17
iyi oynadık; hak ettik ama olmadı diyebilmek için belirli bir fikstür süreci akabinde değerlendirme yapmak, oynanmış maç öbekleri sonrası böyle düşünülen bir maç üzerinden değerlendirme yapmak daha doğru olur. biraz yüzeysel yorum yapacağım ama yorumlamadan öncede mecbur birçok şeyi anımsıyorum ve anımsadıklarımın etkisinden çıkamıyorum. birçok başlıkta saha dışı olan ama sahayı doğrudan etkileyen etkiler fazlasıyla konuşuluyor, tartışılıyor. çoğumuz federasyon, merkez hakem kurulu ve hakemlerinin tutumu hakkında hemfikiriz neredeyse. hatta durum öyle bir noktaya geldi ki kendimi ali sami yen'in çimlerinde isyankar bir futbolcunun yaktığı bir ateş ve bu ateşin tribünlere sıçramasıyla oluşan bir protestonun saha dışına taşmasıyla, karanlık günlere karşı bir gezivari hareketlerin içinde bulmuyor değilim. çok sıkıldım, çok sinirliyim. anlık bir sinirde değil, baya baya ama devamlı sinirliyim ve bu sinirden dolayı yüzeysellikten ve ana fikirden uzaklaştığımı görüyorum daha da sinirleniyorum. zor olsa da saha dışı olup da saha içini doğrudan etkilen olaylara rağmen saha içini iyi oynadık hakettik ama olmadı üzerinden konuşacak olursak; uzun zamandır iyi oynamıyoruz, istikrar yakalayamıyoruz. istikrarlı iyi oyun olmayınca da bu durum eleme usulü turnuvulara (bkz: uefa avrupa ligi) fazla yansımasa da, lig usulü uzun maratonun yaşandığı turnuvada direk etkisini gösteriyor. fatih terim geldiğinden beri iyi oynadığımız maçlar olsa da, bazı köşeli maçları iyi geçirsek de, tudor döneminin lig başlangıcı ya da ikinci kalli döneminin lig başlangıcı gibi sürekli iyi ve baskın bir futbol oynadığımız art arda maçlar dönemi uzun zamandır yaşamadık düşüncesindeyim. liverpool fc ya da manchester city'den örnek vermeyeceğim tabi ki de ama avrupa'da bulunduğu ligin ağırlığına rağmen 3 yıl gibi, 4 yıl gibi uzun süredir iyi oynayan, yenildiği maçlarda da keyif veren, neredeyse her maçında pozitif futbol oynayan kulüpler var (bkz: leicester city) (bkz: atalanta). bu kulüplerin iyi oynadık; hak ettik ama olmadı diyebilme hakkı vardır. bizim takım için bunu söyleyemeyiz. bunu söylersek sadece dört bir yanımızda, sürekli devam eden, iliklerimize kadar işlemiş yalan rüzgarına kendimizi kaptırmış oluruz.