• 26964
    sorunlara bugünün gözüyle bakarsak sadece günü geçirmiş oluruz bizim sorunumuz çok daha öncesine dayanıyor.

    tarih 21 aralık 2017: efsane hocamız fatih terim yuvasına nerede kalmıştık diyerek geri dönüyor ve tudor 'cadı avı bitti' diyerek ülkesine dönüyordu.

    tekrar galatasaray futbol takımını yönetme imkanı bulan fatih terim işe hemen takımın öz güvenini yerine getirmek, oyuncuları saha içinde nerede rahat hissediyorsa ve performansını en iyi nerede yansıtacaksa oraya koymanın hazırlığını yapıyordu.

    gayet kaliteli bir kadro kurmuş olan galatasaray'da tek eksik bir liderdi, hem saha içinde hem saha dışında ve bu eksiği çok iyi kapattı o sezon hoca ve devre arasında n'diaye ayrılmasına karşın unutulmaya yüz tutmuş donk'u takıma kazandırıp o sezon epey faydalanıp şampiyon olmayı başarmıştı.

    neydi o takımın alameti farikası derseniz, sezon başından itibaren geçiş oyununu kusursuza yakın oynayan, topu kaybettiğinde kazanma süresi oldukça kısa olan özellikle türk telekom stadında oynanan maçlarda rakiplerine bir an olsun bile kazanma hissiyatını vermeyen bir takımdı, deplasmanlarda ise sezonun başında gayet iyiken dediğim gibi fenerbahçe maçından sonra oluşan gereksiz stresi yönetemeyen tudor, iç sahada iyi performansını devam ettirmesine karşın deplasmanlarda tel tel dökülmeye başlıyordu.

    herkes fatih hocadan deplasman fobisini aşmayı beklese de sezonun sonlarına kadar fatih hocada bu fobiyi yenemeyip evinde kükreyen deplasmanda ise ürkek takım devam ede ede bir şekilde final çizgisine ilk sırada girmeyi başardı.

    hakkını yemeyelim hocanın, o sezon dünya üzerinde hangi hocayı getirirseniz getirin, o kırılmayı atlatıp o takımı şampiyon yapma ihtimali yoktu bana göre hele hele devre arasında o takımın dinamosu ndiaye satılmışken.

    gel gelelim 2018-2019 sezonuna, aslında asıl sorunların başladığı nokta tamda burası, yani bugün bahsettiğimiz sorunlar bu sezonun yaz transfer dönemi ile başlayıp bir daha da asla düzelmedi.

    2017-2018 sezonunda bence ustalık eseri sayılabilecek, gelen her oyuncunun tık diye kadroya oturması ile taraflı tarafsız herkesin beğendiği, oynadığı futbolun mest ettiği bir takım yaratılmıştı ki günümüze geldiğimizde görüyoruz ki ne kadar para harcarsan harca, kadro mimarisini iyi ayarlamadığın sürece getirdiğin yıldızların da aldığın oyuncu sayısı da önemli değil.

    evet cenk ergün ve tudor'u herkes eleştirir bende dahil, ama kimse çok para harcadı lafının arkasına saklanıp da o kurulan kadroya bok atamaz. neyse...

    2018 yazında emre akbaba süreci ile denayer'in alınamaması ile başlayan, emre akbaba fanatikliğine savrulup elde ki gomis'ten olmayla biten bir transfer sezonu yaşadık. devre arası kaybettiğimiz ndiaye ve bir kaç türk isimle kapattığımız bir transfer sezonu oldu, ne stoper alındı ne forvet.

    şimdi herkes forvet alınmadığı için o dönemi sadece yönetime yıkıyor bende dahil, ama hocanın emre akbaba ısrarını kimse sorgulamıyor mesela, ne tarafından düşünürsem düşüneyim o emre akbaya'yı şampiyon olduğumuz kadronun bir mevkisine yazamıyorum.
    10 numara desen öyle bir taktik anlayışımız yok, kanat desen oynayamaz ne için alındığı belli olmayan ve ffp belası varken 5 milyon eksiye girmemizi sağlayan ve yukarıda bahsettiğim gibi yönetimin beceriksizliği yüzünden forvetsiz geçen bir ilk devre.

    evet bir takımın forveti olmayabilir, ama nasıl ki bu sezonun ilk devresinde trabzon gibi bir deplasmana orjinal mevkisi forvet olmayan bir oyuncuyla çıkıp maçı domine edip 2-0 kazanabiliyorsan, futbolda hiçbir şeyin bahane edilmemesi gerektiğini gözler önüne sermiş oluyorsun. keza guardiola'nın jesus ve aguero'nun yokluğunda forvetsiz oynayıp ligi domine etmesi gibi.

    2018-2019 sezonunda ilk devresinde gerek şampiyonlar liginde gerek lig de son derece vasat bir oyun oynayan galatasaray vardı, geçen sezon hiç değilse evinde kükreyen takım bu sefer evinde de çok silik oyunlar oynamaya devam ediyor, yine bir fenerbahçe maçı kriziyle takım çalkantılı bir döneme girip üst üste puanlar kaybedip devreye zar zor kendini 6 puan geride atıyordu, tıpkı ileride yaşanacak 2 sezon gibi...

    devre arasında gelen diagne,luyindama,marcao gibi takviyelerle silkelenip, zaten geçen sezondan kalan omurga ile gayet oturmuş bir oyuna sahiptik ikinci yarıda.

    evet yine iyi oynamıyorduk yine deplasmanlarda siliktik, ama kaybetmeyen bir takıma dönüşmüştük. ve sezonu yine başakşehir'in kimyasının bozulması ile şampiyon tamamladık. aynı başakşehir ise gelecek sezon yepyeni bir kimya ile bu sefer senin kimyanı bozarak şampiyon olacaktı.

