8
sezon sonu tatilinden bağımsız olarak değerlendirilmesi yanlış olan dönem. ancak bizim türk takımlarında genelde her sezon yeni bir hoca, yeni bir staff ve yeni bir düzen demek olduğu için her hazırlık dönemi farklı şekillerde cereyan eder. o bakımdan teoride olmasa da pratikte her sezon kampı farklı sonuçlar doğurabilmektedir.
oysa ki "tatil" dönemi profesyonel sporcularda gezme tozma değil, bir dinlenme ve iyileşme dönemidir. bu dönemde de belli hedefler tutturulması, belli limitlerin içinde kalınması gerekir. kısa süreli bir "off" sürecinden sonra performans ve kondisyon kaybını minimumda tutmak için bir program dahilinde çalışılması gerekir ki sezon hazırlık kampına sadece sporcunun bireysel çalışmayla edinemeyeceği maç kondisyonuna yönelik yüklemeler kalsın...
ancak sezon bitiminde belli bir kondisyonda ve %7-8 yağ oranıyla giden futbolcu 6-8 hafta gibi çok da uzun olmayan bir sürede %12-13 hatta %14 gibi yağ oranlarıyla geri gelirse, sezon öncesi kampını sadece yağ yakmaya çalışarak geçirmek zorunda kalır. oyuncu grubunun içinde bu durumda olanların sayısı arttıkça sezon öncesi yüklemesi de yarım yamalak bir şey olur.
bunun dışarıya yansıması da antrenmanda sergio oliveira ile hamza akman son dakikalarına berabere girilmiş derbi maçı ciddiyetinde mücadele verirken iki adım ilerde göt göte verip dengede durmaya çalışan ömer bayram - aytaç kara ikilisi olur.
atletik kapasite olarak imrendiğimiz avrupa takımlarında teknik ekipler, özellikle de bu işlerle uğraşanlar kolay kolay değişmediği için sezon öncesi hazırlık dönemi aslında bir önceki sezonun bitimi ile başlar. futbolcular ligin son maçından sonra dağılırken tatil döneminin programı, sezon öncesi hazırlık kampı tarihi ile birlikte gün gün hazır ve ellerinde olur. günü gelip de bir araya geldiklerinde programlarına sadece bireysel çalışmayla edinemeyecekleri maç kondisyonunu kazanmak için yapılacak toplu çalışmalar eklenir. bizimkiler gibi 1 aya yakın süre yükleme ihtiyacı duymaktansa birkaç hazırlık maçı için dolaşmak dışında ekstra bir çabaya ihtiyaçları olmaz.
buna rağmen "bizimkiler" ekim ayı gibi az biraz kendini bulurken bunlar sezon başına 1 ya da 2 hafta kala zımba gibi olurlar. eleme turlarında bizimkilere denk gelirse eze eze yenip giderler. sonra da kendi aramızda sezon başı kampı gerekli mi değil mi diye tartışır dururuz, fikstür çıkınca takımın hangi hafta hazır olacağını falan hesaplamaya çalışırız...
oysa ki "tatil" dönemi profesyonel sporcularda gezme tozma değil, bir dinlenme ve iyileşme dönemidir. bu dönemde de belli hedefler tutturulması, belli limitlerin içinde kalınması gerekir. kısa süreli bir "off" sürecinden sonra performans ve kondisyon kaybını minimumda tutmak için bir program dahilinde çalışılması gerekir ki sezon hazırlık kampına sadece sporcunun bireysel çalışmayla edinemeyeceği maç kondisyonuna yönelik yüklemeler kalsın...
ancak sezon bitiminde belli bir kondisyonda ve %7-8 yağ oranıyla giden futbolcu 6-8 hafta gibi çok da uzun olmayan bir sürede %12-13 hatta %14 gibi yağ oranlarıyla geri gelirse, sezon öncesi kampını sadece yağ yakmaya çalışarak geçirmek zorunda kalır. oyuncu grubunun içinde bu durumda olanların sayısı arttıkça sezon öncesi yüklemesi de yarım yamalak bir şey olur.
bunun dışarıya yansıması da antrenmanda sergio oliveira ile hamza akman son dakikalarına berabere girilmiş derbi maçı ciddiyetinde mücadele verirken iki adım ilerde göt göte verip dengede durmaya çalışan ömer bayram - aytaç kara ikilisi olur.
atletik kapasite olarak imrendiğimiz avrupa takımlarında teknik ekipler, özellikle de bu işlerle uğraşanlar kolay kolay değişmediği için sezon öncesi hazırlık dönemi aslında bir önceki sezonun bitimi ile başlar. futbolcular ligin son maçından sonra dağılırken tatil döneminin programı, sezon öncesi hazırlık kampı tarihi ile birlikte gün gün hazır ve ellerinde olur. günü gelip de bir araya geldiklerinde programlarına sadece bireysel çalışmayla edinemeyecekleri maç kondisyonunu kazanmak için yapılacak toplu çalışmalar eklenir. bizimkiler gibi 1 aya yakın süre yükleme ihtiyacı duymaktansa birkaç hazırlık maçı için dolaşmak dışında ekstra bir çabaya ihtiyaçları olmaz.
buna rağmen "bizimkiler" ekim ayı gibi az biraz kendini bulurken bunlar sezon başına 1 ya da 2 hafta kala zımba gibi olurlar. eleme turlarında bizimkilere denk gelirse eze eze yenip giderler. sonra da kendi aramızda sezon başı kampı gerekli mi değil mi diye tartışır dururuz, fikstür çıkınca takımın hangi hafta hazır olacağını falan hesaplamaya çalışırız...