43
galatasaray'ın yaşayan efsanesi fatih terim'in türkiye ve italya üzerinde yaygın bilinen lakabı.
fatih terim'in imparator olduğu yılları çok net hatırlamam. o zaman futbol benim için takım 3-5-2 mi oynamış, 4-3-1-2 mi? diamond mı ingiliz usulü çaktık mı uzun stoperleri? pasör stoperimiz kim? merkezde mezzela mı var çapa mı var? deep lying için kimi kullanalım? falan anlamadan sırf iyi oynadığımızı, coşkun oynadığımızı bildiğim ya da sahada bunu zaman zaman göremediğim bir dönemdi.
fatih terim o dönem için bugün dönüp baktığımda türk futbolu'nda yeni bir dönemi, yeni bir anlayışı geliştirirken modern çağ dünya futbolu repertuarına da eklemeler yaptığını anlayabiliyorum. zaten onu italya'da da imparator yapan şey buydu.
baba gündüz'ün bahsettiği his takımı kavramının önünü ardını dolduran, renklere ve amaçlarına tutkuyla bağlı bir deli adamın hikayesinin adıydı imparator aynı zamanda. buradan bakacak olursak herşeyden öte fatih hoca'yı ayrı yere koyan en önemli unsur tutkuydu arkadaşlar. beni de belki o yıllarda abi ve babası trabzonspor taraftarı olan bir ailede büyürken galatasaraylı yapan bu derin tutku, hırslı oyun ve futbol aşkıydı. zaten bu oyun metodu daha sonra kulüp kimliği ile bütünleşti ve her antrenörde aranır oldu.
parken stadının zemininde gözleri kızarana kadar gururdan ağlayan, hayatımın 3'te 1'ini galatasaray şampiyonlukları ve başarılarıyla geçirmemi sağlayan bir adamın hikayesine tanık olduk 90'lı yıllardan bu yana. 8 şampiyonluk neredeyse 2 yıldız 1000 küsür maç sayısız gol ve yüksek puan ortalamaları onlarca kupa. sansasyonel avrupa galibiyetleri vs. bizden uzak kaldığı dönemde euro 2008 gibi bir master piece çalışma. geri dönüp fenerbahçe hegomanyasını kırma, sonra beşiktaş...
hoca hülyalarım var derken kupa 1'de zirveye yürümenin ne kadar zor olduğunu makasın ne kadar açıldığını hepimizden iyi biliyordu elbet. ama bildiği bir başka şey var ki hayal edilmeden de başarılı olunmuyor.
fatih terim galatasaray'ın başında sadece bir antrenör değil kendisine inanan ve gönül verenleri de hayallerine inandırmaya çalışan bir masal anlatıcısı aslında. anın içindeyken ince nüansları kaçırabildiğin adrenalini iliklerine kadar hissedip anlık reaksiyonlarla zirveye çıktığın ve o hayalin peşinde durmadan didinip çalıştığın.
öyle güçlü bir bağdır ki bu, kendini soyunma odasına girmiş kadar ait hissedersin takıma ya da yalnızım dediğinde onu yüz üstü bırakan senmişcesine gözlerini dolduracak kadar yürekten üzülürsün.
bir fatih terim sözlüğü yapmaya kalksan alfabenin her harfinden en az bir kelime bulacağın gibi onu özetleyen, çok daha fazlasını da anlamca barındıran bir edebi metne dönüştürebilirsin elbet.
fatih terim türk sporunda başarının, özverinin, çalışmanın ve çalışkanlığın adıdır. bulunduğu yere gelişi, imparator oluşu ve gecenin 12.30'unda yalnız hissediyorum dediğinde yüreğinizi kanatması ise babalığındandır.
ve bu güzide insanın bizlerle paylaşacak çok hulyası, bizle kazanacak çok kupası, yetiştireceği çok genç futbolcu ve galatasaray taraftarı yapacak çok fazla genç hayranı vardır.
son söze gelecek olursak hocam;
hep bizimle kal.