    2 sene üst üste şampiyon olmuş, psikolojik üstünlüğü tamamen eline almış, yayın gelirleri, cl gelirleri derken maddi anlamda rakiplerine nazaran avantajlı duruma geçmiş galatasaray'ın o gün tüm medya dahil gelecek sezonun da favorisi olduğu ve uzun yıllar ligi domine edebilecek bir konuma geldiğini söylüyordu ve haklılardı olmaması için hiçbir neden yoktu çünkü.

    takımın beyni fernando'nun da takımdan ayrılması ile üstüne titizlikle kurulmuş kadrodan sadece mariano,belhanda ve feghouli kalmıştı.

    artık sıra fatih hocanın ustalığına gelmişti bu kadroyu o kuracak ve sistemine göre oyuncuları o alacaktı, hangimiz sevinmedik ki seri'ler lemina'lar n'zonzi'ler gelince üstüne bir de falcao ohh tadından yenmez, evet ama ilerleyen haftalar gösterdi ki üstüne hiç düşünülmemiş, birbirilerini asla tamamlamayan ilk devre boyunca 1 tane iyi oyun sahaya koyamamış bir takım ortaya çıkacaktı.

    o sezon kurulan kadro belki de türk futbol tarihinde isim bazında kurulmuş en iyi kadro olabilir. orta saha seri, lemina, nzonzi,belhanda taylan,selçuk,ömer

    kanatlar feghouli,babel,emre mor,jimmy durmaz,

    forvet ise falcao, andone, adem büyük.

    defansı saymaya bile gerek yok.

    ama böyle bir kadrodan bir tane bile iyi oyun görmeyip üstelik şampiyonlar liginde 5'ler 6'lar havada uçuşup rezil olup geldik tıpkı geçen sezonlar gibi belki tarihin en kolay cl grubunu çekip çıkamamak gibi rezilliklere imza attığımız gibi.

    neyse yine ocak ayı işareti geldi yine ocak ayını beklemeye başladık. saracchi ve onyekuru takviyesi ve bir kaç oyuncu göndererek bir silkelenme yaşayıp 8 maçlık sürecek bir seri yapıp, belki de son dönemlerde türk futbolunun da görmediği şekilde inanılmaz bir pas oyunu oynayan bir takım olduk ve bu ben dahil herkesi heyecanlandırdı ve terimball terimi hayatımıza girdi.

    pandemiydi seyircisiz maçlardı, sakatlıktı derken rize mağlubiyeti ile bir anda tepe taklak olan takımı ve o oyunu o sezon hiçbir maçta göremedik.

    herkesin hayal ettiği 2020-2021 transfer sezonu ile birlikte pandemiden önce ki oynanan o oyunu oynayacak ve rakiplerini çaresiz bırakan bir oyunla şampiyonluğa ulaşacağımız bir sezon hayal ettik bu minvalde oyuncular alınacağını düşündük, ama gerek yönetimin her zaman olduğu gibi becerisizlikliği gerek yine fatih hocanın müthiş transfer hamleleri ile sezona bir kaç maç iyi başlayıp bu oyundan esintiler sunup, bir kaç maç sonra günden güne eriyen bir kaç maç sonra tekrar parlayan saman alevi gibi yanıp sönen bir oyun oldu.

    hem fatih hoca hem biz taraftarlar oyunumuza leke sürdürmeyip, kaybedilen maçlarda ki hatayı oyuncu kalitesizliğine bağladık ve bunda da haksız değildik öyle sandık. bu oyuncularla bu oyun oynanabiliyorsa devre arası gelen oyuncularla birlikte daha da arşa çıkarıp geçen sene ki o oyuna dönebiliriz diye düşündük ama olmadı olmadı olmadı.

    fatih hocanın 4. döneminin en kötü yanını unuttuk belki de ya da görmezden geldik. hoca artık eskisi gibi kafasını futbola bir türlü veremiyordu bence. buna gerek yönetimle olan uyuşmazlık deyin, gerek tff ile olan kişisel husumeti deyin ama bence hoca da yaşının da verdiği bir yorgunluk içerisine girdi, o eski enerjisi kalmadı, o muhteşem oyunu oynatabildiği takım tek mağlubiyette dağılacak bir yere döndü ki fatih terim'in olduğu yerde asla yaşanmaması gereken şeylerdi bunlar.

    geçen sezon ki kazandığımız fenerbahçe maçını hatırlayın, dersine mükemmel çalışmış, her şeyiyle kusursuz bir takım vardı o gün sahada. evet fatih hoca kafasını verdiğinde böyle bir takım çıkarabilecek vaziyette ama bunun için sürekli florya'ya kapanan her takımın açıklarını derinlemesine analiz eden, her takımı mat edebilecek taktikleri bulması gerekiyordu ve bunu hoca büyük maçlar haricinde ya da son haftalara önde girilmeyen sezonlarda yapmadı.

    futbol nankör bir oyun ve sürekli kendini yenileyen ve eski kafaları hiç acımadan yutabilen bir oyun tıpkı günümüzde mourinho'yu yuttuğu gibi türkiye özelinde de fatih hocayı yutmak üzere.

    ya çok çalışacak her gün yeni şeylere kafa yoracak ya da imparator lakabı kazandığı bir çok başarı elde ettiği bu sahneye veda edecek ve bu karar galatasaray futbol takımının ilerleyen seneleri için çok ama çok önemli bir karar olacak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın