529
hakkında okuduklarımın, aklıma sportif aş’nin halka açılmasına ilişkin bir hikayeyi getirdiği eski başkanımız.
sportif a.ş 2002 de halka açılacağı zaman, o dönemki “dahi” yöneticilerimiz, kulübün tüm gelirlerini sportif a.ş’ye, tüm giderlerini derneğe yüklemişti. bu şekilde halka açılacak şirketin yatırım cazibesinin artması hedeflenmiş, yatırımcı için her zaman kar üretecek bir şirket haline getirilmişti. fakat hesaplan(a)mayan konu şuydu: galatasaray ne kadar zarar ederse etsin bu şirket suni bir kar ediyor, ve futbolcu maaşı ödeyemezken yatırımcılarına temettü ödemek zorunda kalıyordu. bu konu 2010’ da adnan polat tarafından güç bela çözülene kadar resmen kulübün belini büktü.
bu alakasız örneği niye verdin derseniz, faruk süren’e “tarihin en kötü başkanı” sıfatı yakıştırılırken, aynen derneğe kulübün tüm giderlerinin yüklendiği gibi kendisine de bir dönemin bütün günahlarının yüklendiğini hissediyorum. bundan 25 sene önce, futbolda başarının ne olduğunu ilk kez tecrübe eden insanlara dönüp 25 yıl sonra, “ama başarıyı gelire dönüştüremedi” demek bence biraz abes kaçıyor.
kendisi fatih terim’e fırsat vermiş, zor zamanında arkasında durmuş, ismini dünyaya kazımasını sağlayacak bir kadro kurmuş, o olmasa fatih terim ulaşmış olduğu “efsane” mertebesine ulaşamayacak belki. o hepimizin kıvanç duyduğu şampiyonluk sayıları, yıldızlar filan hayal olacak, tarihin akışı değişecek yahu. ama tüm bunlar bir kenara bırakılıyor, bir dönemin tüm eksileri faruk süren’in hesabına yazılıyor. bunu hakkaniyetli bulmuyorum.
sportif a.ş 2002 de halka açılacağı zaman, o dönemki “dahi” yöneticilerimiz, kulübün tüm gelirlerini sportif a.ş’ye, tüm giderlerini derneğe yüklemişti. bu şekilde halka açılacak şirketin yatırım cazibesinin artması hedeflenmiş, yatırımcı için her zaman kar üretecek bir şirket haline getirilmişti. fakat hesaplan(a)mayan konu şuydu: galatasaray ne kadar zarar ederse etsin bu şirket suni bir kar ediyor, ve futbolcu maaşı ödeyemezken yatırımcılarına temettü ödemek zorunda kalıyordu. bu konu 2010’ da adnan polat tarafından güç bela çözülene kadar resmen kulübün belini büktü.
bu alakasız örneği niye verdin derseniz, faruk süren’e “tarihin en kötü başkanı” sıfatı yakıştırılırken, aynen derneğe kulübün tüm giderlerinin yüklendiği gibi kendisine de bir dönemin bütün günahlarının yüklendiğini hissediyorum. bundan 25 sene önce, futbolda başarının ne olduğunu ilk kez tecrübe eden insanlara dönüp 25 yıl sonra, “ama başarıyı gelire dönüştüremedi” demek bence biraz abes kaçıyor.
kendisi fatih terim’e fırsat vermiş, zor zamanında arkasında durmuş, ismini dünyaya kazımasını sağlayacak bir kadro kurmuş, o olmasa fatih terim ulaşmış olduğu “efsane” mertebesine ulaşamayacak belki. o hepimizin kıvanç duyduğu şampiyonluk sayıları, yıldızlar filan hayal olacak, tarihin akışı değişecek yahu. ama tüm bunlar bir kenara bırakılıyor, bir dönemin tüm eksileri faruk süren’in hesabına yazılıyor. bunu hakkaniyetli bulmuyorum.

