3
şuradan başlayayım, normalde film ve kitap adlarının çevirilerini genelde eleştiririz de bu muazzam olmuş. up pohnpeiorijinal ismiymiş.
bir hayalin peşinden koşmanın çok keyifli bir hikayesi. kitap beli bir kitleye hitap eden bir anı niteliğinde. yani futbolla ilginiz yoksa pek hoşunuza gitmeyebilir.
futbol tutkunu iki iyi arkadaşın dünyada formasını giyerek sahaya çıkabilecekleri bir ülke olup olmadığına ilişkin eğlenceli hayalleri bir süre sonra gerçek bir hedefe dönüşüyor. paul watson, kendi hayalini gerçekleştirmek için çıktığı yolculukta bir süre sonra başkalarının hayallerini gerçekleştirmeye uğraşırken buluyor kendini ve aslında kendi hedefini gerçekleştirmenin ötesinde hazlar buluyor başkalarının hayallerine aracı olmakta.
kitabın edebi yönden vereceği hiçbir şey yok ama zaten böyle bir iddiası da yok. baştan sona eğlenceli ve ilham verici bir hikayeydi benim için. bir de şöyle bir çıkarım yaptım kendimce;
adamın biri saçma sapan bir hayalin peşine takılıp dünyanın bir ucuna gidiyor ve adamın kız arkadaşı -üstelik kız arkadaşının ailesi de- adama destek oluyor. bu, türkiye için o kadar anlaşılmaz bir durum ki aslında. buradan çok fazla kültürel ve sosyolojik çıkarım yapılabilir. o kadar uzatmayacağım da şu anekdotu anlatmadan geçmeyeyim. avrupa'da pek çok ülkeye gitmiş bir arkadaşıma gördüğü en büyük farkı sormuştum, o da herkesin bir hobisi var ve herkes sana da hobini soruyor demişti. herkes kendisiyle o kadar meşgul ki başka bir şeyle ilgilenmiyor demişti. bizde ise tam tersi ne yazık ki, herkes kendinden çok başkalarıyla meşgul oluyor bizde. tabii bu hobi meselesinin ekonomik boyutu da var. bugün bisikletle uğraşmak istesen binilebilecek bir bisikletin fiyatı minimum 3-4 bin lira. 800 tl'ye de bisiklet var da senin spor diye yaptığın şey vücudunu mahvetmek olur o bisikletle. bisikleti geç, koşu yapacağım de, iyi bir koşu ayakkabası, yine başlangıç seviyesi için 500 600 lira. o ayakkabıyla koşmayacaksan da koşmaman dizlerin için daha sağlıklı olabilir aslında. kurs masrafını geçtim, enstrüman fiyatları yine pahalı, yahu ülkede internet bile pahalı zaten, daha ötesi yok. söylemek istediğim kendimizi adayabileceğimiz bir hobi bulabilmek zaten para ve zaman gerektiren bir şey. fakir bir ülke olduğumuz için çalışma saatleri de uzun ve haliyle zamanımız da kalmıyor başka şeye. bunların kitapla ilgisi şu. bir ingiliz kızla konuştuğumda hobinin onlar için kişiliğin bir parçası olduğunu söylemişti. kitapta kız arkadaşı, sevgilisinin kişiliğinin bir parçası olarak görüyor onun futbol tutkusunu, dahası hayali konusunda da onu cesaretlendiriyor, destekliyor. bizde zaten hobin olamıyor ki onu kişiliğinin bir parçası yapabilesin. ama oldu diyelim, bırak sevgilini, onun ailesini; senin arkadaşların bile seni desteklemiyor. o hayalin peşinden koşmak için seni desteklemek bir tarafa, hayalini eleştiriyor sıklıkla. bu pencereden bakınca çok hüzünlü bir kitap aslında. orada insanlar senin hayalini gerçekleştirmen için çaba sarf ederlerken burada hayalinden vazgeçmen için çaba sarf ediyorlar sıklıkla.
--- alıntı ---
anlaşılıyordu ki adaya daha önce neredeyse hiç antrenör eli değmemişti. ama daha da önemlisi, oyuncuların çoğu daha önce televizyonda hiç futbol seyretmemişti. (sf. 7)
bir pohnpei'li için deneyip başarısız olmak sonsuz bir utanç kaynağıyken başarısız olmayı denemekte bir sorun yoktu. (sf. 9)
vaadimiz: dünya için, futbol için . görevimiz: futbolu geliştirmek, dünyaya dokunmak, daha iyi bir gelecek inşa etmek. futbolu yöneten kuruluş web sitesinden böyle şakıyordu. ama her futbol taraftarı doğrusunu bilir. fifa bu güzel oyunu sevenler için kötü bir şaka gibidir. bize göre bu organizasyon, vaktinin çoğunu en zengin üyeleri en iyi şekilde korumaya harcayan ve geri kalan vakitlerinde ofsayt kuralına yeni akıl karıştırıcı maddeler eklemekle uğraşan bir kuruluştan ibarettir. (sf. 64)
birçok oyuncunun formaları giymek yerine çantasına tıkıştırmış olduklarını fark ettim.
''onları mahvetmek istemiyorlar,'' dedi dilshan. ''bu formalar çoğu için hayatlarında sahip oldukları en pahalı şey. marvin kendininkini düğünde giymek istediğini söyledi ve şaka yaptığını sanmıyorum.'' (sf. 213)
ve en önemlisi, yolumun her adımında yanımda olan ve vazgeçmeme asla izin vermeyen lizzie'ye teşekkür etmek isterim. (sf. 253)
(domingo yay.- murat sağlam çev.)
