4892
gel iki gözüm kardeşim, çek bi sandalye iki muhabbet edelim.
niyetim seni kızdırmak değil. tamam, iyiliğini de istediğim pek söylenemez ama aldığın hal artık benim için bile endişe verici. bir zamanlar epey keyif veren o zararlı varlığınız artık bizde bir bulantı ve de bunaltıdan başka bir şey oluşturmaz oldu. seni bu hale getirenlerin çapı o kadar küçüktü ki güzel kardeşim, bu durumda seni kandıranlardan daha çok sen sorumlusun.
iki koyun versen güdemeyecek adamlar senin bir zaafını keşfetti: sen fazla seviyorsun. bak allah'ın var, hakikaten fazla seviyorsun. hatta belki sevmemen gereken kadar fazla. bizden daha fedakarsın. kulübün, bizim kulübümüzün hayatımızda yer kapladığından çok daha fazla yer kaplıyor senin hayatında. "her zaman her yerde, hep destek tam destek" gibi hamasi sloganlar senin taraftarlığında hayat buluyor. hakkını teslim edelim. ama bu "hastalıklı" sevgi sende öyle bir de zaaf doğuruyor ki şuur ve idrak yolların iltihaplanıyor. sevgin önce sana, sonra da sevdiğin şeye zarar veriyor.
seni güzel kardeşim, alternatif bir tarihe inandırdılar. başaramadığın her şeyde bir 'dış mihrak'ın hain planlarına kurban gittiğini, bizim başardığımız her şeyin altında bir bit yeniği olduğunu, hatta şu ana kadar başardıkların yetmediğinde "biz aslında bunun iki katını başardık" gibi bir masalın var olduğunu zannedecek kadar paralel bir tarih oluşturdular kafanda. sen son dakikada şampiyonluk kaybedemezdin, o gaassarayın bizans oyunları vardı kesin işin içinde. gaassaray 4 sene üst üste şampiyon mu olmuş, "ağbi haluk ulusoy mesut yılmaz" diyerek neredeyse 15 yıllık bir yapılanma hikayesinin varlığını çöpe atardın. o olmazsa fetullah kartı var. fetullahçı savcılara sizinkilerin verdiği halı saha partisini, 2. adamının "cemaatle hiçbir sorunumuz yok, 2 milyon cemaat mensubu fenerbahçeli var" yalanmalarını görmedin; fetö'ye savaş bayrağını ilk açan özgürlük savaşçısı mitine inandın. mecaz işine yarayacağı zaman rocky koreografisinden fetullah'a selam çıkarttın ama tarlalar, inşaat işçileri bu mecazdan nasibini niyeyse alamadı.
25 senedir varlığında gün yüzü göremediğin fatih terim de senin uydurup inanma yarışında da birinciliği kimselere kaptırmadığın yalanların konusu oldu tabii. bu terim sizden çok korkuyordu. 6 ay önce şampiyonlar ligi'nde yarı final kovalayan adam bir anda durumu fark etmiş ve "anamm ersun yanal'ın yenilmez armadası geliyor, öyleyse ben kaçayım" diyerek kaçmıştı.
2006'da adnan polat'ın kampanyasına koşarak katılan emre belözoğlu'nu fenerbahçe efsanesi olarak kabul etmene yol açan bu zaafının ersun yanal'a yüklediği anlamlara da hiç şaşırmamak lazım tabii. hamasi şampiyonluk vaatleriyle, altının son derece boş olduğu trabzon'a gittiğinde hemen ispatlanan fenerbahçelilik şovlarıyla gerçekliğine inandığın rüyadan, yaşadıklarına rağmen uyanabildin mi bilmem. çünkü senin zihnin tolgay arslan'a verilen kontratın değil loş mahzenlerde toplanıp "ne yapsak da şu fener'i alaşağı etsek" diye oyunlar kuran hayali düşmanların peşine düşecek kadar zehirlenmiş durumda. ulaşılabilecek uzaklıktayken 4. yıldız yatıp kalkıp elde etmen gereken bir hedefti, sen daha 4'ü takamamışken elin oğlu 5'e koşmaya başlayınca "şükrü saracoğlu ali sami yen'i tavlada yenmişti, o da şampiyonluk sayılır" diye o da kalktı rafa.
siyahi futbolculara muz sallayan taraftar mide hastası, abdürrahim'in "ay lav yu hocam" tişörtü fetullah'a sevgi gösterisi, uefa'yı, hatta ne uefa'sı dünyayı yöneten gaassaray lobisi... görüldüğü üzere çetele epey kalabalık. eh bu kadar sabıkayla hande sümertaş'ın oturduğu medya satınalma koltuğundan görüntülere müdahale ederek şanlı şampiyonluk yürüyüşünü sekteye uğrattığına inanmak da ancak senden beklenir. şirazen öyle kaymış ki, artık sana "suçsuz günahsız insanların işiyle gücüyle böyle saçma sapan paranoyalarla oynama" diyemiyorum. bu kadar hastalıklı bir ruh haliyle, sevdiği kulübe sevgisiyle bu kadar zarar veren bir güruh sevmediğine neler yapmaz.
heh, zurnanın zırt dediği yer de tam burası. bu hastalıklı halinin bize hiçbir şey yaptığı da yok. türlü dış etkenlere bağlayarak görmezden geldiğin başarılarımızın mutluluğunu yaşarken biz, sen de önüne konan yeni tabaktaki yalanları afiyetle yemekle meşgul oluyorsun güzel kardeşim. kaç haziran ayı sayarım skandal başarısızlıkla biten mayıs'ı havaalanına inen 3 topçuyla unuttuğun. bütün iyi şeyleri kendinden bilen, bütün kötü şeylerin sebebini hayali düşmanlara atan bir diktatörün peşinde 20 yıl kendine de o çok sevdiğin kulübüne de yazık ettin. adi suçla yargılanan bir adamı özgürlük savaşçısı yapıp adliyelerde nöbetler bekledin. bu zaafını gören vasat altı gazeteciler senin o duygularını büyük menfaatler elde etmek için sömürdü de sömürdü.
bütün büyük kitlelerin aptal olduğuna inanıyorum. ama sizin büyük kitleyle bizim büyük kitle arasındaki farkı, evren turhan'ın bizde gördüğü muameleyle; ahmet ercanlar'ın, göktuğhan argın'ın, hakan hanoğlu'nun sizde gördüğü itibarı karşılaştırarak bulabilirsin. o aradaki fark da zaten son 25 yılda bizim mutluluğumuzla sizin mutsuzluğunuzu, bizim sayısız başarımızla sizin sayısız skandallarınızı teşkil ediyor. birileri seni, senin sevgini çok fena halde sömürüyor.
hatırlarsın muhakkak, uefa'yı aldıktan sonra bir pankart asmıştık sami yen'e sizin renklerinizle. "artık ne haliniz varsa görün" diyordu pankart. yıllar geçti, ne halin varsa görmedin, göremedin. ben yine ayna tutayım istedim. rakipliğin, düşmanlığın bir zamanlar keyif verirdi. artık mide bulantısından başka bir şey vermiyor.
niyetim seni kızdırmak değil. tamam, iyiliğini de istediğim pek söylenemez ama aldığın hal artık benim için bile endişe verici. bir zamanlar epey keyif veren o zararlı varlığınız artık bizde bir bulantı ve de bunaltıdan başka bir şey oluşturmaz oldu. seni bu hale getirenlerin çapı o kadar küçüktü ki güzel kardeşim, bu durumda seni kandıranlardan daha çok sen sorumlusun.
iki koyun versen güdemeyecek adamlar senin bir zaafını keşfetti: sen fazla seviyorsun. bak allah'ın var, hakikaten fazla seviyorsun. hatta belki sevmemen gereken kadar fazla. bizden daha fedakarsın. kulübün, bizim kulübümüzün hayatımızda yer kapladığından çok daha fazla yer kaplıyor senin hayatında. "her zaman her yerde, hep destek tam destek" gibi hamasi sloganlar senin taraftarlığında hayat buluyor. hakkını teslim edelim. ama bu "hastalıklı" sevgi sende öyle bir de zaaf doğuruyor ki şuur ve idrak yolların iltihaplanıyor. sevgin önce sana, sonra da sevdiğin şeye zarar veriyor.
seni güzel kardeşim, alternatif bir tarihe inandırdılar. başaramadığın her şeyde bir 'dış mihrak'ın hain planlarına kurban gittiğini, bizim başardığımız her şeyin altında bir bit yeniği olduğunu, hatta şu ana kadar başardıkların yetmediğinde "biz aslında bunun iki katını başardık" gibi bir masalın var olduğunu zannedecek kadar paralel bir tarih oluşturdular kafanda. sen son dakikada şampiyonluk kaybedemezdin, o gaassarayın bizans oyunları vardı kesin işin içinde. gaassaray 4 sene üst üste şampiyon mu olmuş, "ağbi haluk ulusoy mesut yılmaz" diyerek neredeyse 15 yıllık bir yapılanma hikayesinin varlığını çöpe atardın. o olmazsa fetullah kartı var. fetullahçı savcılara sizinkilerin verdiği halı saha partisini, 2. adamının "cemaatle hiçbir sorunumuz yok, 2 milyon cemaat mensubu fenerbahçeli var" yalanmalarını görmedin; fetö'ye savaş bayrağını ilk açan özgürlük savaşçısı mitine inandın. mecaz işine yarayacağı zaman rocky koreografisinden fetullah'a selam çıkarttın ama tarlalar, inşaat işçileri bu mecazdan nasibini niyeyse alamadı.
