469
maçları televizyondan izleyip seçim ikliminde illa ki kendine uzanacak mikrofonlara bir iki cümle söyleyip yönetime bir darbe de kendisi vurması dururken işini gücünü bırakıp basketbol fukarası bu takımın başında 4 ay çırpındığı için kabahatin en büyüğünü işlemiş olan hocam.
10 senedir erkeklerde görev yapmamış, 5 senedir kulüp takımı çalıştırmamış, 3 senedir herhangi bir takım çalıştırmamış. kendi akademisini kurmuş, konsantrasyonunu ve hayatını oraya kanalize etmişti. bir telefonla, doğru dürüst şartlar konuşulmadan yardıma koştu.
sezon öncesi zalgiris mi fenerbahçe mi diye kendi kendine rüyalarda gezen ertuğrul erdoğan ile başlamak hataydı. ertuğrul erdoğan'ın kenarda reklam panolarını tekmeleyecek kadar takım üzerinde etkisini kaybettiği noktada yerine yardımcısı ömer uğurata'nın getirilmesi biraz da o dönem yapılması planlanan seçime kadar takımı götürmek maksatlıydı. bir şekilde sezon bitecek dedikten ve 3 tane de oyuncu alındıktan sonra uğurata'nın aniden gönderilmesi de aşırı mantıklı değildi. hele de koçluk olarak inziva durumundaki ekrem memnun'a gidilmesi, galatasaraylılık harici hiç mantıklı değildi.
ama o noktaya gelmiş bir takımın başına o noktada geçecek bir koç bulmak imkansızdı. parasıyla bile o şartlarda o takımın başına gelmeyi kabul edecek kimse yoktu. 16 maçta 5 galibiyet alabilmiş bir takım. sezon içi muhtemelen son transferleri de yeni yapılmış, onlardan bir tanesi de neredeyse forma giymeden sakatlanmış. net oyun kurucu yok, şutör yok, uzun yok. ve göreve gelmeyi takip eden 3 haftada birebir düşme hattındaki 2 rakibiyle maç var.
galatasaray basketbol şubesi yönetimi sezonu çıkaralım dediği, hatta alex tyus'tan gelen buyout ile 3 transfer yaptığı ömer uğurata'yı yaklaşan ormanspor ve fethiyespor maçlarını kazanırız diyemediği için gönderdi. öyle kritik bir dönemde yapılan bu değişiklik çok tartışılan, tartışılması da gereken bir karardı.
ancak kaç tane koç tanımadığı bir takımın başında bu derece kritik bir dönemde ilk maçlarına çıkmayı kabul ederdi, onu da gözden kaçırmamak lazım. ekrem memnun'un inziva halindeyken, kurulumunda en ufak bir etkisi olmayan bu takımın başına tek bir telefonla geçmesini küçümsememek lazım. hele ki 2016 yılında takımdan gönderilişini düşününce... kıl payı kazanılan fethiye maçı kaybedilse, afyon maçının başındaki ihraçlar yaşanmasa, karşıyaka deplasmanı yine aynı şekilde bir basket eksik atıp kaybedilse küme düşülecekti. ekrem hoca da bu işin içinde rol almış biri olarak anılacaktı sonuçta. şimdi bakıp ne yaptı zaten demek kolay ama girdiği riski göz ardı etmemek gerek...
hoca göreve geldikten 2 gün sonra ormanspor maçı kazanıldı, çıkışta olan beşiktaş deplasmanında direnilemedi, akabinde fethiye maçı kazanılsa da ikili averajı rakibe vermekten kurtulamadı takım. yine de bir şekilde kazanılması gereken iki maç en azından kazanılmış oldu. ancak ertesi hafta rakibin neredeyse hiç direnç göstermediği gaziantep deplasmanı kaybedildi, iç sahadaki aliağa maçı ise tam bir faciaydı..
milli arada bir şekilde pierre jackson ve jordan crawford transferi yapıldı. buradaki temel mantık da savunmada delik deşik olan takımın en azından skor bularak maç kazanmasıydı. nitekim son iki sezona bakıldığında ertuğrul erdoğan'ın yaptığı da buydu. hatta bu sezon kurulan kadronun da mantığı buydu. ancak bu sezonu bu hale getiren güncel olarak bunu yapabilen oyuncular yerine kariyerinin bir döneminde bunu yapabilmiş oyuncuların bir araya toplanmasıydı.