--- alıntı ---
bir hayalin peşinden koşmanın çok keyifli bir hikayesi. kitap beli bir kitleye hitap eden bir anı niteliğinde. yani futbolla ilginiz yoksa pek hoşunuza gitmeyebilir.
futbol tutkunu iki iyi arkadaşın dünyada formasını giyerek sahaya çıkabilecekleri bir ülke olup olmadığına ilişkin eğlenceli hayalleri bir süre sonra gerçek bir hedefe dönüşüyor. paul watson, kendi hayalini gerçekleştirmek için çıktığı yolculukta bir süre sonra başkalarının hayallerini gerçekleştirmeye uğraşırken buluyor kendini ve aslında kendi hedefini gerçekleştirmenin ötesinde hazlar buluyor başkalarının hayallerine aracı olmakta.
kitabın edebi yönden vereceği hiçbir şey yok ama zaten böyle bir iddiası da yok. baştan sona eğlenceli ve ilham verici bir hikayeydi benim için. bir de şöyle bir çıkarım yaptım kendimce;
adamın biri saçma sapan bir hayalin peşine takılıp dünyanın bir ucuna gidiyor ve adamın kız arkadaşı -üstelik kız arkadaşının ailesi de- adama destek oluyor. bu, türkiye için o kadar anlaşılmaz bir durum ki aslında. buradan çok fazla kültürel ve sosyolojik çıkarım yapılabilir. o kadar uzatmayacağım da şu anekdotu anlatmadan geçmeyeyim. avrupa'da pek çok ülkeye gitmiş bir arkadaşıma gördüğü en büyük farkı sormuştum, o da herkesin bir hobisi var ve herkes sana da hobini soruyor demişti. herkes kendisiyle o kadar meşgul ki başka bir şeyle ilgilenmiyor demişti. bizde ise tam tersi ne yazık ki, herkes kendinden çok başkalarıyla meşgul oluyor bizde. tabii bu hobi meselesinin ekonomik boyutu da var. bugün bisikletle uğraşmak istesen binilebilecek bir bisikletin fiyatı minimum 3-4 bin lira. 800 tl'ye de bisiklet var da senin spor diye yaptığın şey vücudunu mahvetmek olur o bisikletle. bisikleti geç, koşu yapacağım de, iyi bir koşu ayakkabası, yine başlangıç seviyesi için 500 600 lira. o ayakkabıyla koşmayacaksan da koşmaman dizlerin için daha sağlıklı olabilir aslında. kurs masrafını geçtim, enstrüman fiyatları yine pahalı, yahu ülkede internet bile pahalı zaten, daha ötesi yok. söylemek istediğim kendimizi adayabileceğimiz bir hobi bulabilmek zaten para ve zaman gerektiren bir şey. fakir bir ülke olduğumuz için çalışma saatleri de uzun ve haliyle zamanımız da kalmıyor başka şeye. bunların kitapla ilgisi şu. bir ingiliz kızla konuştuğumda hobinin onlar için kişiliğin bir parçası olduğunu söylemişti. kitapta kız arkadaşı, sevgilisinin kişiliğinin bir parçası olarak görüyor onun futbol tutkusunu, dahası hayali konusunda da onu cesaretlendiriyor, destekliyor. bizde zaten hobin olamıyor ki onu kişiliğinin bir parçası yapabilesin. ama oldu diyelim, bırak sevgilini, onun ailesini; senin arkadaşların bile seni desteklemiyor. o hayalin peşinden koşmak için seni desteklemek bir tarafa, hayalini eleştiriyor sıklıkla. bu pencereden bakınca çok hüzünlü bir kitap aslında. orada insanlar senin hayalini gerçekleştirmen için çaba sarf ederlerken burada hayalinden vazgeçmen için çaba sarf ediyorlar sıklıkla.
--- alıntı ---
anlaşılıyordu ki adaya daha önce neredeyse hiç antrenör eli değmemişti. ama daha da önemlisi, oyuncuların çoğu daha önce televizyonda hiç futbol seyretmemişti. (sf. 7)
bir pohnpei'li için deneyip başarısız olmak sonsuz bir utanç kaynağıyken başarısız olmayı denemekte bir sorun yoktu. (sf. 9)
vaadimiz: dünya için, futbol için . görevimiz: futbolu geliştirmek, dünyaya dokunmak, daha iyi bir gelecek inşa etmek. futbolu yöneten kuruluş web sitesinden böyle şakıyordu. ama her futbol taraftarı doğrusunu bilir. fifa bu güzel oyunu sevenler için kötü bir şaka gibidir. bize göre bu organizasyon, vaktinin çoğunu en zengin üyeleri en iyi şekilde korumaya harcayan ve geri kalan vakitlerinde ofsayt kuralına yeni akıl karıştırıcı maddeler eklemekle uğraşan bir kuruluştan ibarettir. (sf. 64)
birçok oyuncunun formaları giymek yerine çantasına tıkıştırmış olduklarını fark ettim.
''onları mahvetmek istemiyorlar,'' dedi dilshan. ''bu formalar çoğu için hayatlarında sahip oldukları en pahalı şey. marvin kendininkini düğünde giymek istediğini söyledi ve şaka yaptığını sanmıyorum.'' (sf. 213)
ve en önemlisi, yolumun her adımında yanımda olan ve vazgeçmeme asla izin vermeyen lizzie'ye teşekkür etmek isterim. (sf. 253)
(domingo yay.- murat sağlam çev.)
--- alıntı ---