192
ön edit: hayatımın en garip anılarımdan birini yaşadım bu maçta. çayınızı kahvenizi alın okuyun bence ):
aslında bir hafta öncesinde oynanan 7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçında hasan kabzenin son dakika attığı gol bir takım garipliklerin habercisiymiş ama onu o sıralar anlamak pek mümkün değildi tabi...
çok iyi hatırlıyorum, hakan şükür, beşiktaş maçı sonrası bir tv kanalına verdiği röportajda skor 1-1 olduktan sonra şampiyon olacaksak maçı galip bitirelim, olamayacaksak böyle bitsin diye dua ettiğini söyledi ve ardından kendisinden emin bir şekilde biz bu sene şampiyon olacağız demişti.
ben o kadar da emin değildim açıkçası. yani fenerbahçe baya baya iyi bir takımdı. bi kere çok iyi kadroları vardı. bizi içerde dışarda yenmişlerdi hatta kadıköydeki maçta hezimete uğratmışlardı. bir de elle kolla, çakma penaltılarla maç aldıkları bir dönemdi. hiç umudum yoktu şampiyon olacağımıza dair. zaten o maçtan önce de türkiye futbol tarihinde son hafta şampiyonluğu veren bir takım da yoktu yanlış hatırlamıyorsam. tek ümitli olduğum nokta denizlisporun kümede kalma savaşı vermesiydi. kümede kalmaları için puan ya da puanlara ihtiyaçları vardı. biz de evimizde denizlispora puan vermiştik zaten. 1-1 bimişti skor yanlış hatırlamıyorsam. gerçi yanlış hatırlamam imkansız çünkü o sene bütün maçları izlemiştim...
ama bu kez bir değişiklik yaptım ve sezon boyu maçları takip eden ben son hafta oynayacağımız kayserispor maçına gitmedim. neden gitmedim bilmiyorum. totem yapmak falan da değildi amacım. bir şeyi yapmak istemezsin ya bir anda, ayaklarım gitmek istemedi. maçı da izlemedim. bilgisayarın başına geçtim müzik dinlemeye başladım...
maçı da takip etmedim bi süre. sonra heyecanıma yenik düştüm tabi. 60. dakikadan sonra açtım livescore sayfasını canlı sonuçlara bakıyorum. biz zaten iki gol atmışız ama bu maçta bir gariplik vardı. kronometre hem geriden geliyor hem de skor 0-0. allah allah diyorum. sonra karıştırıyorum neti falan. öğreniyorum ki sahaya atılan konfeti muhabbetine maç geç başlamış. lakin 0-0 olması baya bir garibime gitti dediğim gibi. şu zamana kadar atarlardı diye düşündüm, sanırım ilk o zaman içimde bir kıvılcım oldu. daha sonra yine sayfaları kapadım, müzik dinlemeye devam ettim.
30 dakika sonra falan yine açtım, bizim maç 3-0 olmuş bile. fenerbahçe maçına baktım hemen, bi de ne göreyim. denizli 1-0 önde. ilk başta inanamadım ben. sayfayı yeniledim falan yok valla mustafa keçeli atmış. daha fazla dayanamadım tabi. çıktım herhangi bir kahveye gittim fenerbahçe maçını izlemeye. o dönemler taraftarlar ayrılarak maçı izlerlerdi kavga çıkmasın diye. ben de fenerbahçelilerin olduğu kata çıktım. yer zaten bulmak imkansız. en arkada nerdeyse tek ayak üzerinde maçı izliyorum. ben geldikten sonra 3 4 dakika sonra gol oldu. ayağımın uğurunu s*keyim dedim içimden. çıkmak istedim ama çıkamadım, acayip kalabalıktı. mecburen maçı bitirecektim. zaten ortam gergindi. eh dedim daha bir golleri var. belki atamazlar.