bu iki transfer ve assem marei'nin sakatlıktan dönüp forma giymeye başlamasıyla bu sefer tamamen farklı bir takım ortaya çıktı ki zannedersem bu sezon 4. ya da 5. kez takımın ana hatları değişmiş oldu. tofaş, daçka ve özellikle telekom maçlarında yine galibiyet gelmedi. üzerine fethiye ve ormanspor'un da galibiyetler almasıyla iyice sıkıntılı bir duruma düştük.
bahçeşehir maçını kazanıp umutlandık. büyükçekmece maçı son anda kaybedilince yine bir panik dalgası oldu, afyon maçı biraz da maçın başındaki pozisyonla başlamadan bitti, karşıyaka deplasmanından bir şekilde çıkıldı. bursa maçı da ikinci yarıdaki oyunla kazanıldı ve bu boktan sezonu daha fazla rezillik yaşamadan bitti.
ekrem memnun öncesi 16 maçta 5 galibiyet alan takım 13 maçta 6 galibiyet aldı. kendi tercih ettiği jackson ve crawford öncesi 21 maçta 7 galibiyet varken bu iki transfer sonrası 8 maçta 4 galibiyet var. ek olarak bu 4 galibiyetin her birinde bu ikiliye ek olarak başka bir oyuncunun skor yüküne katkı yaptığı görülüyor. bunun yanında gerek savunmada gerek oyunun fundamental tarafında yanlışlar istikrarlı şekilde devam ediyor. net bir oyun kurucusu olmadan, herhangi bir eşleşmede avantajlı konumda olacak bir uzun bulamadan sezonu bitiriyor galatasaray. bu sorunları oyuncu değiştirmeden çözebilmek çok zor. zaten çözülmesi mümkün olsaydı bir şekilde çözülürdü.
kara gün dostu bir gelenek haline geldi malesef galatasaray basketbol şubesinde. bunun şimdilik son temsilcisi de ekrem memnun oldu. bunun hakkını vermek, hocanın takıma kattığı/katmadığının muhasebesini yapmaktan bağımsız şeyler.
ve ne o kadar zor, ne de o kadar kötü bir şey değil...
10 senedir erkeklerde görev yapmamış, 5 senedir kulüp takımı çalıştırmamış, 3 senedir herhangi bir takım çalıştırmamış. kendi akademisini kurmuş, konsantrasyonunu ve hayatını oraya kanalize etmişti. bir telefonla, doğru dürüst şartlar konuşulmadan yardıma koştu.
sezon öncesi zalgiris mi fenerbahçe mi diye kendi kendine rüyalarda gezen ertuğrul erdoğan ile başlamak hataydı. ertuğrul erdoğan'ın kenarda reklam panolarını tekmeleyecek kadar takım üzerinde etkisini kaybettiği noktada yerine yardımcısı ömer uğurata'nın getirilmesi biraz da o dönem yapılması planlanan seçime kadar takımı götürmek maksatlıydı. bir şekilde sezon bitecek dedikten ve 3 tane de oyuncu alındıktan sonra uğurata'nın aniden gönderilmesi de aşırı mantıklı değildi. hele de koçluk olarak inziva durumundaki ekrem memnun'a gidilmesi, galatasaraylılık harici hiç mantıklı değildi.
ama o noktaya gelmiş bir takımın başına o noktada geçecek bir koç bulmak imkansızdı. parasıyla bile o şartlarda o takımın başına gelmeyi kabul edecek kimse yoktu. 16 maçta 5 galibiyet alabilmiş bir takım. sezon içi muhtemelen son transferleri de yeni yapılmış, onlardan bir tanesi de neredeyse forma giymeden sakatlanmış. net oyun kurucu yok, şutör yok, uzun yok. ve göreve gelmeyi takip eden 3 haftada birebir düşme hattındaki 2 rakibiyle maç var.
galatasaray basketbol şubesi yönetimi sezonu çıkaralım dediği, hatta alex tyus'tan gelen buyout ile 3 transfer yaptığı ömer uğurata'yı yaklaşan ormanspor ve fethiyespor maçlarını kazanırız diyemediği için gönderdi. öyle kritik bir dönemde yapılan bu değişiklik çok tartışılan, tartışılması da gereken bir karardı.
