29525
4 yıl 25 gün önce galatasaray, yarım kalan öyküsüne; türk futbolunda bir takıma destek olan herkesin kendi takımının başında görmek isteyeceği efsanevi figürüyle fatih terim ile yeniden kavuştu. yediden yetmişe tüm galatasaraylıların milenyumun başından beri yaşadığı tüm büyük mutluluklarda, geri dönüşlerde, başını yastığa rahatça koyduğu her günde imzası olan fatih terim, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla aslında herkesin içindeki soruyu dile getirdi: ‘’nerede kalmıştık?’’
2017-2018 yılında dursun özbek başkanlığı ve igor tudor yönetimiyle yeniden yapılanan galatasaray, ligde yaptığı fırtına gibi giriş sonrası üst üste yaşadığı puan kayıplarıyla ivmesini kaybetmiş, camia özlenen başarılı günlerine geri dönmek için gün sayıyordu. bir çıkmazın içerisinde sayısız eleştiriye maruz kalan dursun özbek, 4 yıllık finansal fair play cezasının orta yerinde efsanevi figür ile anlaşmış; fatih terim için yeniden bir kahramanlık öyküsünün yazılabileceği ortam hazır hale gelmişti. 1996 yılında bulduğu şansı; kişiliği, karakteri, öğrenme içgüdüsü ve şansıyla sürdüren ve 2000 yılında türk futbolunun gördüğü en büyük başarıyla taçlandıran fatih terim; bu tarihten sonra galatasaray’a attığı her imzada, hep bir kahramanlaşma öyküsünün başrolü olma fikriyle masabaşındaydı.
2 yıl süresince inişli çıkışlı geçen sezonlarda mutlu sona ulaşan, özellikle ikincisinde ikonik bir şampiyonluk hikayesi yazmayı başaran terim’e 19.05.2019 tarihinde başakşehir futbol kulübü’nün elinden aldığı şampiyonluk gecesi sorulsa, futbol literatüründen tek dileği sayısız şampiyonluk yaşamak ya da hayaini kurduğu uefa şampiyonlar ligi finalini oynamak değil, galatasaray’ın dönüşümünü, onlarca yıl sürdürülebilecek bir altyapı başarısını, emekliliğinden hatta ve hatta vefatından sonra bile kendisinin kulübün efsaneleri içerisinde en tepeye yazılmasını sağlayacak yapıyı kurmak olurdu. türkiye’nin en fazla şampiyonluk yaşamış, uzunca yıllar şampiyonluk yaşamayacak olsa dahi, başında efsanesi, sayısız başarıları ve güncel başarılardan kaynaklanacak sabrı ile arkasında milyonlarca taraftarı olan galatasaray; türkiye’de, yapılanmayı kaldırabilecek tek camiaydı.
kulübün karşısında duran kocaman duvar ise: finansal fair play… bu yapılanmanın temellerini atamayan galatasaray’ın, kiralık oyuncularıyla elde etmeye çalıştığı başarılar, yüz yılda bir yaşanacak pandemi ile sekteye uğrayacak, yükselen form durumu, pandemi nedeniyle verilen aradan sonra tepetaklak olarak terim yönetiminde bu denli başarısız ilk sezon olarak tarihin tozlu raflarında yerini alacaktı.
hemen ertesi sezona yeni umutlarla başlayan terim ve ekibi, taraftarının bile yeniden umudunu kestiği, homurdanmaların, oyun eleştirilerinin başladığı sezonda beşiktaş ile kıyasıya bir şampiyonluk yarışına girecek, gol averajıyla kaybedilen bir sezon olarak tüm galatasaraylıların içinde bir ukde olarak kalacaktı.
4 yıl süren 4. fatih terim döneminde yaşananların son perdesi öncesi, doğrusu yanlışı; haklısı haksızı ile, oyunun tüm diğer paydaşlarını dışarıda bırarak süreci böyle özetleyebiliriz.
