155
belgeseli izlemedim ve sanırım izlemek de istemiyorum. "o zaman neye yorum yapıyorsun" diyecekler çıkacaktır. hem haklısınız hem de kendimce haklı tarafları anlatmak istiyorum.
yorum yapan fanatik galatasaray taraftarı ve fatih terim'i sevenlere bakıyorum, bir olmamışlık hissi alıyorum. sanırım hocanın karamelize edilmiş halini video-imaj yoluyla belgesel haline getirmişler. fatih hocamızın yeri her birimiz açısından çok değerlidir ve özeldir. ancak saatlerce süren video içerisinde ve ortada galatasaray olmadan fatih terim'i düşlediğimiz an sonsuz bir boşluk hissedebiliriz.
fatih terim başarısız olduğu bir dönem sonucu (gönderilmesini istemiyordum) çok sevdiği takımından gönderilmiştir. elbette başarısızlık da futbolun içerisinde var ama fatih hocamın dördüncü dönem futbolunda keyifle izlediğimiz maçlar çok az. çoğu zaman şahsım da dahil olmak üzere "allah kerim fatih terim" desek de, bazı işler yolunda gitmiyordu. zaten hoca sonrası torrent ile acayip bir hızla çöküş yaşadık. her neyse demek istediğim şeye kısaca geleyim.
bu belgesel 2012-2013 arası çekilmiş olsaydı, inanın hâlâ izlenir bir videobelge haline gelirdi. ama bu yönüyle sezgilerim çok da matah olmayan bir çalışmanın ortaya çıktığını söylüyor. aksine kakofoni ortamında da değiliz ama yine de galatasaray harici bir şey düşünülmeyen fatih terim için, belgeselinin bu ortamda çıkıyor oluşu, beni hiç mi hiç heyecanlandıran olgu değildi. çünkü fatih terim'i sevme sebebim de galatasaray'dır. bu yönüyle fatih terim'in anlatısının geçeceği bir çalışma, onun daha güzel anılarla galatasaray'dan son ayrıldığı döneme denk gelişini belirterek yukarıda yazmış idim.
çalışmayı kötülemek çabasında değilim. benim için önemli olan, tıpkı hocanın da bahsettiği "hikayeler" kısmıdır. yıllarca öykü yazmakla kafayı bozmuş biri olarak, hikayesi olmayan durumların sıkıcı bir monolog haline geleceğinin bilakis farkında olduğum için "terim" belgeselini en ufak izleme heyecanını duymadığımı belirtmek istiyorum.
her hafta "galatasaray daha iyi nasıl oynar, oynayabilir" diye düş kurarken, günler boyunca "terim" belgeseli üzerinden taraftarlar arasında bir heyecan fırtınası kopuyordu. bunu anlamsız buluyorum. örnek garip ve konu dışında gelebilir ama dar gelirli, kirada ya da sıkıntıda milyonlarca vatandaşın olduğu bir ülkede, sosyal konut projesi diyerek absürt bir çalışma ortaya koyup, gönül eğlendirmek, akılları bulandırmak insanın sinirini zıplatıyor değil mi? benim örnekle, belgesel arasında kurduğum korelasyonu hisler bakımından değerlendirmeye tabi tuttuğunuz an, sanırım daha iyi anlayacaksınız.
çok şahsi, dar pencerede sunulmuş bir çalışma ve gereksiz zamanlama. bu belgeselin "gelecek adına şöyle iyi doküman bırakacak" denildiğini hiç okumadım, duymadım. gerçekten ilgimi zerre çekmiyor ve zamanlama olarak rahatsız bulduğumu yazmak istiyordum.
belgeseli keyifle izlemiş olanlardan özür diliyorum. fatih terim'in galatasaray ile hikayelerini hep sevecek biriyim ama bu gömleğe ne bu ceket ne de kravat uymadı!
yorum yapan fanatik galatasaray taraftarı ve fatih terim'i sevenlere bakıyorum, bir olmamışlık hissi alıyorum. sanırım hocanın karamelize edilmiş halini video-imaj yoluyla belgesel haline getirmişler. fatih hocamızın yeri her birimiz açısından çok değerlidir ve özeldir. ancak saatlerce süren video içerisinde ve ortada galatasaray olmadan fatih terim'i düşlediğimiz an sonsuz bir boşluk hissedebiliriz.
fatih terim başarısız olduğu bir dönem sonucu (gönderilmesini istemiyordum) çok sevdiği takımından gönderilmiştir. elbette başarısızlık da futbolun içerisinde var ama fatih hocamın dördüncü dönem futbolunda keyifle izlediğimiz maçlar çok az. çoğu zaman şahsım da dahil olmak üzere "allah kerim fatih terim" desek de, bazı işler yolunda gitmiyordu. zaten hoca sonrası torrent ile acayip bir hızla çöküş yaşadık. her neyse demek istediğim şeye kısaca geleyim.
bu belgesel 2012-2013 arası çekilmiş olsaydı, inanın hâlâ izlenir bir videobelge haline gelirdi. ama bu yönüyle sezgilerim çok da matah olmayan bir çalışmanın ortaya çıktığını söylüyor. aksine kakofoni ortamında da değiliz ama yine de galatasaray harici bir şey düşünülmeyen fatih terim için, belgeselinin bu ortamda çıkıyor oluşu, beni hiç mi hiç heyecanlandıran olgu değildi. çünkü fatih terim'i sevme sebebim de galatasaray'dır. bu yönüyle fatih terim'in anlatısının geçeceği bir çalışma, onun daha güzel anılarla galatasaray'dan son ayrıldığı döneme denk gelişini belirterek yukarıda yazmış idim.
çalışmayı kötülemek çabasında değilim. benim için önemli olan, tıpkı hocanın da bahsettiği "hikayeler" kısmıdır. yıllarca öykü yazmakla kafayı bozmuş biri olarak, hikayesi olmayan durumların sıkıcı bir monolog haline geleceğinin bilakis farkında olduğum için "terim" belgeselini en ufak izleme heyecanını duymadığımı belirtmek istiyorum.
her hafta "galatasaray daha iyi nasıl oynar, oynayabilir" diye düş kurarken, günler boyunca "terim" belgeseli üzerinden taraftarlar arasında bir heyecan fırtınası kopuyordu. bunu anlamsız buluyorum. örnek garip ve konu dışında gelebilir ama dar gelirli, kirada ya da sıkıntıda milyonlarca vatandaşın olduğu bir ülkede, sosyal konut projesi diyerek absürt bir çalışma ortaya koyup, gönül eğlendirmek, akılları bulandırmak insanın sinirini zıplatıyor değil mi? benim örnekle, belgesel arasında kurduğum korelasyonu hisler bakımından değerlendirmeye tabi tuttuğunuz an, sanırım daha iyi anlayacaksınız.
çok şahsi, dar pencerede sunulmuş bir çalışma ve gereksiz zamanlama. bu belgeselin "gelecek adına şöyle iyi doküman bırakacak" denildiğini hiç okumadım, duymadım. gerçekten ilgimi zerre çekmiyor ve zamanlama olarak rahatsız bulduğumu yazmak istiyordum.
belgeseli keyifle izlemiş olanlardan özür diliyorum. fatih terim'in galatasaray ile hikayelerini hep sevecek biriyim ama bu gömleğe ne bu ceket ne de kravat uymadı!