ancak kaç tane koç tanımadığı bir takımın başında bu derece kritik bir dönemde ilk maçlarına çıkmayı kabul ederdi, onu da gözden kaçırmamak lazım. ekrem memnun'un inziva halindeyken, kurulumunda en ufak bir etkisi olmayan bu takımın başına tek bir telefonla geçmesini küçümsememek lazım. hele ki 2016 yılında takımdan gönderilişini düşününce... kıl payı kazanılan fethiye maçı kaybedilse, afyon maçının başındaki ihraçlar yaşanmasa, karşıyaka deplasmanı yine aynı şekilde bir basket eksik atıp kaybedilse küme düşülecekti. ekrem hoca da bu işin içinde rol almış biri olarak anılacaktı sonuçta. şimdi bakıp ne yaptı zaten demek kolay ama girdiği riski göz ardı etmemek gerek...
hoca göreve geldikten 2 gün sonra ormanspor maçı kazanıldı, çıkışta olan beşiktaş deplasmanında direnilemedi, akabinde fethiye maçı kazanılsa da ikili averajı rakibe vermekten kurtulamadı takım. yine de bir şekilde kazanılması gereken iki maç en azından kazanılmış oldu. ancak ertesi hafta rakibin neredeyse hiç direnç göstermediği gaziantep deplasmanı kaybedildi, iç sahadaki aliağa maçı ise tam bir faciaydı..
milli arada bir şekilde pierre jackson ve jordan crawford transferi yapıldı. buradaki temel mantık da savunmada delik deşik olan takımın en azından skor bularak maç kazanmasıydı. nitekim son iki sezona bakıldığında ertuğrul erdoğan'ın yaptığı da buydu. hatta bu sezon kurulan kadronun da mantığı buydu. ancak bu sezonu bu hale getiren güncel olarak bunu yapabilen oyuncular yerine kariyerinin bir döneminde bunu yapabilmiş oyuncuların bir araya toplanmasıydı.
bu iki transfer ve assem marei'nin sakatlıktan dönüp forma giymeye başlamasıyla bu sefer tamamen farklı bir takım ortaya çıktı ki zannedersem bu sezon 4. ya da 5. kez takımın ana hatları değişmiş oldu. tofaş, daçka ve özellikle telekom maçlarında yine galibiyet gelmedi. üzerine fethiye ve ormanspor'un da galibiyetler almasıyla iyice sıkıntılı bir duruma düştük.
bahçeşehir maçını kazanıp umutlandık. büyükçekmece maçı son anda kaybedilince yine bir panik dalgası oldu, afyon maçı biraz da maçın başındaki pozisyonla başlamadan bitti, karşıyaka deplasmanından bir şekilde çıkıldı. bursa maçı da ikinci yarıdaki oyunla kazanıldı ve bu boktan sezonu daha fazla rezillik yaşamadan bitti.
ekrem memnun öncesi 16 maçta 5 galibiyet alan takım 13 maçta 6 galibiyet aldı. kendi tercih ettiği jackson ve crawford öncesi 21 maçta 7 galibiyet varken bu iki transfer sonrası 8 maçta 4 galibiyet var. ek olarak bu 4 galibiyetin her birinde bu ikiliye ek olarak başka bir oyuncunun skor yüküne katkı yaptığı görülüyor. bunun yanında gerek savunmada gerek oyunun fundamental tarafında yanlışlar istikrarlı şekilde devam ediyor. net bir oyun kurucusu olmadan, herhangi bir eşleşmede avantajlı konumda olacak bir uzun bulamadan sezonu bitiriyor galatasaray. bu sorunları oyuncu değiştirmeden çözebilmek çok zor. zaten çözülmesi mümkün olsaydı bir şekilde çözülürdü.
kara gün dostu bir gelenek haline geldi malesef galatasaray basketbol şubesinde. bunun şimdilik son temsilcisi de ekrem memnun oldu. bunun hakkını vermek, hocanın takıma kattığı/katmadığının muhasebesini yapmaktan bağımsız şeyler.
ve ne o kadar zor, ne de o kadar kötü bir şey değil...