içerisi de yalnız bildiğin matem alanı gibiydi. bağıranlar, küfredenler, arka arkaya sigarasını yakanlar, tırnaklarını yiyenler, anelkayı yedek oynattığı için daum'un şeceresini sayanlar falan. içeride en az 500 kişi vardı ve sanırım bir tek ben galatasaraylıydım. fenerbahçe pozisyon üstüne pozisyon buluyor, ulan ne yapacağımı şaşırdım. tepki vermem gerekiyor sonuçta. hele appiah'ın kaçırdığı bi pozisyon vardı ki, önümdeki 10 kişilik grup sinirden arkasına döndü bir şeyler fırlatmak için. ayağıma doğru çay bardaklarını falan attılar. kimisi de sigarasını attı falan. ulan ben de bi tepki vermeliyim sonuçta diye geçirdim içimden. '' bu kadar da olmaz ya'' diyebildim sadece. hani cem yılmazın anlattığı saint benoit mezunu çocuğun askere gittiğinde ''ben de koyjam ama ha'' derkenki ses tonunu hayal edin. ulan normalde benim sevinmem gerekiyordu o pozisyona ama içerde 500 kişi vardı ve o adrenalinle bana neler yapacaklarını düşündüm. kursağımı tuttum resmen.
neyse maç bitti. ama üzerimden 20 kilo falan eksilmişti. hani böyle sevinemeden bi rahatlama duygunuz olur ya, aynen o durumdaydım. nefesimi bile doğru düzgün alamadım. çünkü alsam sevinç çığlığım duyulacak. kursağımı bile sıktım o sıra... dedim olum az daha sabret. 14 mayıs şehidi diye ultraslan seni anmasın. iyi bir şey değil sonuçta.
kahvehane yavaş yavaş boşalıyordu. ben hayatımda bu kadar matemin içerisinde olmamıştım. inşallah da olmam. yani size anlatamam ordakilerin duygularını. ağlayanlar mı dersin, sinirden birbirlerine bağıranlar mı, telefonlarını kıranlar mı ne ararsan var ve ben bu matemin içerisinde az sonra özgürlüğüme kavuşacaktım. cehennemden kaçış filmi gibi resmen.. çok geçmeden de çıktım zaten, kutlamalara katıldım...
bir cimbom old boys atasözü olan 1000 galatasaraylı 10.000 fenerliyi yok eder sözü ne zaman olur bilemem ama o gün 1 galatasaraylı 500 fenerliyi yenmişti ):
burdan kendilerine de selamlarımı iletiyorum. fıtrat değişir sanma, bu kan yine okandır ):
aslında bir hafta öncesinde oynanan 7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçında hasan kabzenin son dakika attığı gol bir takım garipliklerin habercisiymiş ama onu o sıralar anlamak pek mümkün değildi tabi...
çok iyi hatırlıyorum, hakan şükür, beşiktaş maçı sonrası bir tv kanalına verdiği röportajda skor 1-1 olduktan sonra şampiyon olacaksak maçı galip bitirelim, olamayacaksak böyle bitsin diye dua ettiğini söyledi ve ardından kendisinden emin bir şekilde biz bu sene şampiyon olacağız demişti.
ben o kadar da emin değildim açıkçası. yani fenerbahçe baya baya iyi bir takımdı. bi kere çok iyi kadroları vardı. bizi içerde dışarda yenmişlerdi hatta kadıköydeki maçta hezimete uğratmışlardı. bir de elle kolla, çakma penaltılarla maç aldıkları bir dönemdi. hiç umudum yoktu şampiyon olacağımıza dair. zaten o maçtan önce de türkiye futbol tarihinde son hafta şampiyonluğu veren bir takım da yoktu yanlış hatırlamıyorsam. tek ümitli olduğum nokta denizlisporun kümede kalma savaşı vermesiydi. kümede kalmaları için puan ya da puanlara ihtiyaçları vardı. biz de evimizde denizlispora puan vermiştik zaten. 1-1 bimişti skor yanlış hatırlamıyorsam. gerçi yanlış hatırlamam imkansız çünkü o sene bütün maçları izlemiştim...
ama bu kez bir değişiklik yaptım ve sezon boyu maçları takip eden ben son hafta oynayacağımız kayserispor maçına gitmedim. neden gitmedim bilmiyorum. totem yapmak falan da değildi amacım. bir şeyi yapmak istemezsin ya bir anda, ayaklarım gitmek istemedi. maçı da izlemedim. bilgisayarın başına geçtim müzik dinlemeye başladım...
