• 39
    ünal aysal tarafından sarf edilerek galatasaray sözlük literatürüne sokulmuş laftır. bu lafı galatasaray teknik direktörü için etmiştir. zira galatasaray teknik direktörü galatasaray spor kulübünün bir elemanıdır. bu laf niçin edildi? bir hatırlatmaydı. zira o dönem galatasaray teknik direktörlük görevini yürüten fatih terim yine görev sınırlarını ihlal eder davranışlar yapmıştı. mesela aynı davranışları mustafa cengiz başkanlığında da yaptı. işler başkandan başkana değişiyor. bir başkan kendisini idare edebiliyor, diğeri edemiyor. hangisinin doğru yaptığı kişiden kişiye değişir.

    yani işin özü laf fatih terim'in şahsına edilmedi.

    gördük ki ünal aysal gibi biri tavizsizdir. gerektiğinde galatasaray saldırı altındaysa siyasete de ayar verir, fenerbahçe başkanına da, federasyona da, hakeme de, monaco prensine de. yeri geldi bu duruş uğruna basketbol takımını sahadan çekti. bu derece net duruşu olan bir insan haliyle teknik direktör de kendi yetki alanını aşıp başkanın yetki alanına giren işler yaptığında gerekli uyarıyı yaptı.

    olayları tekil değerlendirmemek lazım. mustafa cengiz teknik direktör fatih terim'i bir şekilde idare etti. ama bir çok durumda da ünal aysal kadar dik durmadı.

    ancak ünal aysal'ın galatasaray'ın başında kalamamasıyla terim'in gidişi arasında ancak dolaylı bir bağ vardı. o dönem ülke özel ve resmi tüm kurumlarıyla galatasaray'a karşı sistematik bir saldırı yürütüyordu. liseciler de rant peşinde her zamanki gibi bu saldırının kuvvetli müttefiki konumundaydılar. futbol federasyonu tarihin gördüğü en büyük galatasaray düşmanlarından biri olan yıldırım demirören aracılığı ile galatasaray ve milli takım arasında bir çıkar çatışması yarattı. bu çıkar çatışması fatih terim'in de son gelişinde hata olarak nitelediği kader ortaklığı ile neticelendi.

    galatasaray'ın borsadaki finansal hareketleri engellendi. zira hesap galatasaray'ın ekonomik bağımsızlığını elde etmesinin önüne geçmekti. başarıldı. ekonomik bağımsızlık için bir diğer hamle galatasaray gayrimenkullerinin değerlendirilmesiydi. tabi ki rant olan yerde türkiye'nin kokuşmuş arazi mafyaları ve liseciler işbirliği yaptı. netice dursun aydın özbek yönetiminin galatasaray arazilerini peşkeş çekmesi oldu.

    ünal aysal gerektiğinde galatasaray'ı almanya'ya taşıyabilecek kadar cesur ve dik bir insandı. bakmayın kopan yaygaralara. böyle bir hamleyi türk sporu kaldıramazdı. bu plan gündeme gelecek kadar olgunlaşabilseydi, herkes şampiyonluk maçında takımı sahadan çeken yönetimin içi boş bir tehdit yöneltmediğini bilirdi. işte bu durumda ülke federasyonlarındaki ve kurumlarındaki sistematik galatasaray düşmanlığı ebediyen sona ererdi. zira ülke sporu galatasaray'sız andora seviyesine düşer. spor söz konusu olduğunda galatasaray türkiye'den daha büyük markadır.

    velhasıl ünal aysal devrimci bir insandı. devrimciler genelde asılır. çok azı başarılı olabilir. ünal aysal'ın da başarılı olması istenmedi. ailesine kadar saldırıldı. o da pes etti. belki gençliğinde mücadele etmeyi seçerdi. başarılı olsa iyi mi olurdu, kötü mü olurdu bilmiyorum. onu da alternatif tarihi yaşama şansımız olursa veya bir gün paralel evrendeki ikizimiz ile tanışırsak öğreniriz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın