaşındaydı ve önünde uzun yıllar vardı. bu uzun yıllar galatasaray'da geçebilirdi. galatasaray altyapısında çalışmış bir teknik direkör olan avcı teklifimizi reddettiğinde çok şaşırmıştım. galatasaray olarak biz bir şey kaybetmedik elbette bu cevaptan dolayı ama o çok şey kaybetti. kendisine ve kariyerine yazık etti.