maçı da takip etmedim bi süre. sonra heyecanıma yenik düştüm tabi. 60. dakikadan sonra açtım livescore sayfasını canlı sonuçlara bakıyorum. biz zaten iki gol atmışız ama bu maçta bir gariplik vardı. kronometre hem geriden geliyor hem de skor 0-0. allah allah diyorum. sonra karıştırıyorum neti falan. öğreniyorum ki sahaya atılan konfeti muhabbetine maç geç başlamış. lakin 0-0 olması baya bir garibime gitti dediğim gibi. şu zamana kadar atarlardı diye düşündüm, sanırım ilk o zaman içimde bir kıvılcım oldu. daha sonra yine sayfaları kapadım, müzik dinlemeye devam ettim.
30 dakika sonra falan yine açtım, bizim maç 3-0 olmuş bile. fenerbahçe maçına baktım hemen, bi de ne göreyim. denizli 1-0 önde. ilk başta inanamadım ben. sayfayı yeniledim falan yok valla mustafa keçeli atmış. daha fazla dayanamadım tabi. çıktım herhangi bir kahveye gittim fenerbahçe maçını izlemeye. o dönemler taraftarlar ayrılarak maçı izlerlerdi kavga çıkmasın diye. ben de fenerbahçelilerin olduğu kata çıktım. yer zaten bulmak imkansız. en arkada nerdeyse tek ayak üzerinde maçı izliyorum. ben geldikten sonra 3 4 dakika sonra gol oldu. ayağımın uğurunu s*keyim dedim içimden. çıkmak istedim ama çıkamadım, acayip kalabalıktı. mecburen maçı bitirecektim. zaten ortam gergindi. eh dedim daha bir golleri var. belki atamazlar.
içerisi de yalnız bildiğin matem alanı gibiydi. bağıranlar, küfredenler, arka arkaya sigarasını yakanlar, tırnaklarını yiyenler, anelkayı yedek oynattığı için daum'un şeceresini sayanlar falan. içeride en az 500 kişi vardı ve sanırım bir tek ben galatasaraylıydım. fenerbahçe pozisyon üstüne pozisyon buluyor, ulan ne yapacağımı şaşırdım. tepki vermem gerekiyor sonuçta. hele appiah'ın kaçırdığı bi pozisyon vardı ki, önümdeki 10 kişilik grup sinirden arkasına döndü bir şeyler fırlatmak için. ayağıma doğru çay bardaklarını falan attılar. kimisi de sigarasını attı falan. ulan ben de bi tepki vermeliyim sonuçta diye geçirdim içimden. '' bu kadar da olmaz ya'' diyebildim sadece. hani cem yılmazın anlattığı saint benoit mezunu çocuğun askere gittiğinde ''ben de koyjam ama ha'' derkenki ses tonunu hayal edin. ulan normalde benim sevinmem gerekiyordu o pozisyona ama içerde 500 kişi vardı ve o adrenalinle bana neler yapacaklarını düşündüm. kursağımı tuttum resmen.
neyse maç bitti. ama üzerimden 20 kilo falan eksilmişti. hani böyle sevinemeden bi rahatlama duygunuz olur ya, aynen o durumdaydım. nefesimi bile doğru düzgün alamadım. çünkü alsam sevinç çığlığım duyulacak. kursağımı bile sıktım o sıra... dedim olum az daha sabret. 14 mayıs şehidi diye ultraslan seni anmasın. iyi bir şey değil sonuçta.
kahvehane yavaş yavaş boşalıyordu. ben hayatımda bu kadar matemin içerisinde olmamıştım. inşallah da olmam. yani size anlatamam ordakilerin duygularını. ağlayanlar mı dersin, sinirden birbirlerine bağıranlar mı, telefonlarını kıranlar mı ne ararsan var ve ben bu matemin içerisinde az sonra özgürlüğüme kavuşacaktım. cehennemden kaçış filmi gibi resmen.. çok geçmeden de çıktım zaten, kutlamalara katıldım...
bir cimbom old boys atasözü olan 1000 galatasaraylı 10.000 fenerliyi yok eder sözü ne zaman olur bilemem ama o gün 1 galatasaraylı 500 fenerliyi yenmişti ):
burdan kendilerine de selamlarımı iletiyorum. fıtrat değişir sanma, bu kan yine okandır ):