25 senedir varlığında gün yüzü göremediğin fatih terim de senin uydurup inanma yarışında da birinciliği kimselere kaptırmadığın yalanların konusu oldu tabii. bu terim sizden çok korkuyordu. 6 ay önce şampiyonlar ligi'nde yarı final kovalayan adam bir anda durumu fark etmiş ve "anamm ersun yanal'ın yenilmez armadası geliyor, öyleyse ben kaçayım" diyerek kaçmıştı.
2006'da adnan polat'ın kampanyasına koşarak katılan emre belözoğlu'nu fenerbahçe efsanesi olarak kabul etmene yol açan bu zaafının ersun yanal'a yüklediği anlamlara da hiç şaşırmamak lazım tabii. hamasi şampiyonluk vaatleriyle, altının son derece boş olduğu trabzon'a gittiğinde hemen ispatlanan fenerbahçelilik şovlarıyla gerçekliğine inandığın rüyadan, yaşadıklarına rağmen uyanabildin mi bilmem. çünkü senin zihnin tolgay arslan'a verilen kontratın değil loş mahzenlerde toplanıp "ne yapsak da şu fener'i alaşağı etsek" diye oyunlar kuran hayali düşmanların peşine düşecek kadar zehirlenmiş durumda. ulaşılabilecek uzaklıktayken 4. yıldız yatıp kalkıp elde etmen gereken bir hedefti, sen daha 4'ü takamamışken elin oğlu 5'e koşmaya başlayınca "şükrü saracoğlu ali sami yen'i tavlada yenmişti, o da şampiyonluk sayılır" diye o da kalktı rafa.
siyahi futbolculara muz sallayan taraftar mide hastası, abdürrahim'in "ay lav yu hocam" tişörtü fetullah'a sevgi gösterisi, uefa'yı, hatta ne uefa'sı dünyayı yöneten gaassaray lobisi... görüldüğü üzere çetele epey kalabalık. eh bu kadar sabıkayla hande sümertaş'ın oturduğu medya satınalma koltuğundan görüntülere müdahale ederek şanlı şampiyonluk yürüyüşünü sekteye uğrattığına inanmak da ancak senden beklenir. şirazen öyle kaymış ki, artık sana "suçsuz günahsız insanların işiyle gücüyle böyle saçma sapan paranoyalarla oynama" diyemiyorum. bu kadar hastalıklı bir ruh haliyle, sevdiği kulübe sevgisiyle bu kadar zarar veren bir güruh sevmediğine neler yapmaz.
heh, zurnanın zırt dediği yer de tam burası. bu hastalıklı halinin bize hiçbir şey yaptığı da yok. türlü dış etkenlere bağlayarak görmezden geldiğin başarılarımızın mutluluğunu yaşarken biz, sen de önüne konan yeni tabaktaki yalanları afiyetle yemekle meşgul oluyorsun güzel kardeşim. kaç haziran ayı sayarım skandal başarısızlıkla biten mayıs'ı havaalanına inen 3 topçuyla unuttuğun. bütün iyi şeyleri kendinden bilen, bütün kötü şeylerin sebebini hayali düşmanlara atan bir diktatörün peşinde 20 yıl kendine de o çok sevdiğin kulübüne de yazık ettin. adi suçla yargılanan bir adamı özgürlük savaşçısı yapıp adliyelerde nöbetler bekledin. bu zaafını gören vasat altı gazeteciler senin o duygularını büyük menfaatler elde etmek için sömürdü de sömürdü.
bütün büyük kitlelerin aptal olduğuna inanıyorum. ama sizin büyük kitleyle bizim büyük kitle arasındaki farkı, evren turhan'ın bizde gördüğü muameleyle; ahmet ercanlar'ın, göktuğhan argın'ın, hakan hanoğlu'nun sizde gördüğü itibarı karşılaştırarak bulabilirsin. o aradaki fark da zaten son 25 yılda bizim mutluluğumuzla sizin mutsuzluğunuzu, bizim sayısız başarımızla sizin sayısız skandallarınızı teşkil ediyor. birileri seni, senin sevgini çok fena halde sömürüyor.
hatırlarsın muhakkak, uefa'yı aldıktan sonra bir pankart asmıştık sami yen'e sizin renklerinizle. "artık ne haliniz varsa görün" diyordu pankart. yıllar geçti, ne halin varsa görmedin, göremedin. ben yine ayna tutayım istedim. rakipliğin, düşmanlığın bir zamanlar keyif verirdi. artık mide bulantısından başka bir şey vermiyor.