#yalnızdeğilsin
fatih terim'in imparator olduğu yılları çok net hatırlamam. o zaman futbol benim için takım 3-5-2 mi oynamış, 4-3-1-2 mi? diamond mı ingiliz usulü çaktık mı uzun stoperleri? pasör stoperimiz kim? merkezde mezzela mı var çapa mı var? deep lying için kimi kullanalım? falan anlamadan sırf iyi oynadığımızı, coşkun oynadığımızı bildiğim ya da sahada bunu zaman zaman göremediğim bir dönemdi.
fatih terim o dönem için bugün dönüp baktığımda türk futbolu'nda yeni bir dönemi, yeni bir anlayışı geliştirirken modern çağ dünya futbolu repertuarına da eklemeler yaptığını anlayabiliyorum. zaten onu italya'da da imparator yapan şey buydu.
baba gündüz'ün bahsettiği his takımı kavramının önünü ardını dolduran, renklere ve amaçlarına tutkuyla bağlı bir deli adamın hikayesinin adıydı imparator aynı zamanda. buradan bakacak olursak herşeyden öte fatih hoca'yı ayrı yere koyan en önemli unsur tutkuydu arkadaşlar. beni de belki o yıllarda abi ve babası trabzonspor taraftarı olan bir ailede büyürken galatasaraylı yapan bu derin tutku, hırslı oyun ve futbol aşkıydı. zaten bu oyun metodu daha sonra kulüp kimliği ile bütünleşti ve her antrenörde aranır oldu.
parken stadının zemininde gözleri kızarana kadar gururdan ağlayan, hayatımın 3'te 1'ini galatasaray şampiyonlukları ve başarılarıyla geçirmemi sağlayan bir adamın hikayesine tanık olduk 90'lı yıllardan bu yana. 8 şampiyonluk neredeyse 2 yıldız 1000 küsür maç sayısız gol ve yüksek puan ortalamaları onlarca kupa. sansasyonel avrupa galibiyetleri vs. bizden uzak kaldığı dönemde euro 2008 gibi bir master piece çalışma. geri dönüp fenerbahçe hegomanyasını kırma, sonra beşiktaş...
hoca hülyalarım var derken kupa 1'de zirveye yürümenin ne kadar zor olduğunu makasın ne kadar açıldığını hepimizden iyi biliyordu elbet. ama bildiği bir başka şey var ki hayal edilmeden de başarılı olunmuyor.
fatih terim galatasaray'ın başında sadece bir antrenör değil kendisine inanan ve gönül verenleri de hayallerine inandırmaya çalışan bir masal anlatıcısı aslında. anın içindeyken ince nüansları kaçırabildiğin adrenalini iliklerine kadar hissedip anlık reaksiyonlarla zirveye çıktığın ve o hayalin peşinde durmadan didinip çalıştığın.
öyle güçlü bir bağdır ki bu, kendini soyunma odasına girmiş kadar ait hissedersin takıma ya da yalnızım dediğinde onu yüz üstü bırakan senmişcesine gözlerini dolduracak kadar yürekten üzülürsün.
bir fatih terim sözlüğü yapmaya kalksan alfabenin her harfinden en az bir kelime bulacağın gibi onu özetleyen, çok daha fazlasını da anlamca barındıran bir edebi metne dönüştürebilirsin elbet.
fatih terim türk sporunda başarının, özverinin, çalışmanın ve çalışkanlığın adıdır. bulunduğu yere gelişi, imparator oluşu ve gecenin 12.30'unda yalnız hissediyorum dediğinde yüreğinizi kanatması ise babalığındandır.
ve bu güzide insanın bizlerle paylaşacak çok hulyası, bizle kazanacak çok kupası, yetiştireceği çok genç futbolcu ve galatasaray taraftarı yapacak çok fazla genç hayranı vardır.
son söze gelecek olursak hocam;
hep bizimle kal.
#yalnızdeğilsin