• 301
    maçla ilgili beni sevindiren -ya da üzen- tek şey, rakibi karşılarken ileride pozisyon aldığımız anlar. yoğun pres yerine bunu istikrar haline getirmemizi tercih ederim açıkçası. kontrollü bir şekilde rakibi kendi kalesine yakın yerde sıkıştırıyorsunuz. bu durum rakibin pas sayısını artırırken boyunu kısaltıyor. bu da riski artırıyor. pas uzunluğu arttığında zaten rakip topu kontrolsüz vurmuş oluyor. en azından bu maç özelinde böyle oldu. ki çoğu anadolu takımına karşı da böyle olur. üstelik o dar alana yerleşmişken bir de araya şok pres sıkıştırırsanız efsane oluyor.

    bunu bu maç özelinde iki kere yaptık, birini şok ve yoğun pres de takip etti. eksiklerimiz elbette var. mesela pozisyon alırken orta sahanın ortasındaki 2 oyuncumuz bir kişinin başında kalmıştı bir durumda. bu hâldeyken bir rakibi de boşta bırakmıştık. oysa kayma hemen yapmak lazım oralarda.

    oyun riskli mi? elbette. pozisyon alamadığınız bir durumda iki pasla paspas olabilirsiniz. ya da çıkar bir orta saha tak diye çapraza bir uzun oynar ve şans ya(!) hızlı kanadı da vardır, perişan olabilirsiniz. ama getirisi de yüksek. biz o riski alıp diğer riskli durumları azaltma yoluna gidebiliriz.

    gerçi bahsettiğim bu olay maçın ilk 10 dakikası için geçerli. -beni üzen nokta da burası zaten- sonrasında ezber oyuna geri döndük. ki rakibe tehlikeli pozisyonları da bu zaman diliminde verdik. rakip paslaşırken gıdım gıdım geriye çekiliyoruz. yanlış anlaşılmasın kendi sahamızda durma oyununa garezim yok. sadece biz beceremiyoruz. onu da iyi oynasak, o oyununda yüksek getirileri var. mesela hızlı adamlarınızı daha kolay kaçırırsınız. vesaire...

    eksiler, artılar... ben yüksek risk, yüksek getiriden yanayım sanırım. gerçi bizim durumumuzda durumlar biraz farklı işliyor gibi.

    neyse.

    bizim galatasaray ile ilgili benim bir türlü anlam veremediğim bir şeydir bu. rakip kim olursa olsun rakibi bu kadar kolay, kalemize nasıl yaklaştırabiliyoruz? biz rakip kaleye yaklaşmak için bildiğiniz acı çekiyoruz oysa. şut atacak pozisyona bile zar zor geliyoruz. hani frikik atabilecek net bir futbolcumuz yok da, tehlikeli yerden duran top kazanacak o tehlikeli yere de gelemiyoruz ki kolay kolay. bunu tehlikeli yerden duran top kazanıp topun başına selçuk inan geleceği için penaltı olmuş gibi defalarca sevindiğim için gönül rahatlığıyla yazıyorum.

    gol olmasını geçtim, şu koca sezonda tehlikeli yerden -hani o selçuk inan'ın sevdiği yerlerden- kaç tane frikik kazanmışızdır? olsa olsa 2011-12 sezonunda selçuk'un attığı frikik golü kadardır. (not: burada selçuk inan güzellemesi yapılmamaktadır, gerçi frikik konusunda selçuk güzellemesi yapılır ya neyse. sadece bir noktaya parmak basmak istedim.) yoksa ben mi hatırlamıyorum, sonunu getiremediğimiz için? o da bir ihtimal.

    son üç şey söyleyip kapatacağım:
    1. hâlâ neden ryan babel kanat denemesini yapıyoruz?
    2. yedlin sırtını yan çizgiye vermiş. sahaya yanlamasına bakıyor. rakibi kendisini karşısından karşılıyor. rakip tarafında herhangi bir rakip yok. bek oyuncusu stoperine yanaşmış. orada bir boşluk var. sağına atıp depara kalksa önünde kimse yok. ama solundaki donk'a geri oynuyor. abi, sen hızlı adamsın, at git işte. neden sürekli geri dönüyoruz?
    3. unuttum. "hâlâ neden ryan babel kanatta oynuyor?" diye sorayım bari yeniden. çünkü anlamıyorum. adam yok demeyin lütfen. deneyip bir türlü olduramadığımız ama "belki bu sefer" umuduyla bir şeyde ısrar etmek neden? onun yerine yeni bir şeyler deneyelim allah aşkına. ki denedik ve hatta performans da aldık. mesela orada üç emreler ile oynadık. 2 oldu, 1 olmadı falan. başka şeyler de denenebilir.

    ezbere oynuyoruz. işin kötüsü ezberimiz de iyi değil.

    fevkalade.
App Store'dan indirin Google Play'den alın