24
öss'ye gireceğim sene. sınavdan 40 gün önce. çok çalışıyoruz ya halı sahada maç yapıp kafa dağıtacağız. ben michael jordan misali uğurlu şortumu giyip, canavar gibi koşmaya başlıyorum halısahada. koşuyorum ama takıma katkım hüseyin çimşir kadar. yine bu boş koşuların birinde gereksiz cengaverlik gösteriyorum, tekmeye kafa uzatma tabirini gerçekleştiriyorum ancak adam benden önce davranıp topa vuruyor ve o top benim sol gözümde patlıyor.
ilk olarak benim yavşak arkadaşlarım benim gözümü tutarak yerde kıvranmalarıma inanmadılar. seçilmiş yavşaklardan birinin: " ne kadar kıvrandın amına koyim al topu tamam."cümlesini duyuyorum bir ara. durumun vehameti anlaşıldı tabi. ben gözümü yavaş yavaş açınca ortalığı bembeyaz görmeye başladım. tek seçebildiğim halısahanın ışıklarıydı. işte bu yavşak arkadaşlarımın birinin arabasıyla hastaneye doğru yol almaya başladım ama yol boyunca konuşulan konu timsahların çiftleşmesiydi. hayır arkadaşlarım belgesel izleyen adamlar değildi. muhtemelen kanal değiştirirken çiftleşen timsahlar ilgilerini çekmiştir konulu sapıkların.
hastaneye vardığımızda doktor gözümü muayene ederken, ben olayın tüm vehametine rağmen, eski türk filmlerini anımsatan şu yavşakça cümleyi kurdum: "görebilecek miyim doktor"ulan gözünün teki bembeyaz görüyor, sen işin taşağındasın. ee tabi bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyle diye boşa dememişler.
neyse efendim, ben gözümün içini kanatmayı becermiş hastanade birkaç hafta yatmak zorunda kalmıştım. tabi burada oda arkadaşları bayağı önem taşıyor. zira narkozun etkisinde doktora ana avrat kayıp hastaneyi inleten hastalarla ya da "bu top yüzünden kör olan var" diye moral veren amcalarla muhattap olabiliyorsunuz. yine de bana almanya'dan aldığı kaliteli diş fırçasını göstererk moralimi düzeltmişti amca. zira o kadar kaliteliymiş ki 7 senedir aynı fırçayı kullanıyormuş amcam.
sonuca geldiğimizde sınav öncesi 40 gün heba oldu ama yine de girebildik biryerlere. uğurlu şort mu? hayatına yer bezi olarak devam etmekte...
ilk olarak benim yavşak arkadaşlarım benim gözümü tutarak yerde kıvranmalarıma inanmadılar. seçilmiş yavşaklardan birinin: " ne kadar kıvrandın amına koyim al topu tamam."cümlesini duyuyorum bir ara. durumun vehameti anlaşıldı tabi. ben gözümü yavaş yavaş açınca ortalığı bembeyaz görmeye başladım. tek seçebildiğim halısahanın ışıklarıydı. işte bu yavşak arkadaşlarımın birinin arabasıyla hastaneye doğru yol almaya başladım ama yol boyunca konuşulan konu timsahların çiftleşmesiydi. hayır arkadaşlarım belgesel izleyen adamlar değildi. muhtemelen kanal değiştirirken çiftleşen timsahlar ilgilerini çekmiştir konulu sapıkların.
hastaneye vardığımızda doktor gözümü muayene ederken, ben olayın tüm vehametine rağmen, eski türk filmlerini anımsatan şu yavşakça cümleyi kurdum: "görebilecek miyim doktor"ulan gözünün teki bembeyaz görüyor, sen işin taşağındasın. ee tabi bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyle diye boşa dememişler.
neyse efendim, ben gözümün içini kanatmayı becermiş hastanade birkaç hafta yatmak zorunda kalmıştım. tabi burada oda arkadaşları bayağı önem taşıyor. zira narkozun etkisinde doktora ana avrat kayıp hastaneyi inleten hastalarla ya da "bu top yüzünden kör olan var" diye moral veren amcalarla muhattap olabiliyorsunuz. yine de bana almanya'dan aldığı kaliteli diş fırçasını göstererk moralimi düzeltmişti amca. zira o kadar kaliteliymiş ki 7 senedir aynı fırçayı kullanıyormuş amcam.
sonuca geldiğimizde sınav öncesi 40 gün heba oldu ama yine de girebildik biryerlere. uğurlu şort mu? hayatına yer bezi olarak devam etmekte...