10
bugün ölüm yıldönümü olan galatasaraylı şair.
kendi kaleminden kaf sif kaf deyiminin hikayesi;
--- alıntı ---
neden kaf sin kaf?
niye öteki taraftarlar, altay'lı, ya da altınordu'lu oluyor da; biz, karşıyakalı taraftarlar, kaf sin kaf'lı oluyoruz? bunu bir türlü anlayamıyordum. çocukluğumun, bulmacalarından biri: karşıyaka'dayız (izmir); o semtin takımı, ksk; o yıllarda kimse karşıyaka demiyor, adını anmak için; ille kaf sin kaf diyeceksin: âdet bu!
1930 lu yıllar. yıldırımspor'un asım'lı, kör hikmet'li, göbek hidâyet'li zamanı. bu takım federe değil, karşıyaka ın genç takımı gibi, bir mektepli takımı; başlıca rakibi alaybey dir ki, o naldöken palamut fabrikasındaki, bazı işçilerin de oynadığını sandığım, bir halk takımıydı. duvarların tepesine çıkıp, yıldırımspor/alaybey maçlarını seyrettiğimiz; eski mahfel deki, uyduruk (toprak) sahada; ağabeylerden birisi, muammayı benim için, yarı yarıya çözmüştü:
kulübün adı karşıyaka spor kulübü, baş harfleri ksk , eski alfabeyle okudun mu, kaf sin kaf! işte o kadar!
golden ya da galibiyetten sonra, taraftarların coşturucu bağırışı da, zaten bunun üzerine kurulmamış mı? kafkafkaf sinsinsin kafsin kafsin kaf ! o yıllarda öteki izmir takımlarının böyle özel bir bağırış biçimleri yoktu; ya ya ya, şa şa şa diye bir ağızdan bağırıp, futbolcularını yüreklendiriyorlar; doğrusu, bizim farklı bağırış tarzımız, hoşuma gidiyor ama; sebebini de merak etmiyor değilim: meğerse, neymiş!
batı özentisi olmak ya da olmamak!
bunu galatasaray taraftarı olunca anladım. ne yâni döneklik mi yapıyoruz? hayır, o zaman türkiye ligi oynanmıyor, çünkü imkânsız; ne ulaştırma var, ne ulaşım, yollar berbat, deplasman, akla ziyan bir iş! o yüzden büyük şehirlerin, kendi ligleri oynanıyor: izmir, ankara, istanbul vs. her şehrin çocuğu, kendi liginden bir takıma sahip çıkıyor ama; ülkeye istanbul basını hâkim olduğundan, istanbul ligini de izlemeye adeta mecbur; öyle ki, aramızda, izmirdekinden başka, bir de istanbul takımını desteklemek âdet oluyor.
ben galatasarayı seçmiştim, neden seçmiştim, bunun ayrı ve duygusal bir nedeni vardır; ama seçtiğim anda,
şaşırdım; bu takım taraftarı da oyuncusunu, -aynen ksk gibi- özel bir tekerlemeyi bir ağızdan tekrarlayarak coşturuyordu;
üstelik, tuhaftı da bu tekerleme: "re re re, ra ra ra, gas'saray, gas'saray cim bombom"! ne yalan söylemeli, öğrendiğimde bunu, türkçeden çok frenkçe sanmıştım. istanbul'da uzun bir gençlik yaşantısı olan babama söylediğim zaman, bana hak verdi: "- ...benzer" dedi, "- ...mekteb-i sultani nin takımıdır o, tedrisâtı fransızca olan bir mektep, şehzadeler için açıldığı rivâyet edilirdi, hâlâ da memleketin en iyi mektebidir!"
futbol tarihimizi kurcaladıkça, muammayı büsbütün çözer gibi oldum. galatasaray, türkiye'nin en eski
futbol kulübü: alafranga, kendisini batılı sayan bir kremanın takımı; esasen o tarihte futbol da, alafranga komprador kültürüne dahil bir spor gösterisi; dahası bu takım, payıtaht taki ecnebi ve ekalliyet futbol takımlarına özenilerek kurulmuş; alafrangalığını bir şekilde göstermesi lâzım: türkçenin fonetiğine ters bir teşçi sloganıyla bunu yaptığını sanıyor. ksk, eskilikte galatasaray ın izmir'deki muadili(1912), işin ilginç yanı, o da izmir'deki ecnebi ve ekalliyet (meselâ, paniyoniyon) takımlarına özenilerek tesis edilmiş; fakat ilkinin tersine, izmie'dekilerin teşçi bağırışı alafranga değil; onlar alaturka yı seçiyor; "ya, ya, ya / şa, şa, şa" demiyorlar ama,
osmanlı alfabesine dayanarak, günümüzde bile geçerli olan bağırışı buluyorlar: kaf kaf kaf sin sin sin .
galatasaray'ın tutumunda, bir bakıma j.m. albertini nin azgelişmişliğin mekanizmasında altını kalın kalın çizdiği, seçkinci alafrangalığa ciddi bir özenti seziliyor; ksk'yi seçtiğindeyse, o özentiye ciddi bir direniş...
böyle temel bir tesbit...
attila ilhan
--- alıntı ---
kendi kaleminden kaf sif kaf deyiminin hikayesi;
--- alıntı ---
neden kaf sin kaf?
niye öteki taraftarlar, altay'lı, ya da altınordu'lu oluyor da; biz, karşıyakalı taraftarlar, kaf sin kaf'lı oluyoruz? bunu bir türlü anlayamıyordum. çocukluğumun, bulmacalarından biri: karşıyaka'dayız (izmir); o semtin takımı, ksk; o yıllarda kimse karşıyaka demiyor, adını anmak için; ille kaf sin kaf diyeceksin: âdet bu!