en heyecanlı yere geldiğimizde; ilerleyen yaşına, elde ettiği sayısız başarılara rağmen türkiye’nin ve galatasaray’ın en ikonik figürün bile kalbini pırpır ettiren; ‘’geleceğin galatasaray’ı’’ projesi, sona eren finansal fair play dönemi ve uefa ile uzlaşılması sonrası hayata geçmeye hazırdı. galatasaray, hala türkiye’nin sayısal anlamda süper lig’deki en başarılı futbol kulübü olma başarısını elinde tutmakta, başında efsanevi figürüyle yola devam etmekte, neredeyse tüm galatasaraylıların barışçıl algısı ile üzerinde uzlaştığı yeni, genç ve dinamik başkanıyla sezona hazırlanıyordu. bu sefer tek bir eksik vardı: arkasında milyonlarca taraftarıyla yepyeni başarıların yoluna gitmek isteyen galatasaray, özellikle trajik sona eren ikinci sezon sonrası sabrını kaybetmiş, daha önce alıştığı fatih terim takımlarından beklediği oyun olan dominant hücum futboluna hasret kalmıştı.
aradan geçen dört yıllık süreçte; değişen yönetimler, değişen ekipler, değişen duygu durumları ve değişen taraftar profili ortadayken; değişmeyen tek şey fatih terim ve üst akıl ekibiydi. ‘’güç zehirler…’’ ya da ‘’güç tek el hakimiyetindeyken başarı bir nefes kadar uzaktır.’’ gibi klişe; fatih terim’in yapısı ve karakteriyle asla örtüşmeyecek, galatasaraylılığın yanından geçmeyecek cümlelerle özetlenemeyecek bir dönemin içerisinde; genç, finansal olarak sürdürülebilirliği olduğu düşünülen, başarının gelmesi halinde geleceğin doğru olacağına inanan isimlerle yapılan sözleşmeler, tüm bu genç, dinamik ekibin başında son iki yılını başarısız olarak geçirmesine karşın galatasaray camiasının, taraftarının en güvendiği isimle çıkılan yolda galatasaray, dosta güven veriyordu.
olmadı… tek kelimeyle ‘’doğru proje’’ bu ana kadar uygulanamadı. projenin doğruluğuna, türk futboluna yararına, galatasaray’ın en öncü olduğu temeline olan inanç sarsılmadı, sarsılmamalı. bu yol üzerinde galatasaray’ın en ikonik figürü kendini feda etti. keyifle; tüm diğer kulüplerin yaptığı gibi, milyonlar saçarak sürdürülebilirliği olmayan sporcularla günlük başarılar yoluna gidebilecek, kimsenin gıkını çıkarmadan gelen günlük başarılarla ayakta alkışlayacağı fatih terim ve galatasaray takımı, yepyeni bir yapılanma içerisinde bugün 16.01.2022 günü her biri başka noktada olan dağınık bir yapı haline dönüştü.
dile kolay, 30 milyon olduğu söylenen galatasaray taraftarı, türk insanının sosyoekonomik durumu, davranışı ve kulübüne bağlılığı ekseninde; her ne kadar ki mevcut düzenin büyük bir paydaşı dahi olsa; bir başrol oyuncusu olmayı hikayenin bu kısmına kadar başaramadı. her sabah kalkıp işine giden, üzerine düşeni yapan, toplantıdan toplantıya koşan, sektöründe, uzmanlığında işini geliştirmenin yollarını arayan, patronuyla, müdürüyle iyi geçinmeye ve evine ekmek götürmeye çalışan milyonlarca insan, kendi hikayenin başrolleri olmak zorundaydı. bu hikayenin başrolleri: fatih terim, burak elmas, galatasaray’ın yatırım yaptığı genç sporcular ve ortak buluşma noktaları galatasaray’dı.
1481 günlük süreçte fatih terim yönetimindeki galatasaray; olumlu, olumsuz bir çok eleştirinin hedefinde kaldı. peki ya fatih terim ayrılığı? yol ayrımında galatasaray taraftarı bambaşka iki yola döndü kendi içinde. galatasaray, en değerli figürünün rüyalarını süsleyen, kalbini pırpır ettiren, bu yaşında bunca başarı sonrası girmek zorunda olduğunu düşündüren ‘’projesine’’ devam edecek, 30 milyon taraftarı da arkasında mı duracaktı? yoksa ‘’ölene dek seninle’’ diyerek kimin öldüğünü dile getirmeyen taraftar kararını verecek, tüzel galatasaray kişilğinin içinde ölen fatih terim karakteriyle özdeşleşerek, devam etmek zorunda olan galatasaray’ı geride mi bırakacaktı?
peki ne demişti ‘’hoca’’: ‘’kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.’’ bugün kaybetti galatasaray. başarısını kaybetti, projesini kaybetti, umudunu kaybetti. vazgeçti mi? galatasaray’ın taraftarı; fikri hür, vicdani hür camiası, bu günlerin arkasındaki güzel günlerin hayalini kuramadan, türkiye’de benzeri yollardan geçmeyi başaramamış camiaların düşüşü gibi kaybolup aynı çıkmaz sokağa mı girecek?
galatasaray yönetimi istifa etmeli midir? belki evet, belki bugün şimdi… yeni yönetim galatasaray’ın başına geçecekse; tüm planını programını hazır hale getirmeli ve bu şekilde devralmalıdır süreci. herkesin fikirlerini fütursuzca kelimelere döktüğü sosyal medya hesaplarından gerçekleştirilen paylaşımların ışığında ne galatasaray tarihinin en ikonik figürlerinden fatih terim ne de galatasaray başkanlık makamına hakkaniyetle ulaşmış burak elmas ve mevcut yönetimi yönlerinden dönemez. bu yoldan döndürme çabasının başarıya ulaştığı toplumların bu denli güçlü figürleri, toplumun gerçek karakterini, aidiyet ve güçsüzlük seviyesini ortaya koyar.
fatih terim, galatasaray efsanesidir. hatalarıyla, yapamadıklarıyla, futbolculuğu döneminde sayısız sezonda elde edemediği tek bir şampiyonlukla… takımın başında elde ettiği sayısız şampiyonluk, türkiye kupası, cumhurbaşkanlığı kupası zaferleriyle, uefa kupası, 2000 jenarasyonunun kurulumuyla… bu gerçeği değiştirmeye bugün ne sektörün ve oyunun diğer paydaşlarının ne de galatasaray camiasının gücü yeter.
tıpkı; galatasaray’ın efsanesi olmayı başarmış fatih terim’in, 1905 yılında ali sami yen tarafından ‘’amacımız ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve bir isme haiz olmak ve türk olmayan takımları yenmektir.’’ maksadıyla kurduğu galatasaray kulübünden kendi deyimiyle ‘’toz alamayacağı’’ gibi…
küme mi düşecek galatasaray? başarısız mı olacak? asılan pankartların her birinde ‘’sen sokakta oyna biz kaldırımda destekleriz’’ diyen 30 milyon taraftarıyla yeniden ayağa kalkar. unutma, kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. ve hiç unutma ki ‘’galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp hep birlikte sevinenlerin takımıdır.’’
2017-2018 yılında dursun özbek başkanlığı ve igor tudor yönetimiyle yeniden yapılanan galatasaray, ligde yaptığı fırtına gibi giriş sonrası üst üste yaşadığı puan kayıplarıyla ivmesini kaybetmiş, camia özlenen başarılı günlerine geri dönmek için gün sayıyordu. bir çıkmazın içerisinde sayısız eleştiriye maruz kalan dursun özbek, 4 yıllık finansal fair play cezasının orta yerinde efsanevi figür ile anlaşmış; fatih terim için yeniden bir kahramanlık öyküsünün yazılabileceği ortam hazır hale gelmişti. 1996 yılında bulduğu şansı; kişiliği, karakteri, öğrenme içgüdüsü ve şansıyla sürdüren ve 2000 yılında türk futbolunun gördüğü en büyük başarıyla taçlandıran fatih terim; bu tarihten sonra galatasaray’a attığı her imzada, hep bir kahramanlaşma öyküsünün başrolü olma fikriyle masabaşındaydı.
2 yıl süresince inişli çıkışlı geçen sezonlarda mutlu sona ulaşan, özellikle ikincisinde ikonik bir şampiyonluk hikayesi yazmayı başaran terim’e 19.05.2019 tarihinde başakşehir futbol kulübü’nün elinden aldığı şampiyonluk gecesi sorulsa, futbol literatüründen tek dileği sayısız şampiyonluk yaşamak ya da hayaini kurduğu uefa şampiyonlar ligi finalini oynamak değil, galatasaray’ın dönüşümünü, onlarca yıl sürdürülebilecek bir altyapı başarısını, emekliliğinden hatta ve hatta vefatından sonra bile kendisinin kulübün efsaneleri içerisinde en tepeye yazılmasını sağlayacak yapıyı kurmak olurdu. türkiye’nin en fazla şampiyonluk yaşamış, uzunca yıllar şampiyonluk yaşamayacak olsa dahi, başında efsanesi, sayısız başarıları ve güncel başarılardan kaynaklanacak sabrı ile arkasında milyonlarca taraftarı olan galatasaray; türkiye’de, yapılanmayı kaldırabilecek tek camiaydı.
kulübün karşısında duran kocaman duvar ise: finansal fair play… bu yapılanmanın temellerini atamayan galatasaray’ın, kiralık oyuncularıyla elde etmeye çalıştığı başarılar, yüz yılda bir yaşanacak pandemi ile sekteye uğrayacak, yükselen form durumu, pandemi nedeniyle verilen aradan sonra tepetaklak olarak terim yönetiminde bu denli başarısız ilk sezon olarak tarihin tozlu raflarında yerini alacaktı.
hemen ertesi sezona yeni umutlarla başlayan terim ve ekibi, taraftarının bile yeniden umudunu kestiği, homurdanmaların, oyun eleştirilerinin başladığı sezonda beşiktaş ile kıyasıya bir şampiyonluk yarışına girecek, gol averajıyla kaybedilen bir sezon olarak tüm galatasaraylıların içinde bir ukde olarak kalacaktı.
4 yıl süren 4. fatih terim döneminde yaşananların son perdesi öncesi, doğrusu yanlışı; haklısı haksızı ile, oyunun tüm diğer paydaşlarını dışarıda bırarak süreci böyle özetleyebiliriz.
en heyecanlı yere geldiğimizde; ilerleyen yaşına, elde ettiği sayısız başarılara rağmen türkiye’nin ve galatasaray’ın en ikonik figürün bile kalbini pırpır ettiren; ‘’geleceğin galatasaray’ı’’ projesi, sona eren finansal fair play dönemi ve uefa ile uzlaşılması sonrası hayata geçmeye hazırdı. galatasaray, hala türkiye’nin sayısal anlamda süper lig’deki en başarılı futbol kulübü olma başarısını elinde tutmakta, başında efsanevi figürüyle yola devam etmekte, neredeyse tüm galatasaraylıların barışçıl algısı ile üzerinde uzlaştığı yeni, genç ve dinamik başkanıyla sezona hazırlanıyordu. bu sefer tek bir eksik vardı: arkasında milyonlarca taraftarıyla yepyeni başarıların yoluna gitmek isteyen galatasaray, özellikle trajik sona eren ikinci sezon sonrası sabrını kaybetmiş, daha önce alıştığı fatih terim takımlarından beklediği oyun olan dominant hücum futboluna hasret kalmıştı.
aradan geçen dört yıllık süreçte; değişen yönetimler, değişen ekipler, değişen duygu durumları ve değişen taraftar profili ortadayken; değişmeyen tek şey fatih terim ve üst akıl ekibiydi. ‘’güç zehirler…’’ ya da ‘’güç tek el hakimiyetindeyken başarı bir nefes kadar uzaktır.’’ gibi klişe; fatih terim’in yapısı ve karakteriyle asla örtüşmeyecek, galatasaraylılığın yanından geçmeyecek cümlelerle özetlenemeyecek bir dönemin içerisinde; genç, finansal olarak sürdürülebilirliği olduğu düşünülen, başarının gelmesi halinde geleceğin doğru olacağına inanan isimlerle yapılan sözleşmeler, tüm bu genç, dinamik ekibin başında son iki yılını başarısız olarak geçirmesine karşın galatasaray camiasının, taraftarının en güvendiği isimle çıkılan yolda galatasaray, dosta güven veriyordu.
olmadı… tek kelimeyle ‘’doğru proje’’ bu ana kadar uygulanamadı. projenin doğruluğuna, türk futboluna yararına, galatasaray’ın en öncü olduğu temeline olan inanç sarsılmadı, sarsılmamalı. bu yol üzerinde galatasaray’ın en ikonik figürü kendini feda etti. keyifle; tüm diğer kulüplerin yaptığı gibi, milyonlar saçarak sürdürülebilirliği olmayan sporcularla günlük başarılar yoluna gidebilecek, kimsenin gıkını çıkarmadan gelen günlük başarılarla ayakta alkışlayacağı fatih terim ve galatasaray takımı, yepyeni bir yapılanma içerisinde bugün 16.01.2022 günü her biri başka noktada olan dağınık bir yapı haline dönüştü.
