66
ulu önderimizin bir lafı vardır hiç aklımdan çıkmaz; '' vatanını en çok seven, işini en iyi yapandır '' diye.
şimdi bu lafı uzun uzadıya açıklarım, kitap yazacak kadar söz söylerim üzerinde ancak sözlüğün içeriğini aşmayayım ve konuma geleyim. şöyle ki;
yol göstericim olarak kabul ettiğim bu büyük insanın bu sözü hakkında iki bakış açısı koydum kendime. ilki gerçek anlam, okuduğumda ne anlıyorsam o. konuyla ilgili olan ikinci bakış açım da galatasaraylılık üzerine. öncelikle kendimi en galatasaraylı görmüyorum. kimsenin galatasaraylılığını konuşacak değilim. bu sözden şunu anlıyorum ki galatasaraylı olmayı lütuf gören ve bunu bir inanış haline getiren insanlara bu söz çok şey anlatmalıdır. 21 yaşında, bütçesi belli, izmir'de yaşayan bir galatasaraylı olarak ben galatasaray dergisine aboneyim. galatasaray spor kulübü izmir'e geldiğinde işi gücü bırakırım. maddiyat ve öğrencilik hayatı dolayısıyla evimde çatalla çekebilen bir tv var, digitürk falan yok. dolayısıyla kahvelerde, maçları veren yerlerde takip ederim. takibi en kolay olduğu için futbol maçlarını hayatta kaçırmam. 1997 senesinden beri izlemediğim futbol maçı yoktur 2 tanesi hariç. o 2 tanesi yüzünden gece yatamamıştım da ondan yoktur kaçırdığım maç. kıştan başlarım yeni sezon formalarını alabilmek için para biriktirmeye. alışverişe çıktığımda önce açılışı galatasaray store'de yaparım. iddaa'yı gsbilyoner'de oynarım. öğrenci olduğum için galatasaray bonus card'ım yok. param oldukça da ali sami yen'e giderim. tabi bunların olmasında benim en büyük hazzımın galatasaray olması ve bunları yapabilecek maddi imkanlara sahip olmam var. bunlara sahip olmayan kişiyle zaten sorunum yok. dolayısıyla bu sözü kendime yol gösterici olarak aldım desem haksız sayılmam kanatimce.
ancak; imkanı olupta bunların hiçbirini yapmayan, galatasaray için kılını kıpırdatmayan ama ne ironiktir ki galatasaray futbol takımı başarılı olduğunda yıllanmış formasıyla etrafta dolanan nasıl koyduktan başka birşey söylemeyen galatasaraylılardan bıktım. elbette ki kimsenin galatasaraylılığını ölçmek benim haddime değildir. ben inandığım bir söz doğrultusunda yaşıyorum galatasaraylılığımı. ancak o gösteriş galatasaraylılarıyla bu sözlükteki galatasaraylılar arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. buradaki büyük galatasaray taraftarına hakaret ediyorlar gibime geliyor o gösteriş galatasaraylıları. dövesim geliyor, buradaki entrylerin çıktısını alıp suratlarına fırlatasım geliyor. ama şiddete karşıyım.
bu sözlerim belirli bir kişiye değil günlük hayatta karşılaştığım bu tip taraftarlaradır. isyana yatkın bir bedenin haykırışıdır. hayatımın geri kalanını adaletle hakla hukukla uğraşarak geçireceğim için bu iki galatasaraylı portresi arasındaki haksızlıktır bu isyana sebep olan.
şimdi bu lafı uzun uzadıya açıklarım, kitap yazacak kadar söz söylerim üzerinde ancak sözlüğün içeriğini aşmayayım ve konuma geleyim. şöyle ki;
yol göstericim olarak kabul ettiğim bu büyük insanın bu sözü hakkında iki bakış açısı koydum kendime. ilki gerçek anlam, okuduğumda ne anlıyorsam o. konuyla ilgili olan ikinci bakış açım da galatasaraylılık üzerine. öncelikle kendimi en galatasaraylı görmüyorum. kimsenin galatasaraylılığını konuşacak değilim. bu sözden şunu anlıyorum ki galatasaraylı olmayı lütuf gören ve bunu bir inanış haline getiren insanlara bu söz çok şey anlatmalıdır. 21 yaşında, bütçesi belli, izmir'de yaşayan bir galatasaraylı olarak ben galatasaray dergisine aboneyim. galatasaray spor kulübü izmir'e geldiğinde işi gücü bırakırım. maddiyat ve öğrencilik hayatı dolayısıyla evimde çatalla çekebilen bir tv var, digitürk falan yok. dolayısıyla kahvelerde, maçları veren yerlerde takip ederim. takibi en kolay olduğu için futbol maçlarını hayatta kaçırmam. 1997 senesinden beri izlemediğim futbol maçı yoktur 2 tanesi hariç. o 2 tanesi yüzünden gece yatamamıştım da ondan yoktur kaçırdığım maç. kıştan başlarım yeni sezon formalarını alabilmek için para biriktirmeye. alışverişe çıktığımda önce açılışı galatasaray store'de yaparım. iddaa'yı gsbilyoner'de oynarım. öğrenci olduğum için galatasaray bonus card'ım yok. param oldukça da ali sami yen'e giderim. tabi bunların olmasında benim en büyük hazzımın galatasaray olması ve bunları yapabilecek maddi imkanlara sahip olmam var. bunlara sahip olmayan kişiyle zaten sorunum yok. dolayısıyla bu sözü kendime yol gösterici olarak aldım desem haksız sayılmam kanatimce.
ancak; imkanı olupta bunların hiçbirini yapmayan, galatasaray için kılını kıpırdatmayan ama ne ironiktir ki galatasaray futbol takımı başarılı olduğunda yıllanmış formasıyla etrafta dolanan nasıl koyduktan başka birşey söylemeyen galatasaraylılardan bıktım. elbette ki kimsenin galatasaraylılığını ölçmek benim haddime değildir. ben inandığım bir söz doğrultusunda yaşıyorum galatasaraylılığımı. ancak o gösteriş galatasaraylılarıyla bu sözlükteki galatasaraylılar arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. buradaki büyük galatasaray taraftarına hakaret ediyorlar gibime geliyor o gösteriş galatasaraylıları. dövesim geliyor, buradaki entrylerin çıktısını alıp suratlarına fırlatasım geliyor. ama şiddete karşıyım.
bu sözlerim belirli bir kişiye değil günlük hayatta karşılaştığım bu tip taraftarlaradır. isyana yatkın bir bedenin haykırışıdır. hayatımın geri kalanını adaletle hakla hukukla uğraşarak geçireceğim için bu iki galatasaraylı portresi arasındaki haksızlıktır bu isyana sebep olan.