11
manasız eylem.
açıkçası bundan bir 10 yıl önce ben de böyle oluyordum. galatasaray yenildi mi, haksızlığa uğradı mı boğazım kuruyordu. ne iştah kalıyordu ne bir şey. tv'de sporla bağlantılı kimi görsem kanalı değiştiriyordum. aşık olduğum insanın mesajlarına cevap vermediğim olmuştu. ki ben aptal aşıktım o zamanlar.
şimdiyse biraz tadım kaçıyor o kadar. yani. bana ne ki son tahlilde? ben polyanna değilim. yenilen, kötü oynayan topçuların maaşlarını takır takır aldıkları yerde ben neden kendimi üzeyim? benim hayatıma iki günlük bir neşeden başka şey katmıyor bu. maça giden para verir. store'dan alışveriş yapıp yüklü miktar öder. bunun karşılığında bunu görünce ben üzülmem, onun yerine yoksayarım.
kendi hatalarıyla kaybedilen maçı unutturmak için veya bu yaşında hala sinirlenip kontrolünü kaybederek kırmızı kart gören fatih terim beni neden üzsün? koca adamın girdiği hallere üzülürüm sadece. sonuçta o adam milyonları almaya devam ederken ben kendi hayatımda üç kuruşun hesabını yapıyor olacağım. haftada bir 90 dakika keyiflenmek için izlediğim maçları sırf kafasında kurduğu hayali gerçeklik yüzünden zehir eden kim olursa olsun ben onun yarattığı sonuçtan dolayı kendimi davul edip güm güm vuramam.
hakem, kirli düzen vs. bahane. şu an ülke sathında her yerde izlediğimiz oyun aynı oyun. baştaki bir adam, etrafında toz kondurmayan gönüllü koruma ordusu, bir yanda yol yabdıcılar, diğer yanda şampiyon yabdıcılar. iki türlü de dibe doğru hızlıca çöküyoruz ve bunu dillendirenlerin elinden bir şey gelmiyor.
yani sırf birileri topu üç direk arasına sokamadı diye bu kadar üzülmek o kadar mantıksız ki. ne yalan diyeyim, ben sevinmek için seviyorum. çünkü tek çıkarım bu. beni sevindirmeyen futbol takımı teknik heyeti ve oyuncuları da kim olursa olsun ne halleri varsa görsünler. mübarek olsun.
açıkçası bundan bir 10 yıl önce ben de böyle oluyordum. galatasaray yenildi mi, haksızlığa uğradı mı boğazım kuruyordu. ne iştah kalıyordu ne bir şey. tv'de sporla bağlantılı kimi görsem kanalı değiştiriyordum. aşık olduğum insanın mesajlarına cevap vermediğim olmuştu. ki ben aptal aşıktım o zamanlar.
şimdiyse biraz tadım kaçıyor o kadar. yani. bana ne ki son tahlilde? ben polyanna değilim. yenilen, kötü oynayan topçuların maaşlarını takır takır aldıkları yerde ben neden kendimi üzeyim? benim hayatıma iki günlük bir neşeden başka şey katmıyor bu. maça giden para verir. store'dan alışveriş yapıp yüklü miktar öder. bunun karşılığında bunu görünce ben üzülmem, onun yerine yoksayarım.
kendi hatalarıyla kaybedilen maçı unutturmak için veya bu yaşında hala sinirlenip kontrolünü kaybederek kırmızı kart gören fatih terim beni neden üzsün? koca adamın girdiği hallere üzülürüm sadece. sonuçta o adam milyonları almaya devam ederken ben kendi hayatımda üç kuruşun hesabını yapıyor olacağım. haftada bir 90 dakika keyiflenmek için izlediğim maçları sırf kafasında kurduğu hayali gerçeklik yüzünden zehir eden kim olursa olsun ben onun yarattığı sonuçtan dolayı kendimi davul edip güm güm vuramam.
hakem, kirli düzen vs. bahane. şu an ülke sathında her yerde izlediğimiz oyun aynı oyun. baştaki bir adam, etrafında toz kondurmayan gönüllü koruma ordusu, bir yanda yol yabdıcılar, diğer yanda şampiyon yabdıcılar. iki türlü de dibe doğru hızlıca çöküyoruz ve bunu dillendirenlerin elinden bir şey gelmiyor.
yani sırf birileri topu üç direk arasına sokamadı diye bu kadar üzülmek o kadar mantıksız ki. ne yalan diyeyim, ben sevinmek için seviyorum. çünkü tek çıkarım bu. beni sevindirmeyen futbol takımı teknik heyeti ve oyuncuları da kim olursa olsun ne halleri varsa görsünler. mübarek olsun.