dile kolay, 30 milyon olduğu söylenen galatasaray taraftarı, türk insanının sosyoekonomik durumu, davranışı ve kulübüne bağlılığı ekseninde; her ne kadar ki mevcut düzenin büyük bir paydaşı dahi olsa; bir başrol oyuncusu olmayı hikayenin bu kısmına kadar başaramadı. her sabah kalkıp işine giden, üzerine düşeni yapan, toplantıdan toplantıya koşan, sektöründe, uzmanlığında işini geliştirmenin yollarını arayan, patronuyla, müdürüyle iyi geçinmeye ve evine ekmek götürmeye çalışan milyonlarca insan, kendi hikayenin başrolleri olmak zorundaydı. bu hikayenin başrolleri: fatih terim, burak elmas, galatasaray’ın yatırım yaptığı genç sporcular ve ortak buluşma noktaları galatasaray’dı.
1481 günlük süreçte fatih terim yönetimindeki galatasaray; olumlu, olumsuz bir çok eleştirinin hedefinde kaldı. peki ya fatih terim ayrılığı? yol ayrımında galatasaray taraftarı bambaşka iki yola döndü kendi içinde. galatasaray, en değerli figürünün rüyalarını süsleyen, kalbini pırpır ettiren, bu yaşında bunca başarı sonrası girmek zorunda olduğunu düşündüren ‘’projesine’’ devam edecek, 30 milyon taraftarı da arkasında mı duracaktı? yoksa ‘’ölene dek seninle’’ diyerek kimin öldüğünü dile getirmeyen taraftar kararını verecek, tüzel galatasaray kişilğinin içinde ölen fatih terim karakteriyle özdeşleşerek, devam etmek zorunda olan galatasaray’ı geride mi bırakacaktı?
peki ne demişti ‘’hoca’’: ‘’kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.’’ bugün kaybetti galatasaray. başarısını kaybetti, projesini kaybetti, umudunu kaybetti. vazgeçti mi? galatasaray’ın taraftarı; fikri hür, vicdani hür camiası, bu günlerin arkasındaki güzel günlerin hayalini kuramadan, türkiye’de benzeri yollardan geçmeyi başaramamış camiaların düşüşü gibi kaybolup aynı çıkmaz sokağa mı girecek?
galatasaray yönetimi istifa etmeli midir? belki evet, belki bugün şimdi… yeni yönetim galatasaray’ın başına geçecekse; tüm planını programını hazır hale getirmeli ve bu şekilde devralmalıdır süreci. herkesin fikirlerini fütursuzca kelimelere döktüğü sosyal medya hesaplarından gerçekleştirilen paylaşımların ışığında ne galatasaray tarihinin en ikonik figürlerinden fatih terim ne de galatasaray başkanlık makamına hakkaniyetle ulaşmış burak elmas ve mevcut yönetimi yönlerinden dönemez. bu yoldan döndürme çabasının başarıya ulaştığı toplumların bu denli güçlü figürleri, toplumun gerçek karakterini, aidiyet ve güçsüzlük seviyesini ortaya koyar.
fatih terim, galatasaray efsanesidir. hatalarıyla, yapamadıklarıyla, futbolculuğu döneminde sayısız sezonda elde edemediği tek bir şampiyonlukla… takımın başında elde ettiği sayısız şampiyonluk, türkiye kupası, cumhurbaşkanlığı kupası zaferleriyle, uefa kupası, 2000 jenarasyonunun kurulumuyla… bu gerçeği değiştirmeye bugün ne sektörün ve oyunun diğer paydaşlarının ne de galatasaray camiasının gücü yeter.
tıpkı; galatasaray’ın efsanesi olmayı başarmış fatih terim’in, 1905 yılında ali sami yen tarafından ‘’amacımız ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve bir isme haiz olmak ve türk olmayan takımları yenmektir.’’ maksadıyla kurduğu galatasaray kulübünden kendi deyimiyle ‘’toz alamayacağı’’ gibi…
küme mi düşecek galatasaray? başarısız mı olacak? asılan pankartların her birinde ‘’sen sokakta oyna biz kaldırımda destekleriz’’ diyen 30 milyon taraftarıyla yeniden ayağa kalkar. unutma, kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. ve hiç unutma ki ‘’galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp hep birlikte sevinenlerin takımıdır.’’