• 528
    antep, fener ve alanya deplasmanlarından kayıpsız 9 puanla çıktıktan sonra fikstüre bakanların galatasaray'ın uçacağı ve zirveyi kimseye kaptırmayacağına dair yazılarını okudukça, gürkan'la yapmış olduğumuz karalama defteri podcastlerde sürekli şunu vurgulamıştım "ligde zor ya da kolay maç yok, her maça ayrı ayrı, final havasında konsantre olunmalı zira galatasaray ligin ilk devresinde "kolay" denilecek rakiplere puan kaybetti."
    çift lig haftası denen çarşamba-pazar maçlarında galatasaray'dan "kağıt üzerinde" 6 puan kazanması beklenirken, hesaba sadece 1 puan yazılabildi ve sarı-kırmızılılar zirveyi beşiktaş'a bırakmış oldular...

    bu puan kayıpları sonrası "galatasaray'ın artık kolay bir fikstürü var, önündeki maçları rahat kazanacak" diyenler, "galatasaray şampiyonluğu kaybetti, geçmiş olsun" demeye başladılar. kahin değiliz, geleceği bilme gibi bir iddiamız yok ama yaşımızın getirdiği tecrübe ile "skora göre yaşayan" arkadaşlara diyorum ki: bu köprünün altından daha çok sular akacak ve söz konusu galatasaray ise "galatasaray bitti demeden bitmez"...

    çarşamba gecesi ankara'da maçın hakemiyle, var'ıyla tam bir hakem faciası yaşandı ki pfdk'nın mostafa mohammed'e vermiş olduğu 1 maçlık ceza bile halil umut meler'in yanlış karar verdiğini gösteriyordu, zira doğrudan kırmızı kartın cezası en az 2 maçtır... ankaragücü mağlubiyetinin yaralarını sivas maçında alınacak 3 puanla sarmak ve yeniden bir galibiyet serisi başlatmak arzusundaydı galatasaray. kadroda da revizyon yapmıştı fatih terim, taylan ve belhanda'yı tekrar ilk onbire yazmış, falcao ve babel ile de çeşitlendirmişti gol yollarını. sakatlığı geçen sarrachi'yi sol beke, linnes'i de sağ beke görevlendirmişti. taktik tahtasında sivasspor karşısına çıkacak ilk onbir oldukça etkili gözükürken, onları rakipten çok zorlayacak etkeni fatih hoca maçtan önce dile getiriyordu: "televizyondan saha yeşil gözükebilir ama işin aslı hiç öyle değil. maç içinde duruma göre değişik oyun tarzları da deneyebiliriz."
    beklenildiği gibi de oldu, daha 10 dakika dolmadan sahanın ağırlaştığını televizyon karşısında olanlar da hissetmeye başladı ki, sahada mücadele eden topçuların yaşadığı hayal edilmezdi. yine de galatasaray kapanan ve gradel-boyd ikilisi ile kontralarla pozisyon arayan rakibi karşısında oyunu rakip sahaya yıkmaya çalıştı, taylan'ın attığı uzun toplarla onyekuru'yu savunma arkasına kaçırmaya çalışayım derken, "pozisyon" denmeyecek bir anda linnes'in muslera'ya yolladığı topu yakalayan gradel takımını sürpriz bir şekilde öne geçiriverdi. beklenmedik golün şokunu çok olmadan sneijdervari bir vuruşla falcao ile atlattı galatasaray. maçtan önce kendisinden "son bir şarkı" isteyenlere el sallıyordu kolombiyalı golcü, bir bakıma da "ben daha ölmedim" mesajı veriyordu. 20. dakika olmadan ikinci gole de yaklaştı ev sahibi ekip, babel yaptığı ortaya altı pas içinde onyekuru kaval kemiği ile vurunca belki de galatasaray'ın maçı koparacak pozisyonu auta gidiyordu. 31. dakikada sarrachi'nin ortasında belhanda'nın şutunun auta gitmesi de galatasaray adına kaçan başka bir pozisyon oluyordu.

    maçtan bir kaç gün önce kulup web sitesinden yayınladıkları bildiride "endişeleniyoruz, hakemler galatasaray maçında bizi ezebilirler" yazan sivassporlular, nedense top oynamak yerine "hakemle oynamayı" tercih etmişlerdi, maç öncesi ortaya attıkları bildirinin hakem üzerindeki etkisini görmek için her ikili mücadelede yüzlerini tutup, yere atlamaktaydılar, halil umut meler ankara'da mostafa'yı atmıştı ya, ali şansalan neden böyle bir şey yapmasın ki?

    galatasaray pas yapmayı zorlaştıran zeminde bildiği oyundan şaşmadan ikinci golü ararken, sivasspor'un kullandığı taç atışında muslera hatalı bir çıkış yapıyor, yine de iyi toparlanıp gradel'in şutunu zorlukla çıkarıyor ama ortaya düşen topa linnes ve donk'tan önce boyd dokununca ev sahibi bir kez daha geriye düşüyordu.
    ilk devreyi geride kapamış olsa da galatasaray sergilediği oyun ile maçı çevirecek bir havadaydı ki fatih terim de ikinci 45 dakikaya başlarken oyuncu değişikliği yapmadı ama donk'un sakatlığı mecburen luyindama'nın oyuna dahil olmasını gerektirmişti. ve "boss"un o ağır sahada hatasız oynadığını gördükten sonra acaba ilk onbirde luyindama ile başlansaydı, linnes'in hatalı pası verdiği pozisyonda yatabare'ye o kafa topunu luyindama sektirir miydi diye düşünmeden edemedik, ama futbol bu ne olacağını kestirmek imkansız. galatasaray beraberlik için falcao ve onyekuru ile pozisyonlar bulurken, galatasaray maçlarında hiç "sekmeyen" bir an gerçekleşti: ziya topu uzaklaştırıp, onyekuru'ya tabanla vurdu ama hakemler oralı bile olmadı. pozisyon öncesi gedson'a basılmasını geçtim, herkesin gördüğü tekmeyi ne ali şansalan, ne de ali palabıyık değerlendirdi. diyor ya fatih terim "iki ali bir kırmızı diyemedi" diye, bir türkiye ligi klasiği galatasaray aleyhine bariz bir hata daha gerçekleşiyordu.

    galatasaray arzuluydu, baskılıydı, falcao'nun kafasıyla golü de buldu ama ofsayttı, skorbord değişmedi lakin bir kaç dakika sonra babel'in geliştirdiği atakta uğur'un eline çarpan topa "hakem ve yardımcısı kör kalınca" var marifetiyle penaltı oldu ve falcao da usta bir vuruşla eşitliği sağladı. kalan dakikalarda yapılan oyuncu değişiklikleri ile beraber galatasaray galibiyet için daha arzuluydu, sağlı sollu rakibinin üzerine gitti, halil iki adımdan auta attı, luyindama'nın pivot santrafor gibi rakip ceza sahasında indirdiği toplarda ali şaşal vural sarı-kırmızılılara geçit vermeyince, maç da eşitlikle sonlanmış oldu... iki defa geriye düşüp maçı beraberlikle bitirmek azımsanmayacak bir sonuç ama son saniyede kerem'in kaleciyi geçememesi de içimizi burkmuyor değil. lig sona erip, z raporunu çıkardığımızda bakalım bir puana mı sevineceğiz yoksa kerem'in kaçırdığı gole mi üzüleceğiz, hep birlikte göreceğiz..

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...ray2-2sivasspor.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın