404
istanbul'dan sanki ankara deplasmanına otobüs kalkar gibi onlarca uçagin kalktığı, avrupa'nin çeşitli yerlerinden yine otobüsler ve uçaklar ile gelen tayfalarin olduğu, stada girdiğimizde( yaklaşık 1.5 saat evvel) her tribünde 1000 lerce galatasaray taraftarının olduğunu gördüğümüz, sanki samiyendeymis gibi 4 tribünun sırası ile" sarı kırmızı şampiyon cimbom" diye bağırdığı, 3-0 da bile asla susmayan ,geri durmayan bir tribün performansi sergilediğimiz ve fena olmayan bir oyuna rağmen hakem kararlarının etkisi ile de olsa 3-0 kaybettigimiz mactir.
34. dakikada yanan onlarca meşaleyi maç öncesi aramalarında bulamayan madrid emniyetinin ve stad güvenliğinin (bizim buradaki güvenlik gibi düşünmeyin, en az polis kadar yetkili ve agresifler , kelepçe dâhi taşıyorlar) devre arasında mesale yakanlari almaya çalışması sonucu yedikleri postadan ötürü maç çıkışinda, tüm madrid emniyet ve ispanyol devletinin diğer güvenlik unsurları ve süvarileri ile üzerimize saldırdıkları olaylarla da akılda kalmıştır. polis resmen bizi çıkışta ikiye bölmüş bir kısmımizi tribunden çıkarken( tribünün yüksekliği 8-9 katlı binaya eşit) diğer kısmımizi merdivenlerde bekletmis, dışarıda üzerimize taarruza geçmişlerdi. maça alınmayan onlarca ua sopalı pankartınin sopalarinin şans eseri kenarda bulunmasi sonucu en azından karşılık verilmiş, dayak yemiş ama bir kaç at ve suvarisini düşürmeyi başarmıştık
( biliyorum ne düşündüğünüzu, şampiyonlar ligi çeyrek final ilk maçında bize braveheart filminden sahneler mi anlatıyorsun diyebilirsiniz ama durum böyleydi lanet olası barnebau stadi etrafında:)
çoğumuz istanbul dan günü birlik madrid e gittiğimiz için dönüş saatlerimizde hemen hemen aynı saatlerdeydi. havaalanı ise resmen acil servis gibiydi. darbe yemeyen, bir yeri şişmeyen, kafası gözü sargıli olmayan kişi yok gibiydi. derdimiz bir an önce uçağı binip hemen donmekti ama kabusumuz hala bitmemişti. uçağa bindiğimiz anda kafayı koyup uyumustum. üzerinden zaman geçip kafamı kaldırdığımda uçağın hala kalkmadigini ve camdan görebildiğim kadarı ile yakinlarimizdaki yine bizim taraftarları taşıyan uçaklarinda kalkmadigini görmüştüm. iyice delirmek üzereyken yapılan yemek servisi akabinde biraz süre geçtikten sonra kalkmamız biraz rahatlatsa dahi bir daha uyuyamam, 4 saatlik uçuşta gözümu bile kırp(a)madan istanbul'a inmemiz, inişte o kadar uçaktan inen taraftarlarimizi sadece 2 pasaport gişesinden yurda sokmaları, biz pasaportta beklerken o akşam fenerbahçe deplase de uefa maçı olan laziolularinda gelmesi ile bitmek bilmeyen madrid deplasman maceramız yeni bir boyuta ulaşmıştı. neyseki bizle fazla temas etmeden onları hemen çıkardılar. yaklaşık 1,5 saat bekledikten sonra giriş yaptık ve o halde yarım günde olsa bir de işyerinden gelen telefon üzerine ev aktarmalı işe gittim
maç sonucu olan mevzulara o kadar icerledim ki( hayır dayak arsizi değilim, hele dayak yiyen pehlivan misali güreşe doymuyor da değilim:) ertesi sene oynanan 4-1 biten ve 6 kasım 2019 da 6-0 biten maçlara da gittim ama birak intikam almayi, alınan güvenlik önlemleri ve sayimizinda çok az olması sebebiyle kafamızi bile kaldıramadan döndük.
sözün özü; barnebau yıkılsin avm yapılsin.
34. dakikada yanan onlarca meşaleyi maç öncesi aramalarında bulamayan madrid emniyetinin ve stad güvenliğinin (bizim buradaki güvenlik gibi düşünmeyin, en az polis kadar yetkili ve agresifler , kelepçe dâhi taşıyorlar) devre arasında mesale yakanlari almaya çalışması sonucu yedikleri postadan ötürü maç çıkışinda, tüm madrid emniyet ve ispanyol devletinin diğer güvenlik unsurları ve süvarileri ile üzerimize saldırdıkları olaylarla da akılda kalmıştır. polis resmen bizi çıkışta ikiye bölmüş bir kısmımizi tribunden çıkarken( tribünün yüksekliği 8-9 katlı binaya eşit) diğer kısmımizi merdivenlerde bekletmis, dışarıda üzerimize taarruza geçmişlerdi. maça alınmayan onlarca ua sopalı pankartınin sopalarinin şans eseri kenarda bulunmasi sonucu en azından karşılık verilmiş, dayak yemiş ama bir kaç at ve suvarisini düşürmeyi başarmıştık
( biliyorum ne düşündüğünüzu, şampiyonlar ligi çeyrek final ilk maçında bize braveheart filminden sahneler mi anlatıyorsun diyebilirsiniz ama durum böyleydi lanet olası barnebau stadi etrafında:)
çoğumuz istanbul dan günü birlik madrid e gittiğimiz için dönüş saatlerimizde hemen hemen aynı saatlerdeydi. havaalanı ise resmen acil servis gibiydi. darbe yemeyen, bir yeri şişmeyen, kafası gözü sargıli olmayan kişi yok gibiydi. derdimiz bir an önce uçağı binip hemen donmekti ama kabusumuz hala bitmemişti. uçağa bindiğimiz anda kafayı koyup uyumustum. üzerinden zaman geçip kafamı kaldırdığımda uçağın hala kalkmadigini ve camdan görebildiğim kadarı ile yakinlarimizdaki yine bizim taraftarları taşıyan uçaklarinda kalkmadigini görmüştüm. iyice delirmek üzereyken yapılan yemek servisi akabinde biraz süre geçtikten sonra kalkmamız biraz rahatlatsa dahi bir daha uyuyamam, 4 saatlik uçuşta gözümu bile kırp(a)madan istanbul'a inmemiz, inişte o kadar uçaktan inen taraftarlarimizi sadece 2 pasaport gişesinden yurda sokmaları, biz pasaportta beklerken o akşam fenerbahçe deplase de uefa maçı olan laziolularinda gelmesi ile bitmek bilmeyen madrid deplasman maceramız yeni bir boyuta ulaşmıştı. neyseki bizle fazla temas etmeden onları hemen çıkardılar. yaklaşık 1,5 saat bekledikten sonra giriş yaptık ve o halde yarım günde olsa bir de işyerinden gelen telefon üzerine ev aktarmalı işe gittim
maç sonucu olan mevzulara o kadar icerledim ki( hayır dayak arsizi değilim, hele dayak yiyen pehlivan misali güreşe doymuyor da değilim:) ertesi sene oynanan 4-1 biten ve 6 kasım 2019 da 6-0 biten maçlara da gittim ama birak intikam almayi, alınan güvenlik önlemleri ve sayimizinda çok az olması sebebiyle kafamızi bile kaldıramadan döndük.
sözün özü; barnebau yıkılsin avm yapılsin.