1930 lu yıllar. yıldırımspor'un asım'lı, kör hikmet'li, göbek hidâyet'li zamanı. bu takım federe değil, karşıyaka ın genç takımı gibi, bir mektepli takımı; başlıca rakibi alaybey dir ki, o naldöken palamut fabrikasındaki, bazı işçilerin de oynadığını sandığım, bir halk takımıydı. duvarların tepesine çıkıp, yıldırımspor/alaybey maçlarını seyrettiğimiz; eski mahfel deki, uyduruk (toprak) sahada; ağabeylerden birisi, muammayı benim için, yarı yarıya çözmüştü:
kulübün adı karşıyaka spor kulübü, baş harfleri ksk , eski alfabeyle okudun mu, kaf sin kaf! işte o kadar!
golden ya da galibiyetten sonra, taraftarların coşturucu bağırışı da, zaten bunun üzerine kurulmamış mı? kafkafkaf sinsinsin kafsin kafsin kaf ! o yıllarda öteki izmir takımlarının böyle özel bir bağırış biçimleri yoktu; ya ya ya, şa şa şa diye bir ağızdan bağırıp, futbolcularını yüreklendiriyorlar; doğrusu, bizim farklı bağırış tarzımız, hoşuma gidiyor ama; sebebini de merak etmiyor değilim: meğerse, neymiş!
batı özentisi olmak ya da olmamak!
bunu galatasaray taraftarı olunca anladım. ne yâni döneklik mi yapıyoruz? hayır, o zaman türkiye ligi oynanmıyor, çünkü imkânsız; ne ulaştırma var, ne ulaşım, yollar berbat, deplasman, akla ziyan bir iş! o yüzden büyük şehirlerin, kendi ligleri oynanıyor: izmir, ankara, istanbul vs. her şehrin çocuğu, kendi liginden bir takıma sahip çıkıyor ama; ülkeye istanbul basını hâkim olduğundan, istanbul ligini de izlemeye adeta mecbur; öyle ki, aramızda, izmirdekinden başka, bir de istanbul takımını desteklemek âdet oluyor.
ben galatasarayı seçmiştim, neden seçmiştim, bunun ayrı ve duygusal bir nedeni vardır; ama seçtiğim anda,
şaşırdım; bu takım taraftarı da oyuncusunu, -aynen ksk gibi- özel bir tekerlemeyi bir ağızdan tekrarlayarak coşturuyordu;
üstelik, tuhaftı da bu tekerleme: "re re re, ra ra ra, gas'saray, gas'saray cim bombom"! ne yalan söylemeli, öğrendiğimde bunu, türkçeden çok frenkçe sanmıştım. istanbul'da uzun bir gençlik yaşantısı olan babama söylediğim zaman, bana hak verdi: "- ...benzer" dedi, "- ...mekteb-i sultani nin takımıdır o, tedrisâtı fransızca olan bir mektep, şehzadeler için açıldığı rivâyet edilirdi, hâlâ da memleketin en iyi mektebidir!"
futbol tarihimizi kurcaladıkça, muammayı büsbütün çözer gibi oldum. galatasaray, türkiye'nin en eski
futbol kulübü: alafranga, kendisini batılı sayan bir kremanın takımı; esasen o tarihte futbol da, alafranga komprador kültürüne dahil bir spor gösterisi; dahası bu takım, payıtaht taki ecnebi ve ekalliyet futbol takımlarına özenilerek kurulmuş; alafrangalığını bir şekilde göstermesi lâzım: türkçenin fonetiğine ters bir teşçi sloganıyla bunu yaptığını sanıyor. ksk, eskilikte galatasaray ın izmir'deki muadili(1912), işin ilginç yanı, o da izmir'deki ecnebi ve ekalliyet (meselâ, paniyoniyon) takımlarına özenilerek tesis edilmiş; fakat ilkinin tersine, izmie'dekilerin teşçi bağırışı alafranga değil; onlar alaturka yı seçiyor; "ya, ya, ya / şa, şa, şa" demiyorlar ama,
osmanlı alfabesine dayanarak, günümüzde bile geçerli olan bağırışı buluyorlar: kaf kaf kaf sin sin sin .
galatasaray'ın tutumunda, bir bakıma j.m. albertini nin azgelişmişliğin mekanizmasında altını kalın kalın çizdiği, seçkinci alafrangalığa ciddi bir özenti seziliyor; ksk'yi seçtiğindeyse, o özentiye ciddi bir direniş...
böyle temel bir tesbit...
attila ilhan
--- alıntı ---