1281
elano blumer, bu futbolcuya 2 şekilde bakar insanlar. birinci grup shaktar'da tanıyıp manchester city'de tapmaya başlayan insanlardır. bu insanlar elano'ya neden çok büyük sevgi besledi çünkü adam hem takım oyunu oynuyor hem de teknik özellikleriyle bireysel işler de yapıyordu. city'de oynarken yanında dietmar hamann, stephen ireland, martin petrov, michael johnson, gelson fernandes gibi ortasaha oyuncuları. micah richards, nedum onuoha, vedran Ćorluka, richard dunne, javier garrido gibi de defans oyuncular vardı. bu oyuncularla top oynayan bir ortasaha oyuncusu olan elano blumer defanstan top alacağı zaman ona top atacak defans oyuncularıyla ya da defans oyuncuları ona top atarken o yerini alırken şuankinden faha farklı düşünüyordu. kaldı ki city'de biraz daha hücuma yakın oynadığından dolayı hücum organizasyonlarında attığı pasları, alacağı pozisyonları ve hücum varyasyonlarındaki arkadaşlarının pozisyonlarını şimdikinden daha farklı organize ediyordu. peki bunları neden galatasaray'da yapamıyor bu adam. öncelikle ingiltere premier lig'i sonuncusu portsmouth ile türkcell süper lig lideri bursaspor maç yapsa bursaspor alır diyebilir miyiz? ben diyemem. italya serie a sonuncusu livorno ile bursaspor maç yapsa sonuç ne olur? ingiltere premier lig'inden championship'e düşen takım ile bizim süper lig şampiyonumuzun aldığı para hemen hemen aynı ise, hakem demeden, başkan demeden maç sonu görmüyorsak bu lig ile premier lig arasında uçurum vardır. dolayısıyla futbol kaliteli futbolcuyla oynanan bir oyunsa, bu fark oyuncu kalitesine de yansır. elano'yu 8 formamın 4'ünün onun forması olmasını sağlayacak kadar sevmemin sebebi futbolcu olmasıdır. topçu değil futbolcu. şöyle ki; hani bahsettim ya lig kalitesi diye işte bu kalite sadece aynı takımda oynayan futbolcuların oyununu değil, oyuncuların rakipleriyle arasındaki oyununu da etkiler. nasıl elano'nun stephen ireland ile oyununu bir kalite belli ediyorsa, manchester city'nin de arsenal,chelsea vb. karşısında oynadığı maçlar da bu kaliteyi belli eder. yani sözün özü elano galatasaray bünyesinde oynarken kendi kalitesini belli ettiği gibi, galatasaray'a karşı oynayan antalya gibi takımlar da elano'nun kalitesine etki eder. ingiltere'de oynarken kendisine rakip olan ve kendisinin takımındaki futbolcular ile bu ülkedekiler arasında uçurum vardır. bunun farkında kendisi de. kendisine topçu değil futbolcu dememin sebebi harry kewell, milan baros gibi futbol bilgisiyle bu lige monte olmuş olmasıdır, cristian baroni ve benzeri amipler gibi çirkeflikle değil. baktı ki türkiye liginde oynanan oyun tekme tokat futbol, gitti ek antrenmanlar yaptı, gitti boğuşmalara başladı. bunu kendisi için yaptı çünkü kendisi bu lige ayak uydurursa galatasaray bu ligde ilerler, kendisi milli takımda oynarsa galatasaray dünyada duyulur.
diğer oynadığı kulüplerde de total futbol oynamamıştır kendisi, sistem farklılığı vardır arada. esasında suç kendisini getirende. bu ülkede total futbol,sistem, 4 3 3, ideoloji, düşünce, takım oyunu, duran top organizasyonu, futbolun güzelliği, isim yapma bilmem ne olmuyor kardeşim. ceylan gibi seke seke top oynacak adam getireceksin alex gibi, ya da ülkedeki çirkef sürüsünden birilerini alacaksın. yani futbolcu değil topçu alacaksın. bu paragrafta yazdıklarımı birçok arkadaşım daha önce gündeme getirdi ancak bunları yukardaki paragrafla yoğurarak okursanız bu adam ne diyor diye daha iyi anlarsınız. takım oyunu oynamak, yanında oynayan adamların sıçıklarını temizlemek, tekmeden yılmamak yerine ileri gidip bir gol atsa maçın adamı olacağını düşünmeyen bir adamdır kendisi çünkü. onu o mevkide oynatan hoca da günü kurtarmak derdinde olmadığından eski elano'yu izleyemiyoruz. bu sene de izleyemeyeceğiz zaten ama dünya kupasında oynarsa nasıl farklı olacaktır hepimiz göreceğiz.
unutmadan bir de ikinci grup var bir de. bunlar rıdvan dilmen ve saz arkadaşları. messi'den başka yabancı futbolcu bilmeyen. türkiye sınırları içerisinde 1980'lerin futboluyla günümüz futbolunu harmanlamaya çalışan suratsızlar. bunlara birşey söylemeye gerek yok, zira hepimiz ne olduklarını biliyoruz bu tip insanların. biz galatasaray olarak kurulduğumuz zaman başladık ingilizlere kafa tutmaya, kurulduğumuzda başladık hedefimiz yabancıları yenmek diye.o yüzden dünya futboluyla iç içe olmak zorundayız, o yüzden galatasaray türkiye'dir deriz. bu galatasaray artık hadi gülüm, hadi hayatım, yallah tazyik gibi oyun mantalitesiyle oynamak yerine elano gibi takım oyuncularıyla bir yere gelebilir.
elano'nun oyundan çıkıp da takımın gidişatının düzeldiğini ya da aynı doğrultuda gittiğini görmedim bu sene. bu bile galatasaray futbol takımının bariz bir eksikliğinin göstergesidir. çok kötü denildiğinde, bu adam ne işe yarar denildiğinde, bu bildiğimiz elano değil denildiğinde bile bulutların arkasında çıktı onun oyuna katkısı. tekrar söyleyip kapanışı yapmak gerekirse bu ülkede alışık olmadığımız bir oyuncu tipidir elano, bu ülkenin alışık olmadığı bir oyunun oyuncusudur elano. çünkü bu ülkede futbol dendiğinde akla kavga, dövüş, şike, mafya, tekme tokat futbol, futbol sadece sahada kazanılmaz, eyyam, anasının nikahı gibi kavramlar geldiği için futbolun bir kollektif bir iş olduğunun farkında insanlar bir şekilde düşüş yaşıyor. 35 yaşındaki hagi ek idman yapıyorsa, 32 yaşındaki harry kewell ek idman yapıyorken aydın yılmaz'a gel sende şut çalış dediğinde aydın yemekhaneye kaçıyorsa, ümit karana şut çalış denildiğinde sırıtıp gidiyorsa bu ülkede futbola farklı bakılıyordur. ben brezilyalı bir futbolcu olsam, hemde dünya çapında değeri olan bir futbolcu olsam galatasaray'a gelirmiydim. ya da bu ligde devam eder miydim bilmem ama bu adam giderse bir baraj doldururuz ağlayarak gibime geliyor.
diğer oynadığı kulüplerde de total futbol oynamamıştır kendisi, sistem farklılığı vardır arada. esasında suç kendisini getirende. bu ülkede total futbol,sistem, 4 3 3, ideoloji, düşünce, takım oyunu, duran top organizasyonu, futbolun güzelliği, isim yapma bilmem ne olmuyor kardeşim. ceylan gibi seke seke top oynacak adam getireceksin alex gibi, ya da ülkedeki çirkef sürüsünden birilerini alacaksın. yani futbolcu değil topçu alacaksın. bu paragrafta yazdıklarımı birçok arkadaşım daha önce gündeme getirdi ancak bunları yukardaki paragrafla yoğurarak okursanız bu adam ne diyor diye daha iyi anlarsınız. takım oyunu oynamak, yanında oynayan adamların sıçıklarını temizlemek, tekmeden yılmamak yerine ileri gidip bir gol atsa maçın adamı olacağını düşünmeyen bir adamdır kendisi çünkü. onu o mevkide oynatan hoca da günü kurtarmak derdinde olmadığından eski elano'yu izleyemiyoruz. bu sene de izleyemeyeceğiz zaten ama dünya kupasında oynarsa nasıl farklı olacaktır hepimiz göreceğiz.
unutmadan bir de ikinci grup var bir de. bunlar rıdvan dilmen ve saz arkadaşları. messi'den başka yabancı futbolcu bilmeyen. türkiye sınırları içerisinde 1980'lerin futboluyla günümüz futbolunu harmanlamaya çalışan suratsızlar. bunlara birşey söylemeye gerek yok, zira hepimiz ne olduklarını biliyoruz bu tip insanların. biz galatasaray olarak kurulduğumuz zaman başladık ingilizlere kafa tutmaya, kurulduğumuzda başladık hedefimiz yabancıları yenmek diye.o yüzden dünya futboluyla iç içe olmak zorundayız, o yüzden galatasaray türkiye'dir deriz. bu galatasaray artık hadi gülüm, hadi hayatım, yallah tazyik gibi oyun mantalitesiyle oynamak yerine elano gibi takım oyuncularıyla bir yere gelebilir.
elano'nun oyundan çıkıp da takımın gidişatının düzeldiğini ya da aynı doğrultuda gittiğini görmedim bu sene. bu bile galatasaray futbol takımının bariz bir eksikliğinin göstergesidir. çok kötü denildiğinde, bu adam ne işe yarar denildiğinde, bu bildiğimiz elano değil denildiğinde bile bulutların arkasında çıktı onun oyuna katkısı. tekrar söyleyip kapanışı yapmak gerekirse bu ülkede alışık olmadığımız bir oyuncu tipidir elano, bu ülkenin alışık olmadığı bir oyunun oyuncusudur elano. çünkü bu ülkede futbol dendiğinde akla kavga, dövüş, şike, mafya, tekme tokat futbol, futbol sadece sahada kazanılmaz, eyyam, anasının nikahı gibi kavramlar geldiği için futbolun bir kollektif bir iş olduğunun farkında insanlar bir şekilde düşüş yaşıyor. 35 yaşındaki hagi ek idman yapıyorsa, 32 yaşındaki harry kewell ek idman yapıyorken aydın yılmaz'a gel sende şut çalış dediğinde aydın yemekhaneye kaçıyorsa, ümit karana şut çalış denildiğinde sırıtıp gidiyorsa bu ülkede futbola farklı bakılıyordur. ben brezilyalı bir futbolcu olsam, hemde dünya çapında değeri olan bir futbolcu olsam galatasaray'a gelirmiydim. ya da bu ligde devam eder miydim bilmem ama bu adam giderse bir baraj doldururuz ağlayarak gibime geliyor.