83
iki boyutta değerlendirmek gerekir:
1-“yenilsen de yensen de taraftarın senle” diye sesi kısılana kadar bağıran taraftar grubu, bu söylediğinde samimidir. takımı yenildiğinde üzülür ama takımından vaz geçmez. formaya parası yetmese bir anahtarlık satın alıp kulübüne destek olur, kötü günde de tribünde yerini alır, her ortamda takımını savunur, 6s gibi alaylara maruz kaldığında çileden çıkar. ben kötü günde taraftarlıktan vaz geçeni görmediğim için diyebilirim ki başarıya endeksli olmak iyi gün taraftarlığı demek değildir. kendi adıma galatasaraylı olduğumda 9 yaşındaydım. ilk şampiyonluğumu ise 20 yaşında gördüm. şampiyonluktan önceki 3 yıl boyunca hemen her maçında tribündeydim. şampiyonluk maçımızda mecidiyeköy’de stadın önünde sabahladım. kim bana iyi gün taraftarı diyebilir ki?
2-başarıya endeksli olmak; başarıyı arzulamak, hırslı olmak, hedef sahibi olmaksa galatasaray’da kim bunu yadırgayabilir ki? yabancı takımları yenmek üzere kurulmuş bir kulübün taraftarlarıyız. bir anadolu kulübü veya başakşehir değiliz. bu kulübün taraftarı şampiyonluk ister, o da yetmez avrupa’da başarı ister. sabır farklıdır, başarı istemek farklıdır. 1984 yılında muhteşem bir kadro kuruldu, başına muhteşem bir hoca derwall getirildi. 3 yıl beklenildi. bu sabırdır. sanmayın ki o sabırla geçen yıllarda istifa diye bağırılmadı, kızılmadı, tepki gösterilmedi. uzatmaya gerek yok; siz projenizi gösterirsiniz, kadro kalitesi ve istikrarıyla arkasında durursunuz, başarıyı kovalarsınız, o arada yol kazaları olur taraftar bunu anlayışla karşılar. ama kimse galatasaray taraftarına kardeşim siz de amma başarıya endekslisiniz diyemez çünkü bu kulüp ilklerin kulübüdür, enlerin kulübüdür. kimse sıradanlığı, vasatı, kötüyü bize sabır diye dayatamaz.
netice itibariyle bu tartışma eğer 3 yıllık yapılanmayla ilişkiliyse, taraftarın bir konuda ikna edilmesi lazım. bir oyun planımız var. bir transfer stratejimiz var. bir kadro istikrarımız var. yarışacağız, her geçen gün daha iyiye gideceğiz, sonunda mükemmele ulaşacağız. emin olun bu olursa taraftar hem başarıya endeksli hem de uzun vadeli planlara destekçi olur. aksi halde onlarca oyuncu gider gelir, yıllarca bir oyun planı oturtulamaz, sürekli bahane üretilirse taraftar inancını kaybeder, her olumsuzlukta faturayı ya yönetime ya hocaya ya futbolcuya keser. taraftarlık bizim tercihimizdir. gönüllülük gerektirir. o gönülleri kazanmak ve tatmin etmek kulübün, yönetimin, hocanın işidir. kendi adıma ne olursa olsun, küme bile düşsek ne galatasaraylı olmaktan vaz geçerim, ne de askıya alırım. ama kimse olumsuz gördüklerimi eleştirdim diye benim taraftarlığımı sorgulayamaz, kendi taraftarlığını benimkinden değerli göremez.
1-“yenilsen de yensen de taraftarın senle” diye sesi kısılana kadar bağıran taraftar grubu, bu söylediğinde samimidir. takımı yenildiğinde üzülür ama takımından vaz geçmez. formaya parası yetmese bir anahtarlık satın alıp kulübüne destek olur, kötü günde de tribünde yerini alır, her ortamda takımını savunur, 6s gibi alaylara maruz kaldığında çileden çıkar. ben kötü günde taraftarlıktan vaz geçeni görmediğim için diyebilirim ki başarıya endeksli olmak iyi gün taraftarlığı demek değildir. kendi adıma galatasaraylı olduğumda 9 yaşındaydım. ilk şampiyonluğumu ise 20 yaşında gördüm. şampiyonluktan önceki 3 yıl boyunca hemen her maçında tribündeydim. şampiyonluk maçımızda mecidiyeköy’de stadın önünde sabahladım. kim bana iyi gün taraftarı diyebilir ki?
2-başarıya endeksli olmak; başarıyı arzulamak, hırslı olmak, hedef sahibi olmaksa galatasaray’da kim bunu yadırgayabilir ki? yabancı takımları yenmek üzere kurulmuş bir kulübün taraftarlarıyız. bir anadolu kulübü veya başakşehir değiliz. bu kulübün taraftarı şampiyonluk ister, o da yetmez avrupa’da başarı ister. sabır farklıdır, başarı istemek farklıdır. 1984 yılında muhteşem bir kadro kuruldu, başına muhteşem bir hoca derwall getirildi. 3 yıl beklenildi. bu sabırdır. sanmayın ki o sabırla geçen yıllarda istifa diye bağırılmadı, kızılmadı, tepki gösterilmedi. uzatmaya gerek yok; siz projenizi gösterirsiniz, kadro kalitesi ve istikrarıyla arkasında durursunuz, başarıyı kovalarsınız, o arada yol kazaları olur taraftar bunu anlayışla karşılar. ama kimse galatasaray taraftarına kardeşim siz de amma başarıya endekslisiniz diyemez çünkü bu kulüp ilklerin kulübüdür, enlerin kulübüdür. kimse sıradanlığı, vasatı, kötüyü bize sabır diye dayatamaz.
netice itibariyle bu tartışma eğer 3 yıllık yapılanmayla ilişkiliyse, taraftarın bir konuda ikna edilmesi lazım. bir oyun planımız var. bir transfer stratejimiz var. bir kadro istikrarımız var. yarışacağız, her geçen gün daha iyiye gideceğiz, sonunda mükemmele ulaşacağız. emin olun bu olursa taraftar hem başarıya endeksli hem de uzun vadeli planlara destekçi olur. aksi halde onlarca oyuncu gider gelir, yıllarca bir oyun planı oturtulamaz, sürekli bahane üretilirse taraftar inancını kaybeder, her olumsuzlukta faturayı ya yönetime ya hocaya ya futbolcuya keser. taraftarlık bizim tercihimizdir. gönüllülük gerektirir. o gönülleri kazanmak ve tatmin etmek kulübün, yönetimin, hocanın işidir. kendi adıma ne olursa olsun, küme bile düşsek ne galatasaraylı olmaktan vaz geçerim, ne de askıya alırım. ama kimse olumsuz gördüklerimi eleştirdim diye benim taraftarlığımı sorgulayamaz, kendi taraftarlığını benimkinden değerli göremez.