32
maalesef dünyada her şeyi tamamen siyah veya tamamen beyaz olarak değerlendirme huyu yayılıyor, biz de bundan azade değiliz. havuzdan çekilmek de böyle bir eylem olmak zorunda değil.
aziz yıldırım türk futbolunu sürekli havuzdan çekilmekle tehdit ederken gülüyorduk; neden güldüğümüzüyse pek konuşmadık. çoğu insan bunun anlık hakem ve/veya kurul kararlarını etkilemek için yapılan altı boş bir tehdit olduğunu düşünerek gülüyordu. daha ufak bir kesim bunun finansal ve fiziksel olarak imkansızlığını vurguluyordu. kolay kısmı aradan çıkaralım; o günlerde bunun yapılabilmesi için fenerbahçe'nin kendi parasıyla on milyonlarca dolarlık yatırım yapmasının üstüne bir de çok ciddi paralara dekoder satması gerekiyordu. günümüzde x büyük spor kulübünün, en azından evindeki maçlarını yayınlatmak için herhangi bir ilk yatırım yapmasına gerek yok; vahşi bir streaming ormanında birbiriyle ölümüne kapışan abonelik bazlı servisler için böyle bir fırsat kaçırılmayacak derecede değerli. eski medyada hayal bile edilemeyecek teknik ve finansal imkanlar, bir büyük spor kulübünün "exclusive" yayıncısı olmak için anında önüne serilecektir.
teknik olarak kolay, finansal olaraksa çok faydalı olan bu eylemi olasılıksız kılan unsurlar, işin zor kısmı. galatasaray, türk futbol camiası denen rezalete ciddi bir gelir kazandırıyor. passo satışı, dekoder satışı, reyting, hepsinden de önemlisi meşruiyet sağlıyoruz buraya. her fırsatta, sanki herkes eşitmiş gibi, sahneye çıkıyoruz. ortalama insana "bakalım bu sene galatasaray mı, fenerbahçe mi, beşiktaş mı, trabzonspor mu kazanacak?" diye merak ettiriyoruz. acı olan şu ki, böyle bir ortamda bile başka iradelerin başka heveslerini gerçeğe dönüştürürken meşruiyet sağlamalarına yarayan bir aletten fazlası olarak görülmüyoruz. kurullar ve maşaları tarafından sürekli olarak aşağı itiliyoruz. gördüğümüz bu muamelenin üstüne, bir de finansal "havuzdan çekilmek", bu sistemde bizi açıktan parya yapar. zaten hiç sevmedikleri ve başarısız olmasını istedikleri ama kendilerine para kazandırdığı için varlığına tahammül etmek zorunda kaldıkları bir camia, kendilerine o parayı da kazandırmazsa eğer; bize yapacakları muameleyi düşünebiliyor musunuz? maçlarımız nasıl yönetilir? fikstürlerimiz nasıl ayarlanır? kurullar hakkımızda ne tür kararlar verir?
işte bu yüzden, sadece havuzdan değil sistemden tamamen çekilmek tartışılmalı.
aziz yıldırım türk futbolunu sürekli havuzdan çekilmekle tehdit ederken gülüyorduk; neden güldüğümüzüyse pek konuşmadık. çoğu insan bunun anlık hakem ve/veya kurul kararlarını etkilemek için yapılan altı boş bir tehdit olduğunu düşünerek gülüyordu. daha ufak bir kesim bunun finansal ve fiziksel olarak imkansızlığını vurguluyordu. kolay kısmı aradan çıkaralım; o günlerde bunun yapılabilmesi için fenerbahçe'nin kendi parasıyla on milyonlarca dolarlık yatırım yapmasının üstüne bir de çok ciddi paralara dekoder satması gerekiyordu. günümüzde x büyük spor kulübünün, en azından evindeki maçlarını yayınlatmak için herhangi bir ilk yatırım yapmasına gerek yok; vahşi bir streaming ormanında birbiriyle ölümüne kapışan abonelik bazlı servisler için böyle bir fırsat kaçırılmayacak derecede değerli. eski medyada hayal bile edilemeyecek teknik ve finansal imkanlar, bir büyük spor kulübünün "exclusive" yayıncısı olmak için anında önüne serilecektir.
teknik olarak kolay, finansal olaraksa çok faydalı olan bu eylemi olasılıksız kılan unsurlar, işin zor kısmı. galatasaray, türk futbol camiası denen rezalete ciddi bir gelir kazandırıyor. passo satışı, dekoder satışı, reyting, hepsinden de önemlisi meşruiyet sağlıyoruz buraya. her fırsatta, sanki herkes eşitmiş gibi, sahneye çıkıyoruz. ortalama insana "bakalım bu sene galatasaray mı, fenerbahçe mi, beşiktaş mı, trabzonspor mu kazanacak?" diye merak ettiriyoruz. acı olan şu ki, böyle bir ortamda bile başka iradelerin başka heveslerini gerçeğe dönüştürürken meşruiyet sağlamalarına yarayan bir aletten fazlası olarak görülmüyoruz. kurullar ve maşaları tarafından sürekli olarak aşağı itiliyoruz. gördüğümüz bu muamelenin üstüne, bir de finansal "havuzdan çekilmek", bu sistemde bizi açıktan parya yapar. zaten hiç sevmedikleri ve başarısız olmasını istedikleri ama kendilerine para kazandırdığı için varlığına tahammül etmek zorunda kaldıkları bir camia, kendilerine o parayı da kazandırmazsa eğer; bize yapacakları muameleyi düşünebiliyor musunuz? maçlarımız nasıl yönetilir? fikstürlerimiz nasıl ayarlanır? kurullar hakkımızda ne tür kararlar verir?
işte bu yüzden, sadece havuzdan değil sistemden tamamen çekilmek tartışılmalı.